/ Konuşmalar, aziz pederlerin sesi / Allahdoğuran’ın Doğumu Üzerine Gregory Palamas’in Vaazı

Allahdoğuran’ın Doğumu Üzerine Gregory Palamas’in Vaazı

 

Kurtuluşa götürecek bir yaşam biçimine başlamak için zaman her zaman doğru zamandır. Aziz Pavlus bunu kanıtlamak için şöyle der: “İşte, şimdi kabul edilen zamandır; işte, şimdi kurtuluş günüdür” (2Ko. 6:2). “Bu nedenle karanlığın işlerini bırakalım, ışığın işlerini yapalım. Gündüz gibi dürüstçe yürüyelim” (Rom. 13:12-13). Burada belirli bir saatin ya da günün makbul zaman olduğunu değil, Rabbimiz, Allah’ımız ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in tezahüründen sonraki tüm dönemleri kastetmektedir. Güneş doğduğunda, insanlar için işe koyulma zamanıdır, tıpkı Davut’un bizlere söylemiş olduğu gibi, “Güneş doğar ve insan akşama dek işine, emeğine koyulur” (Mez. 104:22-23). Aynı şekilde, Doğruluk Güneşi (Mal. 4:2) bize bedenen göründüğünden, O’nun tezahürünü izleyen tüm zamanlar manevi çalışma için uygundur. Aynı Peygamber, Rab’bin Gelişiyle ilgili olarak, “Yapıcıların reddettiği taş, köşenin baş taşı oldu” (Mezm. 118:22) dedikten sonra, “Rab’bin yarattığı gün budur; onunla sevinip coşacağız” (Mezm. 118:24) diye eklediği başka bir ayette de bu noktaya değinir. Gece tarafından kesintiye uğrayan güneş söz konusu olduğundaysa, “İnsan akşama kadar işine gider” der, ama doğruluk güneşi akşam bilmediğinden ve ayete göre “değişkenlik ve döneklik gölgesi olmadığından” (Yak. 1:17), manevi emek için bizlere kesintisiz bir fırsat sunar.

 

Bununla birlikte eğer tıpkı ekmenin, biçmenin, dikmenin, toplamanın ve diğer her şeyin bir zamanı olduğu gibi (Vaiz 3:1-8) bunun için de en uygun mevsimin adını vermek gerekliyse, bilhassa yeni bir işe başlamak için çok uygun olan Sonbahar mevsimini kabul edebiliriz. Bu mevsimin ilk ayı (Eylül) kilise yılının başladığı ay olmakla birlikte ayrıca bugün de kutluyor olduğumuz gibi kurtuluşumuzun temellerinin atıldığı aydır.

 

Yaşamakta olduğumuz bu kutsal bayram, lütuf uyarınca yeniden hatırlanışımızın ve yeniden yaratılışımızın başlangıcıdır, çünkü her şey onunla birlikte yeni kılınmaya, geçici kurallar yerine kalıcı kurallar, harf yerine ruh, gölgeler yerine gerçek getirilmeye başlandı.

Bugün, Eski Adem’i yeniden yaratan ve evreni yenileyen Yeni Adem’in içinde yeni bir dünya ve sırlı bir cennet görünmüştür. O, aldatıcı tarafından yoldan çıkarılmamış, aksine onu aldatmış ve onun ihanetiyle günahın kölesi olanlara özgürlük bahşetmiştir. Bugün yeryüzünde farklı bir kitap hazırlanmıştır; bu kitap tarif edilemez bir şekilde kelimelerin damgasını değil, yaşayan kelamın ta Kendisini; maddi kelamı değil, semavi kelamı; oluşur oluşmaz yok olan kelamı değil, kendisine yaklaşanları mahvolmaktan kurtaran kelamı; bir insanın dilinin hareketiyle oluşan bir kelamı değil, tüm çağlardan önce Baba Allah’tan doğan kelamı barındırmakta.

Bugün Allah’ın elle yapılmamış diri mabedi, bizim için semadan indirilen hakiki hayat ekmeğinin vahyedilmiş ahit sandığı ortaya çıkmaktadır (bkz. Yuhanna 6:32). Mezmurlar’a göre bugün, yukarıdan gelen insan ululuğunun hakiki görüntüsü olan “Doğruluk topraktan fışkırdı”, “ve doğruluk gökten aşağı baktı” (Mezm. 85:11).Bu Doğruluk haksız hükümdarı, haksız olan yere (Cehennem) haklı olarak mahkum ettikten sonra onu haksız egemenliğinden uzaklaştırmış, güçlü ve kötü olanı bağlamış, mallarını yağmalamıştır. (Matta 12:29). Ve onları dönüştürerek ilahi doğruluğa açık hale getirdikten sonra haksızın egemenliğinden uzaklaştırmıştır. Böylece Mesih, günahın tutsaklarını sonsuza dek kendisiyle birlikte yaşamaları için aldı, onları kendisine olan imanla akladı, ama günah prensini kaçınılmaz bağlarla bağladı ve onu ışıksız sonsuz ateşe attı.

Bugün, önceden bildirildiği gibi, “İşay’ın kütüğünden” bir filiz çıkmıştır (bkz. Yeşaya 11:1) ve bu filizden solmak nedir bilmeyen bir çiçek yetişmiştir. Bu filiz, solmuş ve solmayan zevk bahçesinden uzaklaşmış olan insan doğamızı hatırlatır, onu yeniden çiçeklendirir, sonsuza dek gelişmesini sağlar, onu cennete getirir ve cennete götürür. Büyük Çoban bu filizle insan sürüsünü sonsuz otlaklara taşır ve bu filizle desteklenen doğamız yaşlılığını ve güçsüz ihtiyarlığını bir kenara bırakır ve kolayca cennete doğru adım atar, yeryüzünü destekten yoksun olarak aşağıya inenlere bırakır. Ama yeni dünya, gizemli cennet, kitap, vahyedilmiş buluşma çadırı ve Allah’ın ahit sandığı, topraktan fışkıran hakikat, çok övülen Yesse’nin asası kimdir? Çocuk doğurmadan önce ve sonra ebediyen bakire olan ve bugün kısır bir anneden doğumunu kutladığımız Bakire’dir. Yoakim ve Anna Allah’ın önünde suçsuz bir şekilde birlikte yaşadılar, ancak çocuksuz kaldıkları için İsrailliler’e Yasa’ya göre hatalı görünüyorlardı. Henüz ölümsüzlük umudu olmadığından, soyun devamı mutlak bir gereklilik olarak görülüyordu. Bugün doğan bu Bakire, bakirelikte bir çocuk doğurarak bize sonsuzluğu bahşettiğine göre, bizden sonra çocuk sahibi olmak artık gerekli değildir, ancak o günlerde çok çocuk sahibi olmak erdemden daha üstün görülüyordu ve çocuksuzluk o kadar büyük bir kötülüktü ki, bu salih insanlar erdemlerinden dolayı övülmek yerine çocuksuz oldukları için azarlandılar. Bu sitemler karşısında derin bir üzüntü duyan salih çift, İbrahim ve Sara’yı ve çocuksuzlukları yüzünden keder çeken diğerlerini hatırladılar. Daha sonra bu üzüntü için bazılarının bulduğu iyileştirici çareyi düşündüler ve Allah’a yalvarmaya karar verdiler. İffetli Yoakim çöle gitti ve orada oruç tutarak ve baba olabilmek için Allah’a dua ederek yaşadı. Duasını kesmeden ya da geri dönmeden önce, isteğinin yerine getirileceğine dair tam bir güvence aldı. Bu arada, aynı düşüncede olan Anna kendini yakınlardaki bir bahçeye kapattı ve yüreğindeki acıyla Rab’be, “Ey atalarımın Allah’ı, beni duy ve Sara’nın rahmini mübarek kıldığın gibi beni de mübarek kıl” diye yakardı. Rab onları duydu, mübarek kıldı ve onlara bir çocuk vereceğini vaat etti. Şimdi bu vaadini yerine getirdi ve onlara çağlar boyunca tüm harikalardan daha harika bir kız çocuğu, insan ırkını ilahi kılan, yeryüzünü cennete dönüştüren, Allah’ı insanoğlu ve insanları ise Allah’ın oğulları yapan evrenin yaratacısının validesini bağışladı. Çünkü o, erkeksiz olarak gebe kaldı ve var olan her şeyi yokluktan çıkarıp iyi bir şeye dönüştüren, varlığının sona ermesine asla izin vermeyecek olanı (İsa Mesih’i) anlatılamayacak bir şekilde doğurdu.

Neden kısır bir rahimden geldi? Anne ve babasının kederine son vermek, onların utancını dönüştürmek ve insan ırkının atalarının kederinden ve lanetinden onun aracılığıyla gerçekleşecek olan kurtuluşun habercisi olmak için. Mabedin en kutsal yerinde sadece o oturuyordu ve sadece o evrenin yaratıcısının meskeni olmuştu, öyleyse evren onun içinde dinlendiği ve içinden çıktığı rahmi kirletmeye nasıl cüret edebilirdi? Ne ondan önce ne de sonra bakire bir anne ya da Allah’ın annesi ortaya çıkmamıştı ve ondan önce ya da sonra hiç kimse mabedin en kutsal yerinde yaşamamıştı, bu nedenle daha önce ya da sonra başka hiçbir bebeğin babasız olarak annesinin rahminde gebe kaldığı görülmemişti.

 Validetullah’ın Davut’un soyundan gelen bir bakire olması ve kurtuluşumuz için doğru zamanda doğması gerektiğinden, Bakire’nin hazır hâle getirilmesi gerekti, ancak Davut’un soyundan gelenler arasında bile o dönemde erdemde o çocuksuz çiftten daha üstün kimse bulunamadı. Bu yüzden çocuğu olmayanlar, çok çocuğu olanlara tercih edildi, öyle ki tüm erdemlere sahip Kız, son derece erdemli anne babadan doğabilsin, Her Şeye Gücü Yeten, son derece iffetli olan ondan doğabilsin ve iffet, dua ve çilecilik yoluyla gebe kalarak, sonuç olarak bakire anne olabilsin, bekaret, tüm çağlardan önce  Baba’dan doğan tanrısallığı bozulmadan doğuracak olan bekaret. Allah’a ne kadar cesurca yaklaşıyordu! Bu kadar hızlı bir şekilde bu kadar çok şeyi başaran bir duayı sunmak için yüreği ne kadar lekesiz ve saf olmalıydı! Büyük mucizeye giden yolu hazırlamak için bir mucizeye ihtiyaç vardı ve doğanın yavaş yavaş yerini lütfa bırakması gerekiyordu.

Ama siz, ey sözlerimi dinleyen kutsal dinleyiciler, Mesih’teki insan sürüm ve tarlam, erdemleri uygulamanızı ve onlarda ilerlemenizi Validetullah’a bir doğum günü armağanı olarak sunun: hem erkekler hem de kadınlar, gençlerle birlikte yaşlılar, zenginler ve yoksullar, liderler ve vatandaşlar, her ırktan, yaştan, rütbeden, meslekten ve öğrenim dalından olanlar. Hiçbirinizin ruhu kısır ve meyvesiz olmasın. Hiç kimse manevi tohuma karşı sevgisiz ya da anlayışsız olmasın. Her biriniz bu semavi tohumu, kurtuluş sözünü (bkz. Luka 8:11) hevesle kabul edin ve kendi çabalarınızla onu semavi bir iş ve Allah’ı hoşnut eden bir meyve olarak mükemmelliğe ulaştırın. Hiç kimse meyve vermeyen iyi bir işe başlamasın (Luka 8:14) ya da Mesih’e olan imanını sadece diliyle ilan etmesin. “Bana, ‘Rab, Rab’ diyen herkes değil, göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getiren göklerin Egemenliği’ne girecektir” (Matta 7:21) ve “Sabanı tutup da arkasına bakan hiç kimse Allah’ın Egemenliği’ne uygun değildir” (Luka 9:62).

Manastır yaşamına adanmış bakireler, evlendikten sonra bakireler topluluğu içinde yaşamaya dönmüş olanlarınız ve genel olarak tövbe etme arzusuyla bu şekilde birlikte yaşamayı seçmiş olanlarınız: bugün bizim iyiliğimiz için doğan, sonsuzluktan önce Baba’dan doğmuş olanı bedende göre doğuran Bakire’nin hatırına her şeyde Allah’a göre yaşayın. Yalnızca O’na bakarak, O’nu tek sevinciniz yaparak, umutla sevinerek, sıkıntıda sabrederek (Rom. 12:12), üzerinizde yetki sahibi olanlara itaat ederek, birbirinize hizmet ederek, birbirinizle barış için çabalayarak, mezmurlar, ilahiler ve semavi ezgilerle (Ef. 5:19) dikkatle, duayla ve içtenlikle sürekli bekleyerek O’nun ve O’ndan beden almış olan Allah için yaşayın. Bedende ve ruhta, tüm duyularınızda ve anlayışınızda saf ve lekesiz olun ve her açıdan manevi ve temiz bir yaşam tarzını gözetin. Böylece, Mezmur’a göre, Validetullah’ın ardından gidecek ve ona eşlik edeceksiniz (bkz. Mez. 45:14) ve Göklerin Kralı’nın elle yapılmamış tapınağına, göksel ve ebedi çürümez güvey odasına gireceksiniz.

Aranızda evli olanlar kendilerini tamamen bu dünyaya teslim etmemelidirler. Validetullah, dünyadan daha yüksek olan bu yeni kurulmuş dünya, bugün evlilik hayatının meyvesi olarak ortaya çıktı. Siz yaşlılar, düşüncelerinizin yaşlılığa yakışır olduğunu gösterin ve kendi zararınıza olacak şekilde kelam, düşünce ve eylemlerinizde gençlerin aceleciliğini taklit etmeyin, maddi düşüncelere sahip olmayın ve nefsi duygularla yaşamayın. Gençler, yaşlıları örnek alın, onlara saygı gösterin ve itaat edin. Yaşlılığın ne kadar onurlu olduğunu ya da gençliğin yüce yaşlılıktan aşağı olmadığını bilmezlikten gelmeyin. Eğer bunun farkında değilseniz, bilge Süleyman’a sorun ve şunu duyacaksınız: “Anlayış, kişinin saçlarının beyazlamasının anlamı budur! Leke sürülmemiş bir yaşam, Kişinin olgunlaşarak yaşlanmasının anlamı budur” (Bilgelik. 4:9). Elden ele dolaşan ve sık sık elden ele geçen bu dünyanın istikrarsız mallarına bol bol sahip olan sizler, onları vererek kendiniz için sonsuz yaşamla değiş tokuş edeceksiniz. “Çünkü bir insanın yaşamı, sahip olduğu şeylerin bolluğundan ibaret değildir” (Luka 12:15).

İhtiyaç sahiplerine gelince, Allah’ın kutlu ilan ettiği yoksullarla birlikte olabilmek ve göklerin egemenliğini miras alabilmek için sabırla ve Allah’a şükrederek zengin olun (Matta 5:3; Luka 6:20). Yöneticiler, “gerçek yargıyı uygulayın” (Zek. 7:9) ve gücünüz altındakilere karşı güç kullanmayın, bu adaletsizliktir, ama onlarla aynı ırktan ve hizmetkârları olduğunuzu akılda tutarak onlara karşı babacan bir tutum sergileyin. Kilise’ye ve öğretisine boyun eğdiğiniz için de haksız yere sinirlenmemelisiniz, çünkü bunlar iyi niyetli insanların kesin kanıtıdır. Vatandaşlar, yöneticilerinize yalnızca sizi vaat edilen göklerin krallığı umudundan mahrum bırakmayacak konularda itaat etmelisiniz (bkz. Matta 22:21).

Bugün bayramını kutladığımız Meryem Ana’ya şimdi hep birlikte en arzu edilen ve en uygun armağanı, özdenetim ve dua yoluyla kutsallaşmanızı ve bedensel saflığınızı sunun. Hepiniz, iffetin, orucun ve duanın, pişmanlıkla bağlantılı olarak, Yoakim ve Anna’yı nasıl ilahi bir kişini ebeveynleri yaptığını görün; bu kişi Pavlus gibi sadece Allah’ın adını taşımak için değil(Elçilerin İşleri 9:15) “Adı Harika Olan”ı taşımak için seçilmiş bir kişidir (Yeşaya 9:6; Mezm. 8:1).

Dualarımızda ve diğer erdemlerde sebat edersek, Allah’ın mabedinde anlayışla devam edersek, Allah’ı tutan ve O’nu bize gösteren yüreğin saflığını içimizde konuşlanmış olarak bulacağız. Bu saflık ve ruh, Allah’a karşı olan eğilim, Yeşaya’nın rahimdeki kurtuluş ruhu olarak adlandırdığı şeydir, Rab’be şöyle der: “Senin korkun yüzünden, ya Rab, gebe kaldık, kıvrandık, yeryüzünde yarattığımız kurtuluş ruhunu tasarladık” (Yeşaya 26:18). Kısır, meyvesiz ruhların nasıl güzel çocuklar doğurduğunu görüyor musunuz? Bununla birlikte, Peygamber alıntıladığımız sözlerden sonra, “Biz düşmeyeceğiz, ama yeryüzünde yaşayanlar düşecek” diye ekler, yani dünyevi düşünce ve tutkular içinde debelenenler.

Eğer biz de kardeşlerim, yeryüzünde değil de cennette yaşamak istiyorsak, yere ya da bizi aşağı çeken günaha düşmek istemiyorsak, sürekli olarak ilahi yüksekliklere doğru uzanmak istiyorsak, Allah’tan korkalım, kötü olan her şeyden uzak duralım, iyi işler yaparak O’na dönelim ve içimizdeki kötü birikimleri silmek için özdenetim ve dua ile çaba gösterelim, İçsel düşüncelerimizi daha iyiye doğru değiştirmek ve Peygamber’e göre, kurtuluş ruhuyla doğum sancısı çekmek ve onu doğurmak için, bugün duayla ve Allah’ı hoşnut eden bir yaşam tarzı aracılığıyla ebeveynlerine bahşedilen bakirenin adını çağırarak yardımını dileyelim. Onların üzüntüsünü çevirdi, atalarının lanetini kaldırdı ve ilk Annemizin acılarını sona erdirerek Mesih’i sancısız acısız bir şekilde bakire olarak doğurdu. Tüm yücelik, onur ve tapınma ona yaraşır, Ezeli Peder’i ve tamamen kutsal, iyi ve hayat veren Ruh’uyla birlikte O’na aittir, şimdi ve daima ve ebetler ebedince. Amin.

 

http://aktines.blogspot.com/2022/09/blog-post_66.html

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Allahdoğuran’ın Doğumu Üzerine Gregory Palamas’in Vaazı