/ Kutsal Kitap / “Gel de gör”

“Gel de gör”

“Gel de gör”

 

(Yuhanna 1:43-51‬) ‬‬‬‬

Pasaj “Ertesi gün İsa, Celile’ye gitmeye karar verdi.” Cümlesiyle başlıyor. Aslan nasıl su kaynağının yakınlarında durup oraya su içmek için giden hayvanları avlar, aynı şekilde İsa da, Müjde’yi duyurduğu üç yıl boyunca, sık sık İsraillilerin buluşma ve tapınma yeri olan Yeruşalim ve çevresine gider, oradan en dindar, en seçkin olanları “avlardı”. Nitekim üç ilk öğrencisini -Yuhanna, Andreas ve Simun’u- Yahudiye’den “avladıktan” sonra, onlarla birlikte Kuzey’e doğru yol alırken, Filippus ile Natanael’i “avlar”. Kendi memleketinden tek başına ayrılmıştır ama bir öğrenci grubuyla birlikte döner. Burada Yeşaya’da geçen bir peygamberlik sözü gerçekleşiyor . Yeşaya Mesih hakkında “Hemen çapulla, çabuk yağmala” ismini taşıyacak diyor. Tam da bunu yapar İsa; etrafındakileri hızla kendisine çekiyor.

İsa, Yuhanna, Andreas ve Simun’la tanıştıktan hemen sonra, ertesi gün, Celile’ye gitmeye karar verdi. Yola çıkarken ya da yolda, Filipus’u bulup ona, «Ardımdan gel» dedi. Filippus, ilk öğrencilerin memleketindendi. İsa’nın sözlerine hemen itaat ederek O’nun ardından gitti. Daha sonra Matta’ yı da aynı şekilde davet edecekti.

Onların itaat edip İsa’nın ardından gitmelerinin birçok nedeni vardı. İsa’yı uzaktan tanırlardı (yani O’nun hakkında bir şeyler duymuşlardı), Yahya’nın tanıklığı ortadaydı, öğrenciler imanlı ve dindar insanlardı ve Mesih’in beklentisi içinde yaşıyorlardı, (o ana kadar hep o heyecan verici beklenti içinde yaşamışlardı) ve tabii ki İsa’nın kişiliği etkileyici ve çekiciydi. Bütün bu nedenlerden dolayı, onları davet ettiği zaman, düşünmeden ardından gittiler.

Daha önce Andreas’ın yaptığı gibi Filippus da, arkadaşı Natanael’le, beklenen Mesih’i bulmuş olmalarının sevincini paylaşmak istedi. Belli ki bu bilgi ona verilmişti. “Musa’nın Kutsal Yasa’da hakkında yazdığı, peygamberlerin de sözünü ettiği kişiyi, Yusuf oğlu Nasıralı İsa’yı bulduk,” dedi.

Diğer İncillerden de belli olduğu gibi, Nasıra kötü insanların kasabası olarak ün salmıştı. Bu nedenle Natanael, Filipus’a, “Nasıra’dan iyi bir şey çıkabilir mi?” diye tereddütle sordu. Ve Filippus’un cevabı “Gel de gör” oldu. “Gel de kendi gözlerinle gör bakalım, Nasıra’dan iyi bir şey çıkar mı çıkmaz mı?” dercesine. İsa, Natanel’in kendisine doğru geldiğini görünce, daha önce Simun’a yaptığı gibi, ona da potansiyel olarak kendini gösterdi ve “İşte, içinde hile olmayan gerçek bir İsrailli!” dedi. Natanael’in, “Beni nereden tanıyorsun?” sorusuna İsa, “Filipus çağırmadan önce seni incir ağacının altında gördüm,” yanıtını verdi. “ İncir ağacının altında” ifadesini kullanmasının nedeni ise, Zekeriya Kitabının 3.bölümünde açıklanıyor: “O gün her biriniz, komşusunu, asmasının, incir ağacının altında oturmaya çağıracak. Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB.” (Zekeriya 3,10) Ayrıca bu bir haham deyimidir ve “Kutsal Yazıları inceleyen kişi” demektir. Nathanael, insanların kalbini okuyabilen gözlerin hayatının sırlarına nüfuz ettiğini anlar, rezil Nasıralılar hakkındaki çekincelerini ve “Beni nereden tanıyorsun?” gibi itirazlarını bir kenara bırakıp hayranlıkla haykırır: “Rabbî, sen Tanrı’nın Oğlu’sun, sen İsrail’in Kralı’sın!” İsa o zaman ona kibarca biraz takılır ve “Seni incir ağacının altında gördüğümü söylediğim için mi inanıyorsun? Bunlardan daha büyük şeyler göreceksin.” der. Devamında ise herkese hitaben “Size doğrusunu söyleyeyim, (amin amin diyorum size) göğün açıldığını, Tanrı meleklerinin İnsanoğlu üzerinde yükselip indiklerini göreceksiniz” dedi. Oradaki herkes kendine has bir şekilde, İsa’nın beklenen Mesih olduğuna dair bir teminat almıştı. İsa, güvenilir bir kişi olduğuna göre, artık oradaki herkese mühim bir müjdeyi vaat etme durumundadır.

Eski Ahit’ten de bilinen “Amin” kelimesi, cümlenin başında “evet, doğrudur, gerçekten” anlamına gelir. Yeni Ahit’te de aynı şekilde çevrilir. Cümlenin sonunda kullanıldığında ise “olsun, öyle olsun” anlamına gelir.

Yukarıdaki cümlede, “gerçekten” anlamına gelir. İncil Yazarlarının diğerleri tekli, Yuhanna ise “amin, amin” diyerek her zaman ikili kullanır. İbrani diline has bir yazılış tarzıdır. Bazen, “evet, amin” bazen de “amin, amin” olarak geçer. Mesih, kelimeyi burada yapacağı çok önemli açıklamanın başına getirir. “Göğün açıldığını ve Tanrı meleklerinin İnsanoğlu üzerinde yükselip indikleri…” tabiri harfiyen böyle bir olayın yaşanacağını değil, Mesih’in aracılığıyla İnsanoğlunun Tanrı ile işbirliğinde bulunacağını ve devamında görecekleri mucizeleri ifade ediyor. Başka bir deyişle onlara “bu andan itibaren sürekli bir mucizede yaşıyor olacaksınız,” ya da “Simun’un ve Natanael’in gördükleri mucizelere benzer daha çok mucizeye tanık olacaksınız,” diyordu.

 

 

Gel de gör”