/ Pazar Vaazlarι / Tanrı’nın Kelamı 2.kısım

Tanrı’nın Kelamı 2.kısım

 

Bir önceki vaaazımızda açıkladığımız gibi, Tanrı’nın Oğlu, Tanrı’nın Kelamı olarak adlandırılır. O, Kutsal Teslis’in 2.Şahsı, biz insanlar için beden almış olan, insan ve aynı zamanda Tanrı olan, Tanrı’nın Biricik Oğludur.

 

Fakat, Kutsal Kitap ve Kilise dilinde, Tanrı’nın kelamı derken, Rab’bimiz İsa Mesih’in yeryüzüne gelip bize öğrettiklerini; Kutsal Kitap’ta kaleme alınan Tanrı’nın sözünü kastediyoruz. İncillerde sıklıkla “İsa onlara Tanrı sözünü anlatıyordu” ifadesi geçiyor. (Mark.2,2)

 

Rab, Göğe Yükselişinden sonra, aynı Sözü, Elçileri ve Kilisesi aracılığıyla, öğretmeye ve yaymaya devam etti. Elçilerin İşleri Kitabında,  “Böylece Tanrı’nın sözü yayılıyor, Kudüs’teki öğrencilerin sayısı arttıkça artıyor, kâhinlerden birçoğu da iman çağrısına uyuyordu” cümlesi mevcuttur. (Elç.İş 6,7)

 

O zamandan günümüze kadar, Tanrı’nın Sözü, yani Müjde, asırlar boyunca, bir yandan insaların sözleriyle (vaazlarıyla) sözlü olarak, diğer yandan ise Kutsal Kitap ve Azizlerimizin eseriyle yazılı olarak yayılıyor. Bu da Kilise ibadetimizin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

 

İlahi Litürji’nin birinci kısmı, Tanrı Sözünü duyurma çabasının temeline dayanıyor. Kutsal İncil Kitabı, kilisenin merkezinden ve müminlerin önünden huşu dolu bir geçitle papazlar tarafından geçirilerek, Kutsal Altar Masası’na yerleştirilir. Aziz Elçilerin Mektuplarından ya da Elçilerin İşleri Kitabından bir pasaj okunur, devamında ise Diyakos veya Papaz, dört İncil’in birisinden alıntı olan güne uygun pasajı da okur. Ardından Kutsal Vaaz verilir.

 

Kilisemiz, bu şekilde, Tanrı’nın ebedi kelamıyla devamlı olarak evlatlarını manen beslemektedir. Ancak bu işlem karşılıksız olmamalı; müminler de çaba sarfetmeliler.

 

İlk olarak İncil Okumalarına dikkat edelim. Papaz, her İncil Okumasından önce “Dikkat edelim, Hikmettir, dikkat edelim” diyerek  odaklanmamız için bizi teşvik etmektedir.

 

Eğer ki o anda dalmış vaziyetteysek ve okunan sözlerin manasına dikkat vermiyorsak, o zaman hiç bir fayda edinemeyiz. Kalbimizi açıp ilgiyle Tanrı’nın sözlerini kabul edip duyduklarımızı kendi hayatımızda uygulamaya çabalarsak, işte o zaman büyük fayda görürüz.

Bu şekilde Rab’bin tohum benzetmesinde sözünü ettiği iyi toprağa benzemiş olacağız. O iyi toprağa düşen tohum, büyüyünce yüz kat ürün vermiş olur. (Bz.Luk.8,8) Sözkonusu benzetmenin sonunda Rabbin eklemiş olduklarına göre, Tanrı’nın sözünü içimizde iyi ve sağlam bir yürekte saklamalıyız ki sabırla dayanarak ürün versin. (Luka 8,8)

 

Ekmek (yediğimiz gıdalar) bedenimizin beslenmesi için nasıl gerekliyse, Tanrı’nın sözü de ruhumuzun  manen beslenmesi için gereklidir. Rabbimiz bunun altını çizmiştir: «İnsan yalnız ekmekle değil, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar» demiştir. (Matta 4,4)

 

Ayrıca insan günlerce su içmezse dayanamayıp ölür. Aynı şekilde, Tanrı’nın sözüyle hayata bağlanmayan insanın ruhu da, canlılığını kaybeder.

 

Saksılarda bulunan çiçeklere bakalım; vakitlice sulanılmazlarsa solarlar. Dolayısıyla, bizim de sadece Kiliseye gittiğimiz Pazar günleri esnasında Rabbin sözünü dinlememiz yeterli değildir, aksine Tanrı’nın sözünü her gün dinlemeliyiz.

 

Bundan dolayı Kilisede, Kutsal Ayninler sırasında, her gün Kutsal Kitap’tan pasajlar okunur. Elbette, herkesin hergün kiliseye gelip de Tanrı’nın sözünü duyması mümkün olamıyor. Ancak, Tanrı’nın sözünden elde ettiğimiz faydayı anlayanlar, evinde veya başka uygun bir mekanda, günün sakin bir saatini/zamanını o güne mahsus olan Kutsal Kitap pasajını okumaya ayırmakla beraber, okuduklarını hatırlamaya ve günlük hayatında uygulamaya çalışırlar.

Keşke biz de Mezmur yazarıyle birlikte “Ne kadar severim yasanı! Bütün gün düşünürüm onun üzerinde.” diye haykırabilseydik ve yasanı o kadar çok sevdiğim için “tüm buyruklarını yerine getiriyorum” diyebilseydik! (Mezmur 118/119, 97 ve 128)

 

Sevgili kardeşlerim, bazen hayatımızın sıkıntlı durumlarıyla baş etmek gerektiğinde kendimizi güçsüz hissederiz. İman zayıflığı, hayal kırıklığı, hüzün duyarız, sinirleniriz. Dua etmek ve İlahi Litürji’ye katılmaktan haz almayız sanki. Acaba bunlar ve bunlar gibi durumlar neden başımıza geliyor? Her gün Tanrı’nın sözüyle beslenmediğimizden olabilir mi? Elçi Pavlus’u örnek alalım; o, Tanrı tarafından aydınlanan bir elçiydi ve bu yüzden gittiği her yere, yüreğinin içinde Kutsal Kitabını da taşırdı. Tanrı’nın sözünü içinde hisseder, onu inceler, uygular ve hararetle duyururdu.

 

Pavlus bize “Mesih’in sözü bütün zenginliğiyle içinizde yaşasın” (Kol 3,16) der. Ancak bunun bir önkoşulu var: Mezmurlar kitabının şairine göre Tanrı’nın sözünü sevmek için onu altın ve değerli taşlardan daha fazla arzulamamız, baldan da tatlı olduğunu düşünmemiz gerekiyor. (bz. Mezmur 18/19, 11)

 

Keşke hepimiz Kutsal Kitabı her gün okuyup incelesek ve Tanrı’nın sözü her birimizin adımları için çıra, yolumuz için ışık olsa. (bz.Mezmur 118/119,105) Tanrı’nın sözünden aydınlanan insan, doğru durur, doğru hareket eder, doğru şekilde yaşar. Esenlik ve sevinç içinde gideceği nihai yere başarıyla ulaşır.

 

Unutmayalım: Tanrı’nın sözünü dikkatlice dinlemek, her gün inceleyip okumak, üstünde sıklıkla düşünmek ve harfiyen uygulamakta fayda vardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tanrı’nın Kelamı

2.kısım