/ Makaleler / Ortodoks Kilise Binası

Ortodoks Kilise Binası

Ortodoks Kilise Binası

 

 

Ortodoks kiliseleri genelde biçimlerini, belirli mistik öneme sahip çeşitli şekillerden alırlar.En yaygın şekil ise, bir gemiyi andıracak biçimde dikdörtgen yapıdır.Usta bir kaptanın dümeni altında,insanları fırtınalı denizlerden alıp dingin limanlara ulaştıran bir gemi gibi;Mesih tarafından yönlendirilen Kilise de,bizleri günahın fırtınalı denizlerinden ve arbededen, Göklerin Krallığı’nın huzurlu cennetine güvenli bir şekilde taşır.

Kiliseler, çarmıha gerilmiş Mesih’teki iman aracılığıyla kurtulduğumuzu ve Mesih uğruna Hristiyanların her türlü acıyı çekmeye hazırlıklı olduklarını beyan etmesi için, sıklıkla ‘’Haç’’ planlı olarak inşa edilmişlerdir.

Neredeyse her zaman Ortodoks kiliseleri,ana giriş Batı’da kalacak şekilde ;Doğu-Batı doğrultusundadır.Bu,ibadet edenin günahın karanlığından (batıdan) gerçeğin ışığına (doğuya) geçişini sembolize eder.

Ortodoks kiliselerinin tavanında genellikle bir veya daha fazla kupola (yuvarlak kubbeli çatı) bulunur.

Kupolaların en tepesinde soğan-biçimli kubbelerin varlığı Rus Ortodoks kiliselerine mahsus bir özelliktir.Bu şekil, imanlılara cennete doğru uzanıp,yükselip yanan bir mumun ateşini anımsatır.

Her kupola, bizim kurtuluşumuzun aracı olan haç işareti ile taçlandırılmıştır.Rus kilisesinde kullanılan en yaygın form,esas haç ve bunun üzerinde daha kısa bir haç ve de en altta yana yatmış,eğimli çizgiden oluşan üç-çubuklu haçtır.Sembolik olarak bu üç çubuk,en tepede  İbranice,Latince ve Yunanca yazılmış olan ‘’Nazarethli İsa,Yahudilerin Kralı’’yaftasını (Yuhanna 19:19),ortadaki çubuk  İsa’nın ellerinin çivilendiği yeri ve en alttaki kısım ise ayaklarından çivilendiği noktayı temsil eder.

Ortodoks Kilise Binası

 

İç dekorasyon

Bir Ortodoks kilisesinin iç cephesi bir çok parçaya bölünmüştür.Bunlardan ilki Narteks’dir.(antre-giriş);Yunanca-Lity,Rusça-Pritvor) Bu bölüm,eski erken dönem Hristiyanlıkta,vaftize hazırlanan katekümenlerin eğitim aldığı ve de aforoz cezası ile Evakaristiya sofrasından geçici olarak men edilen günahkarların durdukları geniş,boş bir alan olarak kullanılırdı.

Kilisenin ana gövdesine ‘Nef’ adı verilmektedir.Nef, Sunak/Mihrap (Altar) kısmından, kapıları olan; ‘Ikonostasis’ adı verilen  bir ikon paneli ile ayrılır.Nef bölgesinin duvarları, bir çoğunun önlerinde tavandan asılı kandillerin bulunduğu ikonalar ve freskler ile bezenmiştir.

Geleneksel olarak Ortodoks kiliselerinde dikkat çeken bir özellik,kilise içerisinde oturacak bank ve sıraların bulunmayışıdır.Kilise Babaları,ilahi liturji esnasında inananların oturmasını saygısızlık olarak addetmişlerdir.Boşluk alanların çok yer tutmasına özen gösterilmiştir ki,bu sayede Ortodoks ibadetine has olan secde,reverans etme ve baş eğerek selamlama gibi uygulamalar ayin esnasında rahatlıkla icra edilebilsin.

Kilisenin en Doğu ucunda,sunak ya da mihrap adıyla da bilinen Altar bulunur.Burada bulunan iki oda;Kutsal ayin eşyalarının muhafaza edildiği ve rahiplerin giyindiği kısım nef bölümünden ‘Ikonostasis’ aracılığıyla ayrılmışlardır.

Bir Ortodoks Kilisesi’nin mimari açıdan en önem arzeden özelliği  ;bir veya daha çok ikon panel sırasından oluşan ve merkezdeki kapılarla (Kutsal veya Kraliyet Kapıları) ve de her yanda bir kapı ile (Diyakonlar kapısı) ile bölünmüş olan İkonostasis’tir.

Tipik bir Ikonostasis,bir veya daha çok sıra ikonlardan oluşur.İlk sıranın merkezinde olan Kraliyet Kapıları’nın üzerinde Kurtarıcımız İsa Mesih’in ‘Müjde’sini dünyaya duyuran ‘Dört İncil Yazarı’nın ikonları yer alır.Kraliyet Kapıları’nın tam merkezinde Kutsal Bakire Meryem’e (Theotokos) meleğin Müjdesi sahnesi yer alır ki;bu olay bizim kurtuluş sürecimizin başlangıcıydı.

Kraliyet Kapıları’nın üzerine Son Akşam Yemeği’nin bir ikonu yerleştirilir,çünkü bu kapının hemen ardındaki Altar kısmında, bu son akşam yemeği esnasında sakramenti tesis eden Kurtarıcımızı anmak için Kutsal Evakaristiya gizi icra edilir.

Kraliyet Kapıları’nın her iki tarafına da, her zaman sağ tarafta Kurtarıcı ikonası ve de sol tarafta da Kutsal Theotokos Meryem ikonası duracak şekilde kutsal ikonalar yerleştirilir.

Son Akşam Yemeği’ni anlatan ikonun hemen üzerinde Rabbin annesi,Vaftizci Yahya,başmelekler Gabriel ve Mikail,havariler Aziz Petrus ve Pavlus,şehit olmuş piskoposlar ve azizler;melekler ile çevrilmiş ,kuşatılmış olan Kurtarıcı İsa,kraliyet giysileri içinde tasvir edilir.Bu sıra ‘’Deisis’’ sahnesi,yani ‘Dua’ olarak bilinir.

Bunun bir üst sırası,kurtarıcımız İsa’nın ve kutsal Anne  Meryem’in hayatlarından önemli sahneleri içerir.

En üst sıra, Eski Ahit peygamberlerini gösteren ikonlarla kaplıdır.Bunların en ortasında kucağında doğmuş ilahi bebeğiyle Tanrı’nın Annesi tasvir edilir.Bu peygamberler onun kutsal doğumunu müjdelemişler ve Mesih’in gelişini haber vermişlerdi.

İkonostasis’in en tepesinde kurtuluş aracımız olan Kutsal Haç bulunur.

İkonostasis’in hemen ardında sunak ve mihrap olarak da bilinen Altar bulunur.Altar ilahi liturji/ayini sunup hazırlayanlar içindir ve bu kutsanmış kısıma kilise hizmeti dışındaki kişilerin girmesi yasaktır.

Altarın tam en orta yerinde Kutsal Masa bulunur ki;bu masa Tanrı’nın tahtını simgeler ve Rabbin kendisi görünmez olarak orada mevcuttur.Aynı zamanda onun bize sunulan kutsal bedeni ve kutsal hediyeler buraya konulduğu için,Mesih’in mezarını da simgeler.

Kutsal masa kare şeklindedir ve iki örtü ile örtülmüştür.İlk tabaka,iç kumaş beyaz ketendir ve Mesih’in bedeninin sarıldığı kefeni simgeler.Dış örtü ise parlak ve pahalı kumaştan yapılmıştır ki;bu da Tanrı’nın tahtının görkemini temsil eder.

Her iki örtü de,Kutsal Masa’yı yere kadar örter.

 Renklerde gizli Teoloji-Kutsal İkonalar

Ortodoks olmayan bir ziyaretçinin ,bir Ortodoks kilisesine girdiğinde dikkatini çeken ilk özelliklerden biri de kutsal ikonlara ayrılmış alandır.

Ikonostasis, başlı başına ikonaların oluşturduğu bir panel iken,ayrıca kilisenin belli başlı bölgelerine yerleştirilmiş ikonalar mevcuttur.Duvarlar ve tavan ise ikonsal fresklerle kaplıdır.Ortodoks imanlılar, ikonaların önünde secde eder,onları öper ve de mumlar yakarlar.İkonalar din adamları tarafından tütsülenir ve dini geçitler esnasında taşınırlar.

İkonalara açıkça verilmiş olan bu önem dolayısıyla,akıllara bununla ilgili bazı sorular takılabilir: Tüm bu işaret lisanı ve el-kol hareketleri ne anlama gelmektedir?İkonları özel kılan şey nedir?  Yoksa bu ikonalar,Eski Ahit tarafından yasaklanıp men edilen putlar mıdır?

İkonalar ,Hristiyanlığın en erken döneminden, ilk yüzyıllarından itibaren dua ve ibadet için kullanılmıştır.Örneğin; Kutsal Gelenek bizlere ‘’Kurtarıcı’’nın ikonu’’nun varlığının henüz İsa yeryüzünde iken; (‘’El değmeden yapılmış olan İkona’’) ve Kutsal Theotokos (Meryem Ana) ikonlarının da İsa’dan hemen sonra çıktığını anlatır. 

Kutsal Gelenek de tanıklık eder ki;Ortodoks Kilisesinin ikonların kullanımı ve önemi konusunda ta en başından beri açık seçik bir görüşü vardır ve bu anlayış hiçbir zaman değişmemiştir çünkü bu görüş,Kutsal Üçleme’nin ikinci kişiliği olan Rabbimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in beden alışından kaynaklanmaktadır.

Hristiyanlık,sadece beden almış İnsan-Tanrı’nın kişiliğinde Tanrı Kelamı olarak açıklanması değil;ama aynı zamanda Tanrı’nın görüntüsü,bir sureti olduğundan,ikonaların kullanımı Hristiyanlığın tam özünde yatmaktadır.

Aziz İncil yazarı Yuhanna bize şöyle  söylemektedir, ‘’ Söz beden oldu, kayra ve gerçekle dolu olarak aramızda yaşadı*’’ (Yuhanna 1:14)

İncil yazarı beyan eder: ‘’Hiçbir vakit hiç kimse Tanrı’yı görmedi. Baba’nın bağrında olan Tanrı, –biricik Oğul– O bildirdi O’nu.”

Bu şudur ki;Tanrı kendi ‘’görüntüsünü’’ veya kendi ikonunu dünyaya ifşa etmiştir.Oğul Tanrı’nın(İbraniler 1:3)  beden alarak dünyaya gelmesi ile; Tanrı Sözü, ilahi varlığında Baba Tanrı’nın kendi görkeminin ışığını dünyaya göstermiştir.

Aziz Filippos İsa’ya sorduğunda Rab İsa Mesih onu cevaplamıştır:   ‘’Filippos, “Ya Rab, Baba’yı bize göster” dedi, “Bu bize yeter.” İsa, “Ey Filippos, bunca vakit sizinle birlikte bulundum da beni tanımadın mı?” diye yanıtladı. “Beni görmüş olan Baba’yı görmüştür. Sen nasıl, bize Baba’yı göster, diyorsun?’’(Yuhanna 14:8-9)

‘Oğul’ , Baba’nın bağrında olduğu gibi,nitekim beden alışından sonra Baba ile aynı özdendir;onun ilahi varlığının Baba’nın görüntüsü olmasına dayanarak,görkemde Baba ile eşittir.

Hristiyanlıkta açıklanan,yukarıda ifade edilen gerçek,böylece Hristiyan resim sanatının kaynağını,temelini teşkil etmiştir.

Görüntü (veya ikon),  Hristiyanlığın özüyle uyumsuzluk ve çelişki içerisinde olmamanın yanı sıra; bilakis aynı zamanda onunla güvenilir bir şekilde bağlıdır.’’Müjde’’ nin  dünyaya sadece ‘’Söz’’ ile değil,ama aynı zamanda görüntü,suret ile gönderilmesi en başından beri bu ikona geleneğine kaynak noktası olmuştur.

  1. yüzyıl Kilise Babası olan Şamlı Aziz Yuhanna, tam da kilisenin içindeki ikonoklastik (ikona-karşıtı) tartışmaların alevlendiği bir dönemde;Tanrı Sözü’nün beden alması neticesinde (Yuhanna 1:14),artık çocukluk çağımızı geride bıraktığımızı,büyüyüp olgunlaştığımızı ve neyin tasvirinin çizilip neyin çizilemeyeceğinin ayrımını yapabilecek gücün Tanrı tarafından bize verilmiş olduğunu ifade eder.

Kutsal Üçleme’nin ‘İkinci Kişi’sinin, bizlere et ve beden içerisinde görünmesinden itibaren,artık onu tasvir edebilir ve bize kendini göstermeye tenezzül eden Tanrı’yı düşünebilmek için onun resimlerini üretebiliriz.’Görünmez Tanrı’yı büyük bir güvenle betimleyebiliriz -görünmez bir varlık olarak değil ama bizim iyiliğimiz ve kurtuluşumuz için kendini görünür hale getiren,kanını ve bedenini kutsal Evakaristiya gizinde somut olarak paylaştığımız bir varlık- …Kutsal ikonalar,kilise içerisindeki yerlerini İlahi liturji ayinlerinde;aynen kilisenin öğretilerini Kutsal Kitap’taki sözcükler aracılığıyla ifade etmesi biçimindeki gibi aldılar.

  1. Ekümenik konsülün öğretisini takriben, ‘’İkon’’ sadece basit bir sanat olarak değil;ama Kutsal Kitap’la tümden bir uyum içerisinde görülmeye başlandı.

(MS.397) Aziz Büyük Basilios’a göre Kutsal Kitap’ın kelimesi bir görüntü ise,öyleyse görüntü de aynı zamanda bir kelimedir.

‘’İlahi olanı tasvir ederek,bizler kendimizi putperestlerle benzer hale sokmuyoruz;çünkü bizim tapındığımız sembol,materyal (taş,tahta) değil ama bizim iyiliğimiz ve kurtuluşumuz için beden almış olan Yaradan’dır.’’

Ortodoks Hristiyanlar Mesih’in ikonasını yapıldığı ahşap veya boyası için şereflendirmezler ; ama daha çok, beden almış,vücut bulmuş Tanrı olarak gelmiş Mesih’in kendisine tapınma niyeti ile onun cansız suretini şereflendirirler.

İkonalarda resmedilen azizler,tarihte kalmış eski,geçmişten figürler değil; ama imanlının kişisel dostlarıdır.Onlar ki Mesih’in takipçileri,müritleri olarak O’nun sevgisi için,onun uğruna kanlarını dökmekten sakınmamışlardır.

Kutsal Bakire’nin,Mesih’in ve kilisenin kutsal azizlerinin tasvirleri,imanlılara  devamlı olarak görünmeyen Göklerin Krallığı’nın canlı ve diri yoldaşlığını hatırlatırlar.

 

Ortodoks Kilise Binası