/ Pazar Vaazlarι / Baş eğme duası

Baş eğme duası

Baş eğme duası

İlahi Litürjide okuduğumuz Rab’bin duasından sonra Ruhani, “Hepinize selamet olsun” diyerek cemaati kutsar. Gerçekten de Rab’bin selametinin müminlerin kalplerini koruması hususunda Kilise ne kadar da azimli! Cemaatin “Ve senin ruhuna” cevabından sonra Diyakoz “başlarınızı Rab’be eğin” diyerek cemaati başlarını eğmeye teşvik eder. Cemaat “Sana, ya Rab” dedikten ve Değerli Armağanların huzurunda saygıyla başını eğmeye devam ederken Ruhani, baş eğme duasını okur. Her şeye Gücü Yeten ve Mübarek olan Rabbimize hakirliğimizin ve itaatimizin bir göstergesi olarak ve birazdan yükseğe doğru kaldırılarak, ona erişmek için hazırlığını yapmış müminlere paydaş edilecek olan kutsanmış Ekmeğin onuruna, dizlerimizi hafifçe kırarak ve başımızı eğerek eğiliriz.

Herkes başını eğerken, Ruhani varlıkların yaratılışı için şükürlerini ifade ettikten sonra, herkesin neye ihtiyacı varsa onun gerçekleşmesini diler. “Denizde ve karada yolculuk edenlere yoldaş ol, canlarımızın ve bedenlerimizin hekimi, hastalara şifa ver” çünkü Sen, tüm insanların ve ihtiyaçlarının hekimi ve şifacısısın. Bu baş eğme aynı zamanda, bizi yaşayan Tanrı’nın huzurunda, kutsal meleklerin bile eğilip bakmak istedikleri bu kutsal anlara ulaşmaya layık kıldığı için duyduğumuz, bir evladın babasına duyduğu türden minnettarlığın tezahürüdür. Kutsal Litürjide Tanrı-İnsan Rab’bin ışıklı izzetiyle yüz yüze gelerek, kutsal Meleklerle birlikte Kutsal Ruh’un muvaffak olduklarına hayran kalarak ve kendimizi aziz Elçilere yakın hissederek başımızı Pederimize doğru eğiyoruz. Dua, ekseriyetle olduğu gibi, Ruhaninin izzet sunan sözleriyle son bulur: “Biricik Oğlun’un lütfu, merhameti ve insanseverliğiyle, sen ki O’nunla mübareksin ve tamamen kutsal, iyi, hayat veren Ruhun’la birlikte, şimdi ve daima ve ebetler ebedince.“

Ruhani bir dilekte daha bulunur ama genellikle olduğu gibi Pedere değil, Rab’bimiz İsa Mesih olan Oğul’a; Semavi Krallığındaki izzetli tahtından gelip bizi kutsaması ve lekesiz Bedenini ve değerli Kanını güçlü eliyle Ruhanilere aktarması için O’na yalvarır, ayrıca Rab’bin Ruhanileri vasıtasıyla, tüm müminlere komünyon vermesi için yalvarır.

Rab, Göğe Yükselişinden sonra Pederiyle birlikte göklerde oturur ama aynı zamanda Kutsal Litürjide müminlerle de beraberdir. Bu duanın “Sen ki yücelerde Peder’le birlikte oturmakta ve burada aramızda görünmeden bulunmaktasın” cümlesi, bu anlamı taşır. İsa Mesih, İlahi Tahtını terketmeden insana dönüşerek (beden alarak), insana yakınlaştı. Rab Göğe Yükselişiyle, İlahi Tasarı eserini tamamladı ve şimdi semavi Tahtına yükseliyor. Pederin sağındaki yerine geri geliyor ama bizi yalnız bırakmıyor: “Gidiyorum, ama yanınıza döneceğim” (Yuhanna 14,28) diye Öğrencilerine söz vermişti İsa Mesih ve bu Kilisenin tüm üyeleri için geçerlidir.

Rab sadece bizimle olmakla kalmıyor aynı zamanda içimizde yaşamaya da geliyor. Ve Rab’in bizzat kendisi tamamen kutsal elleriyle Kendisini Ruhaniye aktarıyor. Ve Ruhani aracılığıyla da bütün halka aktarıyor ve böylece halk arasında  büyük bir sevinç oluyor.

Ve İsa Mesih’e ettiğimiz bu son duayla, Kutsal Komünyon’a yaklaşmaya hazırız.

Her büyük olaydan önce olduğu gibi, şimdi de, Diyakoz bizi Ruhaninin söyleyeceği sözlere dikkat etmeye davet ediyor: Diyakoz yüksek sesle “Dikkat edelim” diye haykırır. Ve Ruhani de Diskarionun üstünde bulunan kutsanmış Ekmeği yükseğe doğru kaldırarak yüksek sesle “Kutsallar kutsallar içindir” der. Bu sözlerin anlamı nedir? Kutsal Armağanlar kutsallar içindir. Herkesin lekesiz sırlara yaklaşmasına müsaade edilmez. Bu nedenle de Ruhani bu çağrıyı herkese yapmaz. Ruhani bu çağrıyı, Rab’bin tamamen kutsal Bedenini elinde tutarak İsa Mesih’e inanmış, Kutsal Vaftiz Sakramentini yaşamış, Kilise ile sıkı bağlarını koruyan, sık sık Kiliseye giden, oruçlarını tutan, günahlarını itiraf eden ve Rab’bin isteğine göre yaşamak için mücadele edenlere yapar. Ruhani bu saydığımız özelliklere sahip olanları aziz olarak adlandırır. Elçi Pavlus da farklı şehirlerde yaşayan hirstiyanlara yazdığı Mektuplarda onlara azizler olarak hitap ederdi. Örnek olarak Pavlus Korintlilere hayır duasını gönderdiğinde sözlerini şöyle tamamlamıştı: “Tanrı’nın isteğiyle Mesih İsa’nın elçisi atanan ben Pavlus ve kardeşimiz Timoteyus’tan, Ahaya’nın her yanındaki bütün kutsallara ve Tanrı’nın Korint’teki kilisesine selam! (2. Korintliler 1,1).

Burada kullanılan kutsal kelimesinin anlamı elbette ki Kilisemizin resmen tanıdığı ve andığı Azizlerle karıştırılmamalıdır, kaldı ki bu Azizler Rab’de uyumalarından çok sonra Azizler sınıfına dahil edilmiştir.

Aynı şekilde aziz terimi sadece, erdemlerinin zenginliğiyle ve  hayatlarının azizliğiyle öne çıkan belirli dindar Hristiyanlar için geçerli değildir. Aziz terimine, hristiyan hayatın mükemmelliğine henüz ulaşamamış ama bunun için mücadele eden basit hristiyanlar da dahildir. Bu hristiyanlar da Komünyon’a yaklaşabilir, onu alabilir ve bu şekilde bu çok yönlü mücadelelerinde destek alabilirler.

Müminler esas olarak yegane Rab’bimizin kutsal Bedenine ve kutsal Kanına paydaş oldukları için aziz olarak adlandırırlar. Bu müminler İsa Mesih’in azası olur, O’nun etinden et, kemiklerinden kemik olurlar  ve elbette ki O’nunla birlik oldukları sürece O’nunla bu ahengi korur  ve azizliği O’ndan alırlar..

Ruhani yükses sesle: “Kutsallar kutsallar içindir” dedikten sonra müminler de yanıt olarak “Bir kutsal, bir Rab, İsa Mesih, Peder Allah’ın izzeti için. Amin.” der. Çünkü kimse kendiliğinden kutsallığa sahip değildir ve kutsallık, insanın erdemleriyle ulaşabileceği bir mertebe  değildir. Herkes kutsallığı O’ndan,  tek Kutsal olandan alır.

Aziz Rab’bimiz, şu anda önümüzde, Kutsal Sunağın üzerinde. Kutsal Komünyonu alma vakti geldi. Bedenine ve Kanına paydaş olmaya bizi layık kıl Ya Rab’bim! Amin.

 

İLAHİ LİTÜRJİNİN YORUMLANMASI: 35. KONUŞMA

                                    Pisidia Metropoliti Sotirios

 

 

 

 

 

 

 

Baş eğme duası