/ Manevi yaşam / Üstatın dua kuralı

Üstatın dua kuralı

Üstatın dua kuralı

İçinde bulunulan ruhsal duruma da büyük bir önem veriyordu.  Kendi tecrübesine dayanarak bizlere her müsait ânımızda dua etmemizi öğütlerdi : « Mânevî hayatı kolaylaştırmak açısından kendimizi zorlamayalım ama ruhumuza soralım : “Âyin Düzenini mi okumak istersin ?  Mezmurlar Kitabını mı ?  İsa Duasını okuyarak dolaşmak mı istersin ?  Yahut secde ederek Şefaat Âyinini (Paraklisis) söylemek mi ?”  Böylece yorulmayız çünkü her yaptığımızı içimizden gelerek yapmış oluruz.

Ruhumuz hazır değilse ve secde edemeyeceksek İsa Duasını oturarak söyleyelim, okuyalım, ne yapmak istiyorsak onu yapalım.  Küçük çocuk halsiz olduğu zaman onu yemek yemeye zorlamak imkânsızdır.  Ne istiyorsa o verilir.  Daha sonra, iyi olduğunda nohut bile yiyecektir.  Ruh için de durum böyledir.  Mânevî şeyler gönülden yapılmalıdır.  Mâneviyata ancak ruhsal yetenekle, özveriyle ulaşılır.

Dua etmek için bir hazırlık lâzımdır.  Dua da Tanrı’yla bir paylaşımdır (komünyon).  Tanrı lütfunun başka şekilde alındığı bir paylaşım.  Nasıl ki Kutsal Komünyonda kutsaldan bir parça alıyoruz, bu paylaşımda da ilâhî bir alev alırız. »

Mâneviyata ilişkin kitapları incelemek, yüreği ısıtır ve duaya hazırlar.  « Gece” derdi, “düzenli duadan önce kitap okumaya lüzum yoktur çünkü zihnimiz saf ve açıktır. »  Özellikle, İncil okumak, tam olarak anlamasak bile ruhun kutsanması için şarttır.  Dolayısıyla, Aziz Suriyeli İzak’ın kitabı gibi öz su dolu kitaplar okuyun.  Bir paragraf okusanız, içindeki ruhsal vitaminler sayesinde bir haftalık, bir aylık gıda alabilirsiniz.  Görüyorum ki günümüzde okuyan çok ; okumaktan haz alıyorlar ama okudukları onları etkilemiyor, onlara bir şey bırakmıyor.  Okuduklarını hafife alıyorlar.  « Suyun resmi harareti gidermez » der Aziz Suriyeli İzak.  Pederlerin kitaplarını çok okumadım, hatırladığım kadarıyla ama okurken not aldım, eski zamanların Kutsal Pederleriyle karşılaştırmalar yaptım ve onlardan ne kadar uzak olduğumun farkına vardım, kendimi bir aynada görüyormuşum gibi gördüm.  Genelde gençler din kitapları okuyor.  Ne diyebilirim ?  Sanki bir kazan kabak, içinde de bir, iki ufak et parçası.  Din kitapları günümüzde böyle işte : şurasında, burasında Pederlerin birkaç sözü oluyor, o kadar.

………………………………

« İşler yolunda gitmediği zaman ilâhîler söyleyelim, diye öğütlerdi.  İlâhîler mırıldanmak şeytanı kaçırır çünkü hem duadır, hem de ayartıcıyı takmadığınızı gösterir.  Aklımızdan hakaret dolu düşünceler geçtiğinde Dua*yı söylememeliyiz çünkü o zaman bizimle boğuşan şeytanla bir cephe açmış oluruz, şeytan mücadelesini daha da şiddetlendirir.  İlâhî söyleyerek ona aldırış etmediğimizi gösterelim, o zaman kaçar. »

İlâhîler dışında, Tanrı’nın yüceliği ağzından düşmezdi : « Yücelikler Sana Ya Rab ! Yücelikler Sana Ya Rab ! »  Bunu gönülden söyler ve aralıksız tekrarlardı.  Seller gibi taşan bir şükrandı bu onun için.  « Kalpten gelen güçlü bir istek olmadıkça, doğaçlama dua etmekten kaçınalım » diye öğütlerdi.

Aynorozlu Peder İsaak’ın kaleme aldığı Kapadokyalı Aziz Paisios (1924-1994) kitabından bir alıntıdır. (Paros yayıncılık, İstanbul, 2015)

Üstatın dua kuralı