/ Makaleler / Kürt Halkı Ve Hristiyanlık

Kürt Halkı Ve Hristiyanlık

Kürt Halkı Ve Hristiyanlık

Hoshavi MuhammadKeşiş Meday

 

“Karşınızdaki kişiye gerçeği söylemek yararlı olsa da dezavantajları vardır çünkü karşı tarafın antipatisini kazanabilirsiniz. ‘’

Blaise Pascal, Pensées. 

 Bu söyleişi, ‘’Rudaw’’ gazetesinin Rus muhabirinin bir Ortodoks Kürt olan Keşiş Meday ile gerçekleştirdiği röportajın yayınlanmak üzere OrthoChristian.com’a iletilen bir tercümesidir. 

Keşiş Meday (Maamdi) Gürcistan’ın Tiflis ilinde, Kürt-Yezidi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. 2002 yılında ailesiyle birlikte Moskova’ya taşınmış ve 2007 yılında Serafim ismiyle vaftiz edilmiştir.

2009 yılında Serafim, Peder Daniel Sysoev tarafından kurulan Ortodoks Misyon Okulu’nu bitirmiştir. Aynı sene Peder Daniel kendi kilisesinde Müslüman bir fanatik tarafından katledilmiştir.

2012 yılında Serafim Yunanistan’a gitmiş ve bir Yunan manastırında yaşamaya başlamıştır. 2014 yılında Meday(Nuh’un oğullarından Yafet’in oğlu, Kürtler’in soyunun dayandığı Medler’in atası olarak bilinir)  ismiyle keşiş olmuştur. Aynı sene Atina Üniversitesi’nin Teoloji anabilim dalına kaydolmuştur. Şimdiyse ABD’nin Maryland eyaletindeki Gürcistan Ortodoks Kilisesi’ne bağlı Kutsal Ruh Manastırı’nın bir keşişidir.

   Hoshavi Muhammad: Saygıdeğer konuğumuz Keşiş Meday’a hoşgeldiniz demek istiyorum. Keşiş Meday ilk röportajında Kürtler’in büyük bir kısmının İslamiyet’e inandığını ve küçük bir kısmınınsa Yezidilik olarak bilinen kapalı bir dine mensup olduğundan bahsetmişti. Neden Yezidiliğin sahte bir din olduğunu düşünüyorsunuz?

Keşiş Meday: Bir Hristiyan olarak söyleyebilirim ki, bu ilahi vahiyden kaynaklanan bir kanıdır. Ne diğer insanlara kapalı olup, küçük bir grup tarafından pratik edilen bir din(Yezidilik); ne de yalnızca tek bir lisanın konuşanlarını ilgilendiren bir din(İslamiyet) gerçek olabilir.

Kürt Halkı Ve HristiyanlıkPeder Daniel Sysoev

Yezidilik, kendi içinde, çeşitli dini öğretilerin derlenmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Hıristiyanlık, Musevilik veya İslam bağlamında, geleneksel dini öğretilere dayanarak yeni bir şeyler ekleyen ve kendi “doğru yolunu” yaratan dini liderlerin ortaya çıkması artık oldukça olağandır.

H.M.: Sizce Yezidiliğin kurucusu Arap Sufi Şeyh Adi’dir. Kürt halkının dünya görüşünü temelden değiştirmiştir. Fikirlerini sapkın Hristiyan oluşumlarla, İslam’la, Yahudilikle ve Paganizmle yoğurup Yezidiliği ortaya çıkartmıştır. Yezidiler için Şeyh Adi bir peygmber midir? 

K.M.: Bu benim şahsi fikrim değil, iyi bilinen bir gerçektir ki Arap Şeyh Adi, Ümeyyeoğulları’nın(İslam halifeleri Osman’ın, Muaviye’nin ve Yezid’in mensup oldukları Arap sülalesi) soyundan gelmektedir. Çağdaşlarının şahitlikleri bize onun tasavvuf ehli bir Müslüman olduğunu ve zamanın tanınmış sufilerinden ders aldığını söylüyor. Daha sonra bir Hıristiyan manastırına (şimdiki adıyla Laliş’e) yerleşmiştir ve tarikatının temel esaslarını yazmıştır. Takipçileri yerel halk arasında “Adavis” (Adi’nin müritleri) olarak anılmaya başlamışlar, bugünse Yezidiler olarak bilinmektedirler.

 

Ne yazık ki, modern şeyhler ve Pirler ve Lalişli mutasavvıfların tamamı, Yezidiliğin İslam’ın bir kolu olduğunu gösteren tarihi gerçeklere çok olumsuz tepki veriyor. Bu, Yezidilerin tarihte her zaman Müslümanlar tarafından zulme uğramasıyla ilişkilidir. Bu nedenle Müslümanlarla herhangi bir temas, Yezidiler tarafından kasti olarak reddedilir. Böylece Yezidi Şeyhler, Pirler ve Kavvaller’in Yezidilik ile Mezopotamya’nın kadim inançları arasında bir bağlantı olduğunu vaaz etmeleri, takipçilerini marjinal bir gruba dönüştürmüştür. Özellikle Yezidiler arasında dini çalışmalar ve tarih yazımı konusunda tam anlamıyla cehalet söz konusu. Hayatları, onları Allah’ın düşüncelerinden uzaklaştıran ve bunun yerine inanılmaz bir egoizm doğuran hayal gücüyle, fantezilerle beslenir. Dinin çeşitli temsilcilerinin eserlerinde Yezidiliğin kökenlerine ilişkin pek olası olmayan versiyonlar ortaya çıkmıştır. En önemlisi de Yezidilikle ilgili doktrinsel ve tarihsel soruların neredeyse hiçbirinde ortak bir görüş sergilememeleridir. Bu versiyonların 20. yüzyılın başlarında dolaşmaya başladığını belirtmek gerekir; Alevleri isyanlara teşvik eden Kürt milliyetçiliğiydi ve temsilcileri “İslam öncesi Kürt dini” olarak Yezidiliği seçmeye karar verdiler.

“Yezidiler için Şeyh Adi kimdir?” sorusunu gündeme getirdiğimizde bir bölünme örneği görülmektedir. Yezidiler arasında bile kesin bir cevap bulamıyoruz. Kimine göre Allah, kimine göre Allah’ın elçisidir. Ancak çoğu Yezidi “ilahiyatçı” onu Allah’ın reenkarnasyonu veya Melek Tavus[‘’Tavus Kuşu Meleği’’ olarak tercüme edilebilir. Kaynak: http://www.yeziditruth.org/] olarak kabul eder. Şeyh Adi’nin çağdaşları, tasavvufta mürşitlerini ilahlaştırsalar da, yazılarında kendisini Allah’ın veya Melek Tavus’un bir tecellisi olarak gördüklerine dair herhangi bir şeyden bahsetmezler.

 

H.M.Yezidilikte belirsiz olan nedir? Yezidi ilahiyatçıların hiçbir şeyi kanıtlayamadığını mı iddia ediyorsunuz?

 

K.M.: Yezidiliğin temsilcileri arasında hakiki ilahiyatçılar olduğu söylenemez örneğin insanlar tamamen bağımsız olarak çalışmalar yapabilir oysaki akademik ilahiyat tezleri somut bilgilere dayalıdır. Yezidi ilahiyatçılar kendi kastlarına bağlıdırlar. Bu, Yezidilik hakkında yazmaya ve konuşmaya tam yetkili olanların sadece Şeyhler, Pirler ve çeşitli alimler oldukları anlamına gelir. Onların bu bağlılığı, Yezidilik hakkındaki gerçekleri bilmelerine rağmen popüler mitolojik gelenekle çelişen hiçbir şey yazmamalarından kaynaklanmaktadır. Şu anda, Yezidilik hakkında yazanlar ve dini toplulukların başındakiler çoğunlukla Pirler’dir.

 

Murid’e dini bir kendi aracıklarıyla sunanlar tam da onlardır. Bol miktarda bilimsel malzemeye sahip oldukları gibi, dini ilimler ve tarih konusunda da oldukça iyi bir anlayışa sahip oldukları için Yezidilik hakkındaki gerçekleri bilirler, ancak buna rağmen bilinçli olarak gerçeği gizler ve yalan propagandası yaparlar. Böyle Yezidi ilahiyatçıların vay haline! Ölülerin dirilişi ile reenkarnasyon doktrinlerinin gece ve gündüz kadar farklı olduğunu çok iyi biliyorlar. Ancak Yezidilikte her iki doktrinin de doğru olduğu kabul edilir. Reenkarnasyonun paganizmde, özellikle Hint felsefesinde mevcut olduğunu bildiğimiz gibi, ölülerin dirilişinin tüm pagan dünyasına yabancı bir İncil doktrini olduğunu bildiklerini anlamayacak mıyız? Yezidiliğin kurucuları bunu bilmiyorlarsa ya da sadece kafaları karışıksa bile, modern Yezidi hocaları biliyor ama yine de görmezden geliyorlar. Ya da güneşe ve bir hayvana (tavus kuşuna) taparken kendisine nasıl tektanrıcı denilebileceği sorusunu düşünün? Monoteizmde sadece tek bir Allah’a inanırız; Allah’ın yarattıklarına, güneşe, aya, hayvanlara vb. tapınmaya izin vermeyen bir inançtır. Yaratılışa tapınma, özellikle güneşe ve hayvanlara tapınmada sadece paganizmde bulunur. Yine de Yezidiler, ilahiyatçıların birbirini yalanlayan monoteizm ve paganizm kavramlarını birleştirmelerini ve bu iki doktrin arasındaki çelişkileri görme konusunda saftırlar. Çelişkiler listesine devam edebiliriz ama burada kendimize şunu sormamız gerekir: Yezidi “ilahiyatçılar” dinlerindeki bariz teolojik hataları görmüyorlar mı? Onları görüyorlar ama yukarıda söylediğim gibi kastlarının kölesi olmuşlar. Sonuçta, sadece iyi okumak ve zeki olmak değil, aynı zamanda dürüst olmak da önemlidir. Ve Yezidi “ilahiyatçıların” tam olarak eksikliği, dürüstlük ve bilimsel profesyonelliktir(en azından bildiğim kişiler böylelerdir). Ancak bu, Şeyhlerin ve Pirlerin kendilerine söylediği her şeyi sadeliğiyle kabul eden basit insanlarımız için söylenemez. Eğitimsiz olan halk genellikle Yezidilik tarihi hakkında çok az şey bilir. Ama bilmeye hakları vardır!

H.M.: Hristiyan olduktan sonra iç huzuru ve Allah ile net bir ilişkiyi deneyimlediğinizi söylediniz. Yezidi iken bunu hissetmediniz mi?

K.M.: Bu yalnızca benim deneyimim değil, Mesih’e dönen hatrı sayılır sayıda insanın deneyimidir. Birçok yıldır İslamiyet ve Yezidilik’ten Hristiyanlığa dönen Kürtler üzerine çalışmalar yapıyorum. Her birisi özde aynı şeyi ifade ediyor: Daha önce sahip olmadıkları, Allah’la diri ve gerçek bir ilişki.

İnsanlar Allah’la birlikte olabilecekleri gerçek bir manevi yaşamı arıyorlar. Arada aracılar olduğunda tatmin olmuyorlar. Pek çok insan arıyor ve son 20 yılda hatırı sayılır sayıda insanın Allah’la samimi ilişkiyi Ortodoks Kilisede buldukları gözlemlendi. Eğer Yezidilik’te gerçekten manevi bir şeyler olsaydı insanlar neden Hristiyanlık’a dönsünler ki? Tecrübeler gösteriyor ki, Ezidiler veya Müslümanlar gerçek Hristiyanlık ile kendi özgür iradeleri ile karşılaşırlarsa büyük bir bölümü vaftiz olmayı kabul ediyorlar.

H.M.: Yezidiler kendi dinlerini yalanlayanlara karşı çok radikal ve zalimler. Güney Kürdistan’da Yezidiler genellikle dinlerini terk edenleri öldürürler. Anne babanızın, akrabalarınızın ve yakın arkadaşlarınızın bu konudaki tutumu nedir?

K.M.: Yezidiler arasındaki bu tür radikalizm, İslami köklerine dayanmaktadır. Hıristiyanlarla (Gürcüler, Ruslar ve Ermenilerle birlikte) bir asırlık yaşam sayesinde bu radikalizm esasen ortadan kalktı. Yezidiler, tıpkı Sovyet sonrası ülkelerdeki Müslümanlar gibi, bu soruya Hıristiyan görüşüne benzer bir şekilde, yani Allah’ın her insana verdiği özgürlüğe saygı duyma şeklinde bakmaya başladılar. Yine de, radikalizme teslim olan belirli bir insan kategorisi var. Neyse ki, Hıristiyan ulus-devletler, “düşünce özgürlüğü” olarak bilinen şeyi koruyan anayasal düzeyde kanunlar oluşturmuşlardır. Bu kanunlar, vatandaşın inandığını özgürce seçme hakkını garanti eder ve savunur. Bu nedenle, yasa korkusuyla radikaller kendilerini geri çekmek zorunda kalıyor. Tarihi vatanımız Kürdistan’da da böylesine yüksek bir özgürlüğe ulaşacağımız günlerin gelmesini umuyorum.

H.M.: Şingal’deki hadiselerden(Kuzey Irak Kürdistanı’ndaki Şingal veya Sincar, Ağustos 2014’te kendi kendini Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak ilan eden bir terör örgütü tarafından Kürt katliamına sahne oldu) sonra Yezidiler’in çok daha radikalleştiklerini düşünmüyor musunuz?

 K.M.: Şingal’de ki olaylar bütün milletin yarasıdır. Yezidi dünyası temellerinden sarsıldı – burada manevi bir ayaklanmadan nasıl bahsedebiliriz? Böyle bir felaketten sonra, yenilenme umudundan çok umutsuzluk vardır.

 H.M.: Birçok Kürt’ün Ortodoks Hıristiyan olduğunu söylediniz. Sizce bunun nedeni nedir?

Kürt Halkı Ve Hristiyanlık

K.M.: İki faktör var. Birincisi, Hıristiyanlığın bize Allah’ın sevgi olduğunu öğretmesidir. Bu, Allah’ın sevgisinin bolluğundan melekleri ve insanları yaratan ve onları Ebedi Hayata çağıran sevgi dolu bir Baba olduğu, kendinden önceki hiçbir dinin bilmediği en büyük vahiydir. Bu Yezidilik ve İslam tarafından bilinmeyen bir şeydir.

Örneğin, İslam’da Allah figürünü adil ama cezalandırıcı bir yargıç olarak görüyoruz. Bununla birlikte, Allah’ın bu imajı, Hıristiyanlıkta tezahür eden figüre – yaratılışını o kadar çok seven -ki, kurtuluşu için kendini feda etmeye istekli olan Cennetteki Baba’nın imajına yükseltilememiştir.

 İslam’da, Müslümanların inandığı, gece boyunca Allah’ın göksel bir merdivenin yükseklerinden en alt basamağına indiği bir saat vardır. Müslümanlar bu anda Allah’ın kendilerine daha yakın olduğuna inanırlar ve tüm ihtiyaçları için O’na hararetle dua ederler(tercümanın notu: Müslümanlar bu yüzden gecenin bir bölümünde teheccüd namazı için uyanırlar). Allah için her şey mümkündür bu yüzden Hıristiyanlık bize Allah’ın insanlara yardım etmek için yalnızca göklerin aşağılarına değil, yeryüzüne kadar inebileceğini öğretir. Biliyoruz ki, bize olan sevgisiyle cehennemin karanlık derinliklerine kadar indi… İşte gerçek aşkın başarabileceği bir iş. Ve bu mesajla birlikte bir kişinin onunla kişisel deneyimi, bu kişiyi Mesih’e yönlendirir, çünkü O, Allah tarafından Cennetten gönderilen eksiksiz müjdedir(İncil).

Yezidilikle ilgili olarak, Hıristiyanlığın insanlığa ışığı açan, cenneti insanlığa açan tek din olduğunu, paganizmin ise sadece burada, yeryüzünde var olduğunu söyleyerek başlamalıyız. Paganizmde tüm dikkat, dünyanın unsurlarına odaklı maddesel şeylere yönlendirilir. Paganizm, Hıristiyanlığın bize öğrettiği Cennet’ten yoksundur. Tüm ibadetlerimizi kendisine vermemiz gereken tek Allah inancından yoksundur. Kendini ilahlaştırmaya ve Allah’ta sonsuz mükemmelliğe ulaşmaya çağrılan insandaki Allah’ın suretine olan inançtan yoksundur. Pagan ilahlarına ya da Tek Allah’a olan tüm yakarışları, dünyevi lütuf ile bağlantılıdır, Pagan ilahlarına yalnızca geçici şeyler için ihtiyaçları vardır. Ve bu, Paganizmin vaat ettiği şeydir: Allah’a dönmeyi ve bedensel arzularını sınırlamayı daha az arayan insan için giderek daha fazla rahatlık yaratmayı amaçlar. Yezidilik, insan mükemmelliği ideali olmayan bir dindir. Kişinin ruhsal mükemmelliği aramasını gerektirmez; odak noktası, daha çok, tüm değerleri yalnızca dünyevi bir karaktere sahip olan, yalnızca yüzeysel olan ilkelerin yerine getirilmesinden ibarettir.

İkinci faktör etnik niteliktir. Yezidilik tek bir etnik grubun diniyse ve İslam tek bir lisanı konuşanların ve tek bir ulusun(ümmetin) diniyse, Hıristiyanlık tam tersi tüm milletler ve tüm lisanlar içindir.

Kürt Müslümanlar, Kürt Hristiyanlar’ın İncil’i ve Ortodoks dualarını Kürtçe okuduklarını işittiklerinde hayrete düşüyorlar çünkü yüzyıllardır Kürt Müslümanların gözünde Kürt lisanı Arapça’dan daha aşağı olarak görülüyor. İslami doktrine göre, namaz Kürtçe kılınmaz; anlaşılmasa bile Arapça uygulanmalıdır. Kuran’ın Kürtçe tercümesi, yalnızca Arapça metnin geçerliliğine inanıldığından Allah’ın sözü olarak kabul edilmez. Arapça’nın cennette konuşulan lisan olduğu kadar Allah’ın lisanı olduğunu okuduğumuz hadisler bile Arapça olarak okunmalıdır. Görünen o ki, İslam’da tüm Arap olmayanlar ikinci sınıf vatandaştır. Kuran’dan Kürtçe alıntı yapılırken bile önce Arapça alıntı yapılmalı, böylece Kürtçenin bir şekilde aşağı olduğunu, Kuran’ın sözlerini yeterince ifade edemediğini göstermelidir. Bu duruma katılmıyoruz. Kürtçe tam teşekküllü bir lisandır ve hiçbir şekilde Arapça’dan aşağı değildir.

Bu tür lisani üstünlük iddiaları Hıristiyanlık’ta yoktur. Allah’ın sözü kişinin ana lisanında vardır ve kişi onunla dua edebilir. İsa Mesih tarafından ilan edilen İlahi Vahiy, Rab’bin Müjdesini açıkça bildirdiği için tüm lisanlarda eşit olarak görülür. Bunun kanıtı, herhangi bir lisan engelini aşmak için havarilerine farklı lisanlarda konuşma armağanını verdiği Pentikost günüdür. Havarilerin İşleri’nde de ifade edildiği gibi, Havariler Med lisanında(Med lisanı, Hint Avrupa dil ailesinden, İrani bir lisandır. Kürtçe ile ilişkilendirilir) bile konuşuyorlardı.

Yezidilikte durum çok daha kötüdür, çünkü sözlü gelenek Arap etkisi ile o kadar doludur ki, zaman zaman sözlü geleneğin Arapça’nın bozulmuş hali olduğunu iddia edenlerle aynı fikirde olmak şart olur. Dolayısıyla burada da bir lisan sorunuyla karşı karşıyayız.

Şeyh Adi, Yezidiliği yarattı ve Kürt halkı içinde bu dine geçenler, esas olarak ana Kürt nüfustan koptu. Muhammed’in öğretileri Kürt halkına çekişme ve ayrılık getirdiyse, Şeyh Adi’nin öğretileri zaten hareket halinde olan bir sürecin devamı olarak hizmet etti. Bugüne kadar insanlar kim olduklarını bilmiyorlardı – Kürtler mi yoksa Yezidiler mi? yoksa Kürt Yezidiler mi?

Belki de yalnızca Rab İsa Mesih, Kürt halkının nihai rüyasını gerçeğe dönüştürebilir: Kürt halkına birlik ve beraberlik getirmek… Sünnilik, Şiilik, Alevilik ve Yezidilikten geçen vaftiz olmuş Kürtler, aynı kilisede yan yana dururlar ve vaftiz edilmemiş Kürtlerin bile girebileceği bir alanda birlikte dua ederler. Buna karşılık camilerde Yezidi; ve Laliş’te de namaz kılan bir Müslüman asla bulamazsınız. Bir ağacın nasıl büyüyeceğini, ne tür meyveler getireceğini köklerine bakarak anlayabiliriz. Bir atasözümüzün de belirttiği gibi: Axiryaxêrsivêdaxêre (güzel başlangıçta, güzel son görülür).

H.M.: Ortodoksluğu yalnızca Yezidiler’e mi vaaz ediyorsunuz yoksa Müslümanlar’a vaaz etmeyi de düşünüyor musunuz?

 K.M.: Vaaz eden Mesih’tir; Sevgisi ile gerçeği ve gerçek yaşamı arayanların kalbine ulaşır, benim gibiler ise sadece O’na yardım ederler.

H.M.: Rusya’da çok sayıda Ortodoks Kürt var. Kendi topluluğunuzu kurmayı planlıyor musunuz?

K.M.: Evet, Rusya’da çok sayıda Ortodoks Kürt var. Ve sadece Rusya’da değil, Gürcistan’da ve Batı Avrupa’da da çok sayıda Ortodoks Kürt var. Sadece kendi topluluklarımızı kurmamalıyız aynı zamanda Kürtçe ayinlerin yapıldığı kiliseler de inşa etmeliyiz. Ortodoks Kürtlerin istediği budur ve aynı şeyi isteyen birçok Yezidi ve Kürt Müslüman olduğu söylenmelidir. Böyle bir eyleme hayati bir ihtiyaç vardır, ancak bunun ne zaman ve nerede gerçekleşeceği tamamen Allah’ın takdirine bağlıdır.

 

Hoshavi Muhammad’in Meday ile söyleişi     5/11/2015

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kürt Halkı Ve Hristiyanlık