/ Konuşmalar, aziz pederlerin sesi / Uyanık durunuz.

Uyanık durunuz.

Uyanık durunuz

 

Suriyeli Aziz Efremin vaazlarından

İsa Mesih, şakirtlerinin gelişi ile ilgili sorularını önlemek için şöyle der: “Saate gelince, bunu kimse bilmez, ne melekler, ne de Oğul. Süreleri, tarihleri bilmek size düşmez. “Bunları bizden gizledi, çünkü uyanık kalmamızı, bunları belki de öz yaşamımız süresince meydana gelebileceğini düşünmemizi istiyordu. Gelişinin zamanı belli olsaydı, bu sıradan bir olay olurdu, kavimler, çağlar bu bekleyişin ateşi ile yanmazdı. Mesih geleceğini bildirdi, ama zamanını belirlemedi, böylece tüm kuşaklar, tüm çağlar onu hararetle beklemeye devam eder.

Rab gelişinin emarelerinin ne olacağını anlattı ise de, bunların ne zaman gerçekleşeceğini açıklıkla anlamak mümkün değil, çünkü bu işaretler sürekli bir değişim içersinde gelip geçti ve hala da süregelmektedir. Çünkü son gelişi ilk gelişme benzer.

Geçmişin Adilleri, Peygamberler onu özlüyorlardı, çünkü kendi yaşamaları süresince gelmesini bekliyorlardı. Bugün de aynen tüm inananlar, özellikle de ne zaman geleceğini açıklamadığı için, kendileri hayatta iken gelmesini beklerler. Ancak, çağların da, sayıların da hakimi olan O bir emre, bir saate tabi olmadığının bilinmesini istiyordu. Kendi saptadığının kendisinden saklı kalması mümkün olabilir miydi? Gelişin işaretlerini kendisi açıklamış değil miydi? Kavimlerin ve çağların ilk günden itibaren Mesih’in geli­şinin kendi yaşamları süresince gerçekleşeceğini düşünmeleri için bu işaretleri açığa vurdu.

Uyanık kalın, çünkü beden uyuduğu zaman doğa bize hakim olur ve eylemlerimize irademiz değil, doğanın içgüdüsü yön verir. Ru­humuza, güçsüzlüğünün, kederin yükü çöktüğü zaman ise düşman ona egemen olur, onu istediğinin tersine yollara sevk eder. Güç doğaya, düşman ruha hükmeder.

Rabbimiz bu nedenle ruhun ve bedenin uyanık zorunluluğundan söz eder ki beden ağır uykuya, ruh da uyuşukluğa gömülmesin. Kutsal Kitap şöyle der: “Uyanık kalın, gerektiği gibi.” Diğer bir yerde, de: “Gözümü açıyorum ve hala seninleyim”. Ve nihayet:

“Cesaretinizi yitirmeyin.” Bu nedenle bize verilen kutsal görevde yürekliğimizi kaybetmiyoruz.

Kaynak: Meryemananet

 

Uyanık durunuz