/ Pazar Vaazlarι / Şeytanın ayartmaları

Şeytanın ayartmaları

Şeytanın ayartmaları

 

11/4/2021

Bu dönemde icra ettiğimiz Büyük ve Aziz Paskalya Orucu’nun ayinleri, Büyük Gece Duası, Önceden Kutsanmış Armağanların Litürjisi ve tıpkı bugünkü gibi İncil âyetleri, şeytanın saldırılarına karşı Allah’ın yardımını istememiz konusundan bahsediyorlar. Rab bize örnek olarak verdiği “Rab’bin Duası” olarak da bilinen duada, bizlere, Göksel Babamız’dan bizi kötü olandan korumasını dilememizi öğretti (Matta 6, 13).

Allah’ın bizi şeytandan korumasına mutlaka ki ihtiyacımız vardır, çünkü onunla tek başımıza başa çıkmamız mümkün değildir.

Bildiğimiz gibi şeytanın ilk adı, aydınlık anlamına gelen Eosforos’tu (Latince: Lusifer). Allah onu, nurlu bir Başmelek, dokuz taburdan oluşan melekler taburlarından birinin başı olarak yaratmıştı. Fakat ne yazık ki bencilliği yüzünden Allah’a karşı tüm melekleriyle birlikte baş kaldırdı, sonuç olarak da cennetten kovuldular, Allah ile olan ilişkileri yok oldu ve kötü ruhlara, cinlere dönüştüler. Şeytan artık Allah’ın düşmanı olduğundan, O’nun yarattıklarının da, özellikle insanın da düşmanı oldu. Bilindiği gibi, insanın mutluluğuna duyduğu hasetten dolayı onun cennetten kovulmasına sebep oldu ve o zamandan beri de Allah’ın insanlarına karşı olan savaşına devam ediyor. Bu yüzden de, sürekli insanın Allah ile olan ilişkisini bozmaya çalıştığı için “katil” (Yuhanna 8, 44), şeytan, kötü olan, iblis, diavolos (Yunanca’da bu kelime “ayırmak” fiilinden gelir) gibi isimlerle nitelendirilir.

Şeytan bu çabası doğrultusunda insanın aklına, onu günaha düşürmek ve daha sonrasında da günah aracılığıyla onu Allah’tan uzaklaştırmak için vesveseler veriyor. Bazen bu vesveseler çok kuvvetli olabiliyorlar. Elçi Pavlus bunları “Şeytanın ateşli okları” olarak adlandırıyor (Efesliler 6, 16). Başka bir ayette de onu “yutacak birini arayan, kükreyip dolanan bir aslan” olarak tasvir ediyor (1. Petrus 5, 8). Bazen de, tam aksine, başlangıçta küçük bir karınca gibi sunuyor vesveselerini, önemsiz, basit bir karıncaymış gibi, küçücük bir karınca sana ne yapabilir ki! Fakat insan vesveseyi kabul ettiğinde şeytan bir aslana dönüşüyor ve insana, işlediği günahı çok ağır, affedilemez olarak gösteriyor ki onun ümitsizliğe ve depresyona düşürebilsin. Bu yüzden Aziz Pederler şeytana, “karıncaaslan” adını veriyorlar.


Ayrıca, şeytan, insanın günahı kabul etmesi için onu (günahı) güzel, cazip renklerle resmeden bir sanatçı gibi davranıyor. Şeytanın insanı günaha düşürmek için kullandığı bir diğer yöntem ise onu, işleyeceği günahı kimsenin göremeyeceğine, bu yüzden de utanmasına gerek olmadığına inandırmaktır. Fakat, günah işlendikten sonra şeytan, bunun öğrenilmesi ve kişinin çevresine rezil olması için elinden geleni yapıyor. Ünlü kişilerin başına böyle olaylar geldiğini çok sık duyuyoruz. Şeytanın kullandığı bir başka yöntem ise, Elçi Pavlus’un dediği gibi, kendisine “ışık meleği süsü” vermesidir (2. Korintliler 11, 14). Ne kadar azılı ve cürretkâr olduğu, Rab’bin bizzat Kendisini bile ayartmaya çalışmasından, O’ndan kendisine (şeytana) tapınmasını istemesinden de belli oluyor (Matta 4, 9)!


Ve şeytan tüm bu mücadelesini gizlice, anlaşılmadan yapmaya çalışıyor. Usta bir sanatçı gibi kamuflaj yöntemi kullanıyor, insanların şeytanın varlığına inanmaması, onun hakkında söylenenlerin hayal ürünü olduğunu sanması için çaba gösteriyor! İnsanları günaha sürüklemek için her türlü kötülüğe ve sahtekârlığa başvuruyor (2. Selanikliler 2, 10). Rab bizi uyardı, “Şeytan yalancıdır ve yalanın babasıdır” (Yuhanna 8, 44).

Tüm bunlar bizlere, şeytanın çok tehlikeli olduğunu ve kendini dünyanın efendisi olarak lanse etmeye çalıştığını gösteriyor. Fakat biliyoruz ki şeytanın gücü sınırsız ya da sonsuz değildir. Gün gelecek, şeytan tüm gücünü kaybedecek ve bütün kötü ruhlarıyla beraber Allah tarafından ebediyen hüküm giyecek (bkz. 2. Petrus 2, 3 ve Vahiy 20, 10).


Zaten, Mesih’in şeytana karşı olan zaferi çoktan başlamış durumda. Mesih, şeytanı çölde yendi (Matta 4, 1-11). Aynı zamanda Mesih, şeytanın hakimiyetinde bir insana her rastlayışında da şeytanı yeniyordu, tıpkı bugünkü İncil pasajında bahsi geçen içine şeytan girmiş çocuğun durumunda olduğu gibi (Markos 9, 25-27). Ayrıca Rab, şeytanı Haç’ta da yendi (Koloseliler 2, 15). Zaten Rab’bin yeryüzüne geliş amacı da buydu: “Tanrı’nın Oğlu, İblisin yaptıklarına son vermek için ortaya çıktı” (1. Yuhanna 3, 8).

Tüm bunlar bizim için ne ifade ediyor? Mesih ile bir olduğumuzda hiçbir şeyden korkmamıza gerek yok. Altınağızlı Aziz Yuhanna şöyle diyor: “İsa Mesih’in Kutsal Kanı’na ve Bedeni’ne paydaş olduğumuzda kiliseden tıpkı ateş püsküren bir aslan gibi çıkıyoruz ve şeytan bizden ürküyor”.

Bugünkü İncil pasajıyla Rab bizlere şeytana karşı iki kuvvetli silah daha gösterdi: “Bu tür ruhlar ancak duayla ve oruçla kovulabilir” (Markos 9, 29). Tam da bu sebeple, bu kutsal günlerde daha büyük gayretle dua etmeliyiz ve oruç tutmalıyız, öyle ki katil şeytanın saldırıları karşısında ettiğimiz mücadelemizde güçlenebilelim. Amin.

Zaman kısıtlı olduğundan burada sonlandırıyoruz. Allah’ın izniyle bir sonraki vaazda bu konunun ilgi çekici iki noktasına daha değineceğiz.

Şeytanın ayartmaları