/ Pazar Vaazlarι / Dünyevî yerlerden ebediyete intikal

Dünyevî yerlerden ebediyete intikal

Dünyevî yerlerden ebediyete intikal

(15/8/2021)

Ortodoks ibadetinde merkezi konum, Pek Kutsal Tanrıdoğuran Meryem’e aittir. Kilise, sık sık Pek Kutsal’ın şefaatlerini diler ve onu; Oğlu olan Tanrısı İsa Mesih’e gösterdiği alçakgönüllülük, kutsallık, inanç ve bağlılığın bir örneği olarak inananlara gösterir. Ancak Meryem Anamız, yeryüzünden ebediyete intikali münasebetiyle yaptığı hazırlıklarla da harika bir örnek teşkil etmektedir.

Meryem Ana’nın Göğe Alınış Bayramı (Ebediyete Intikali) Sabah Ayininde okunan ve Azizlerin Hayat hikâyelerini içeren Sinaksarion Kitabı’na göre, Pek Kutsal Anne, Kudüs’te, üç gün sonra Tanrı ve insan olan Oğlu’nun onu yanına ölümsüz hayata alıp götüreceğine dair ilahi bir mesaj aldı. Oğlu ve Tanrısı ile buluşmaya can atan Tanrıdoğuran, sık sık yaptığı gibi dua etmek için önce Zeytin Dağı’na çıktı. (Oğlu da tutuklanıp Golgota’ya götürülmeden kısa bir süre önce orada dua etmişti).

 

Uzun süre dua ettikten sonra evine döndü, uzun bir yolculuğa çıkmadan önce, genelde yaptığımız gibi, evini ve kendisini hazırlamaya başladı. Vedalaşmak için akrabalarını ve komşularını aradı. Ayrılığın yasını tutmaya başladıklarında, Tanrıdoğuran onları ve tüm dünyayı koruması altına alacağı güvencesiyle onları teselli etti. Sonra da uzun zamandan beri sevgiyle baktığı iki fakir dul kadına, iki kaftanını hediye etti.

 

Hristiyanlar’ın sık sık sordukları “Ebedi Hayata nasıl hazırlanmalıyım?” sorusuna cevabı aslında, Tanrıdoğuran kendi örneğiyle vermektedir.

 

Her şeyden önce, bir Hristiyan şunu bilmelidir ki, Kutsal Vaftiz aracılığıyla Mesih’le birleşen ve Kilise’nin manevi yaşamına katılmakta olan kişi için, ölüm yoktur ve ondan korkmamalıdır. Bu gerçek, Pentikost Bayramı’nın (Hamsin Yortusu) sondan bir önceki Efsinde (özel dua) güzel bir şekilde ifade edilmektedir: “İnananlar için ölüm yoktur. Ruhlarımız bedenlerden çıkıp Sen Allah’ın yanına gelince, hüzünlü yerlerden (yeryüzü) faydalı ve hoş yerlere doğru (Semavi Krallık) bir intikal yaşanmaktadır. Ölümümüz huzur ve sevinçtir.” Bu nedenle Elçi Pavlus şöyle yazar: “Dünyadan ayrılıp Mesih’le birlikte olmayı arzuluyorum; bu çok daha iyi” (Filipililer 1:23).

İnançlı bir Hıristiyan, ruhu bedeninden ayrıldığında, bilinmeyen bir yere gitmeyeceğini, sevdiği ve onu hoşnut emeye çalıştığı Mesih’in yanına; doğru kişilerin huzur buldukları yere yerleştirileceğini bilir. Ayrıca, Kutsal Vaftiz anından itibaren bütün ömrü boyunca yanında duran koruyucu Melek, ruhunu alacak ve Rab’bin muhteşem yüzünün güzelliğini göreceği ve Muzafferler Kilisesinin diğer fertleriyle birlikte sevineceği yere, gökyüzüne götürecektir. Oraya ulaşmaya layik görünen Elçi Pavlus şunları söyler: “Tanrı’nın, kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir insan yüreği kavramamıştır” (1 Kor. 2,9). Cennetteki her şey çok güzel ve harika!

 

Dolayısıyla gökyüzüne muhtemel bir intikal sebebiyle, müminin kalbinde korku ve kederin yeri yoktur! İnançlı kişi, İsa Mesihimizin, son duası esnasında, Babasına ifade ettiği  isteğine güvenir: “Baba, bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını ve benim yüceliğimi, bana verdiğin yüceliği görmelerini istiyorum..” (Yuhanna 17:24). Rab, hepimizi sonsuza dek Kendisine yakın, yanında istiyor; bu amaçla da çarmıha gerildi: bizi ölümden ve Hades’ten (ölüler diyarından) kurtarmak ve sonsuza dek O’nunla birlikte olmanın sevincini tatmamız için!

 

Madem bu hayatta, Ortodoks Kilisesi’nin yaşayan üyeleri olup tövbe ederek yaşıyoruz, bize karşı suç işleyen herkesi affedip O’nun Kutsal Bedenini ve Kanını inanç ve adanma ile alıyoruz, ruhlarımızın İsa Mesih’in yanına gitmesi gayet doğal bir sonuçtur! Aziz Porphyrios şöyle derdi: ölüm o kadar basittir ki bir kapıyı açıp bir odadan diğerine geçmeye benzer!

 

Pek Kutsal Annemizin ebediyete intikali öncesi hazırlanırken yaptıklarından şu iki unsuru aklımızda bulunduralım:

İlki: Tıpkı onun Zeytin Dağı’na gidip yoğun bir şekilde dua ettiği gibi, biz de duamızın eksik olmaması adına uğraşalım.

İkincisi: Tıpkı Meryem Ana’nın hayatının son gününe kadar iyilik ve hayır yaptığı gibi, biz de elimizden geleni ihtiyaç sahiplerine sunmaktan geri kalmayalım.

 

Bildiğimiz üzere sadaka vermek, duaya kanat açar ve duamız doğrudan Tanrı’nın Tahtına ulaşır! Böylece, Tanrı’nın uyarısına göre, göksel çağrıya, ebedî vatana geçiş için her zaman hazır olacağız: “Bunun için siz de hazır olun, çünkü İnsanoğlu, ummadığınız bir saatte gelecektir.” ( Matta 24,44).

 

Sevgili kardeşlerim, eğer Hıristiyan olmayan biri, Tanrı olarak inandıkları İsa’nın Annesinin vefat ettiği günü, Hıristiyanların bu kadar büyük bir sevinçle ve dini törenlerle kutladıklarını görse, onların deli ve insanlık duygularından yoksun olduklarını sanırdı. Tıbben hayatının sonunun yakın olduğu tespit edildiğinde, üzgün olmak yerine, ziyaretçilerine -söylediğine göre –  İsa Mesih’in yanına gideceği için “duyduğu sevinçten dolayı” tatlı ikram eden bize tanıdık olan bir hanımefendiyi de görse, aynı şekilde Hıristiyan olmayan biri  garipserdi.

 

Aziz Porphyrios’un dediği gibi Mesih’e karşı duyulan aşk çılgınlıktır! (Hıristiyan olmayan birinin düşüneceği çılgınlık anlamında değil!) Neşe ve mutluluk çılgınlığıdır, gelin olan ruhun, Kilisenin Güveyi İsa Mesih’le birleşme çılgınlığıdır!

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünyevî yerlerden ebediyete intikal