/ Makaleler / Israil’in belası baal

Israil’in belası baal

Israil’in belası baal

 

Eski Ahit döneminde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Samilerin başlıca tanrılarından biridir. Bu ad daha sonra “efendi” ya da “sahip” ile eşanlam taşır oldu. Baal, doğayı yöneten ve onu dirilten bir Gökyüzü Tanrısı sayılırdı. Gökgürültüsü sesi, şimşekler oklarıydı ve yeryüzüne yağmur gönderirdi. Güneşin olumlu etkilerinden başlı başına sorumluydu. Öte yandan Verimsizlik ve Ölüm Tanrısı Mot ile tam bir uyumsuzluk içindeydi. Bazen bu savaşlarda Baal öldürülürse de, her zaman yeniden canlanırdı. Ölüp dirilen, bundan ötürü de doğa ve mevsimin verimliliğiyle sıkı bağlantısı bulunan birkaç Doğa Tanrısı’ndan biriydi. Genellikle silahlı, elinde mızrak tutan ve güneşin simgesi olan başında ışınlarda oluşma taç bulunan bir heykel biçiminde tanımlanırdı. Ona yüksek yerlerde ya dam üstlerinde ya da Midyanilerce Horeb Dağı’nda, Amalekitlerce Sina Dağı’nda ve Fenikelilerce Karmel Dağı’nda olduğu gibi dağ tepelerinde tapınılırdı. Boğa kutsal hayvanıydı. Baal inancı Fenikeliler aracılığıyla Kartaca’da yayıldı. Ancak, orada özellikleri çok daha sert Güneş Tanrısı Moloch’un ve ötekilerin nitelikleri içinde eriyip birbiriyle kaynaştı. 18. Sülale döneminde Mısır’da da Baal’a tapınıldı. Kendi tek tanrılı dinleri tam olarak gelişmezden önce Baal’a tapınmak, İbraniler arasında da zaman zaman güçlü bir yaygınlık kazandı.

Bildiğimiz kadarıyla İsrail halkı tarım ile uğraşan bir toplumdu. Tarım işleri onların yaşam kaynağıydı. Yani bugünün koşullarıyla değerlendirecek olursak maaşları, emeklilikleri ve sağlık sigortaları toprağın verimliliğine endeksliydi. Toprağın verimi düştüğünde veya kurak dönemler geldiğinde Tanrı’ya dualarla yakarırlardı. Fakat sabırlı bir şekilde dualarının yanıtını beklemektense, belki de fazla uyanık olduklarından dolayı, şanslarını bir de Baal tanrısı, yani fırtına tanrısı ile denerlerdi. Böylece halk uzun vadede hem Tanrı’dan uzaklaşır hem de toprağın düştüğü lanete esir düşerdi. Peki ya biz? Hayatımız dertlerle dolduğunda, Tanrı’nın yardımını gecikse de O’nu beklemek yerine hangi gizli putlara dönüyoruz acaba? Borca güvenmek mi, açgözlülük mü, şehvet mi, madde bağımlılığı mı, bizi Tanrı’dan uzaklaştıran ilişkiler mi?
Halbuki, Tanrı’nın bizden istediği, uygun zamanda çare sağlayacağına güvenmemizdir: “Dileyin size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır. Aranızda hangi baba ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse balık yerine yılan verir? Ya da yumurta isterse ona akrep verir? Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, gökteki Baba’nın, kendisinden dileyenlere Kutsal Ruh’u vereceği çok daha kesin değil mi?” (Luka 11: 9-13)

Kaynak: Hrisiyanforum