/ Kilise / Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (3);

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (3);

Başmelek Mikail 

Kutsal, Evrensel ve Elçisel Ortodoks Kilisesinde Başmelek Mikail bayramı her yıl 8 Kasım (eski takvim 21 Kasım) ve 6 Eylül (eski takvim 19 Eylül) günü kutlanır.

Orjinali İbranice olan Mikail (Mikha’el) “Tanrı’nın benzeyişinde” anlamına gelir.  Başkomutan ve Göksel orduların şefi olarak anılır. Kutsal Yazılar’a ve Kutsal Geleneğe göre o birçok kez insanlar için aracılık etti ve inançlıları korumak için hala hizmet etmeye devam ediyor.

Eski Ahit’te Başmelek Mikail ilk kez Yeşu kitabında, Eriha’nın düşüşünde görülür. Gerçi metinde açıkça Mikail adı geçmez fakat peygamber Yeşu ona, “Sen bizden misin, karşı taraftan mı?” diye sorduğunda melek, “Ben RAB`bin ordusunun komutanıyım” diye yanıtlar ve Kutsal Kitap’taki diğer ayetlerden biliyoruz ki komutan olarak nitelendirilen Başmelek Mikail’dir.

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (3); Yine peygamber Daniel kitabında, Başmelek Cebrail’in Perslileri yenilgiye uğratmasına yardımcı olur (Dan.10:13). Daha sonra 12. bölümde peygamberin geleceğe dair görümünde şunlar yazılıdır, “O zaman senin halkını koruyan büyük önder Mikail görünecek. Ulusun oluşumundan beri hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi olacak. Bu dönemde halkın -adı kitapta yazılı olanlar- kurtulacak.” (Dan.12:1).  Ayetlerde de görüldüğü gibi Başmelek Mikail, İsrail’in koruyucusu olarak önemli bir rol oynuyor. Fakat daha sonra katı yürekli İsrailliler, Kurtarıcı Mesih’i ölüme terketmelerinden dolayı kınanıyorlar ve böylece seçilmiş halk statüleri değişiyor. Bundan sonra, evrensel Hıristiyan inancına göre Başmelek Mikail, yeni İsrail olan Mesih’in Kilisesinin koruyucusu ve savunucusu oluyor. Bu sebepten dolayı Kilise Babaları, mür taşıyan kadınlara görünen ve Mesih’in diriliş müjdesini veren meleklerin, Başmelekler Mikail ve Cebrail olduğuna inanırlar.

Ayrıca Kilise Babaları tarafından, aşağıdaki olaylarda Başmelek Mikail’e atfedilmiştir;

Çıkış kitabında gördüğümüz, İsrail halkının Mısır’ı terketmeleri ve yolculukları boyunca, gündüz bulut sütunu, gece ateş sütunu halinde onlara rehberlik etmiştir (Mıs.Çık.13); RAB’bin güçlü Başkomutanı,  Asur ordugahında 185 bin kişiyi açıkça yok ediyor (II.Kr.19:35); ayrıca saygısız önder Heliyodorus’un da cezasını verir (II.Mak.3:24-26); ve üç kutsal gencin korunması: Hananya (Şadrak), Mişael (Meşak), Azarya (Abed-Nego) adlı üç genç puta tapmadıkları için yanan fırının içine atılırlar fakat yanlarında beliren dördüncü kişinin yardımıyla ateşten hiç etkilenmeksizin kurtulurlar. Ve sonra hep bir ağızdan, meleğini göndererek onları ölümden kurtardığı için Tanrı’ya övgüler sunarlar (Dan.3:22-25); Tanrı’nın iradesiyle Başmelek Mikail, peygamber Habakuk’u, aslanların önüne atılan peygamber Daniel’e yemek vermesi için Yahuda ülkesinden Babil’e götürür (Bal ve Ejderha ‘Daniel kitabının devamı’ 1:33-37); Başmelek Mikail, Kutsal peygamber Musa’nın cesedi başında iblisle tartışır.

Yeni Ahit döneminde, Başmelek Mikail gücünü çeşitli mucizeler aracılığı ile göstermiştir. Bu mucizeler arasında en çok bilineni Kolose (Colosae) mucizesidir …

 Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları; Melekler (3) 2       Bir çok Hıristiyan Kolose (Colosae) ismini, Aziz Elçi Pavlos’un Kutsal Kitap içerisinde bulunan mektuplarından bilmektedir. Kolose, Firigya’nın güneyinde bulunan antik bir şehirdir. Frigya’nın 6 büyük şehrinden biri olan Kolose, Efes ve Leodikya (Eskihisar)’ya çok yakın,  I.yüzyılın ana ticaret yolları üzerindedir ve bir ticaret merkezidir. Kolose kentinin güneyinde kurulan Khonae kenti bir süre sonra Kolose kentinide içine alarak daha büyük bir kent haline gelmiştir. Günümüzde bu bölge Denizli ili içerisinde bulunan Honaz ilçesidir.

 Müjdeci, din bilgini Aziz Elçi Yuhanna, İyonya (İzmir, Aydın sahil şeridi) ve Lidya (Karaman) sınırında bulunan Asya’nın Efes şehrine yerleşir ve orada putperestler tarafından aldatılmış bir çok insan bulur. Özellikle Artemis’e büyük saygı duyarlar; efsaneye göre Artemis cesur bir kadın ve çok iyi bir avcıdır. Yunan paganlar ona Tanrıça derler ve büyük fedakarlıklarla tapınırlar. Aziz Elçi Yuhanna, Aziz Prokoros ile birlikte şehire gelip bütün bunları görünce, ellerini göğe kaldırır ve iç çekerek Tanrıya uzun uzadıya yalvarmaya başlarlar. Ve işte o anda! Tapınaktaki Artemis putu devrilir ama hiç kimse yaralanmaz. Daha sonra tapınağın tamamı çöker. Aziz Yuhanna orada bir çok belirti ve mucizeler gösterir.

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları; Melekler (3) 3Daha sonra Aziz Yuhanna, Lidya’nın bir köyünde Aziz Filip ve kızkardeşi Meryem ile buluşur ve Firigya ya doğru Tanrı Söz’ünü duyurarak ilerlerler. Daha sonra oradan Hierapolis’e (Pamukkale) gelirler  ve Mesih’i anlatmaya başlarlar. Bu şehir sıcak kaynak sularıyla ve kalsiyum madenleri ile meşhurdur. Ve yine bu şehirde sayısız put bulunmaktadır ve hemen hemen tüm halk bu sahte ilahlara tapmaktadır. Hatta engerekler için özel bir tapınak dahi yapmışlardır. O bölgede yaşayan birçok Yunan putperest engereklere ve yılanlara tapınarak onalara değerli armağanlar götürürler.

Aziz Yuhanna’nında yardımlarıyla, Aziz Filip ve kızkardeşi öncelikle dua ederek kendilerini bu engereklere karşı donatırlar ve Mesih’in onlara verdiği güçle dualarını bir mızrak gibi kullanarak insanların tapındıkları o engerekleri ve yılanları öldürürler. Fakat bu olayların neticesinde putperest halk ayaklanır ve Aziz Filip’i çarmıha gererler. Ve Aziz Filip orada şehitlik tacına kavuşur. Mesih yıkıcı bir depremle Hierapois’i sallar ve putperstlerin yüreğini korku sarar. Hierapolis’in saygısız halkı, insanlara şiddet uygalayan o barbar putperestler tek tek tövbe ederek Aziz Yuhanna’nın ayaklarına kapanarak yalvarırlar. Aziz İlahiyatçı Yuhanna onları, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz ederek bir süre yanlarında kalır ve gerçeği öğretir. Daha sonra o bölgeye Aziz Filip adına bir Kilise inşaa edilir. 

Bir sure sonra Aziz Yuhanna Hierapolis (Pamukkale) civarına gelerek oradaki Yunan paganlara gerçek Tanrı inancını anlatarak yoluna devam eder. Yörede birçok insan iman ederek yeni Kiliseler oluşturmaya başlar. Aziz Yuhanna bu dönemde halka bir peygamberlikte bulunur. Tanrı’nın iradesiyle büyük harikalar ve mucizeler gerçekleştiren Başmelek Mikail’in bu bölgede büyük bolluk getirecek bir su kaynağı(ayazma) oluşturacağını, bu kutsal su vesilesi ile insanların Başmelek Mikail’i onurlandıracaklarını duyurur. Ve Tanrı’nın Kutsal Elçisi Müjdeyi daha fazla insan topluluğuna duyurmak üzere yoluna devam eder. Bu peygamberlikten birkaç gün sonra, su topraktan fışkırmaya başlar. Tanrı’nın gücüne iman ile bu sudan içen herkes şifa bulmaya başlar. Fakat sadece Hıristiyanlar değil, imansız olan Greklerde bu sudan içerek dertlerine deva bulurlar. Şifa bulanlar, Aziz Elçi Yuhanna’nın anlattıklarınıda hatırlayarak Tanrı’nın eşsiz merhameti önünde diz çöküp tövbe ederler. Fakat diğer yandan putperestlerin kendi putlarını terkederek Tanrı’ya iman etmeleri putperetslerin önderlerini iyice kızdırır ve saldırganlaştırır.

Bu putperest önderlerden biride Leodikya’da yaşayan zengin bir adamdır. Bu adamın kızı doğduğu günden beri konuşamaz ve bu yüzden adam büyük üzüntü yaşar. Kızına öylesine büyük bir sevgiyle bağlıdırki, sadece kızının konuşabilmesi için ruhunu dahi vermeye hazırdır. Bir gün bir rüya görür; rüyasında bir adam ona, Başmelek Mikail tarafından oluşturulan Kutsal suya giderse, geri dönüşünde artık üzüntü duymayacağını çünkü kızının orada şifa bulacağını ve hem kendisinin hemde kızının ruhlarının kurtuluşa kavuşacağını, söyler; bir putperestin bu rüyayı görmesi elbette ki kendisinin layık olduğundan değil, tamamen tüm insanların kurtuluşa erişmesi için günahkarlara merhamet eden Tanrı’nın bir lütfudur. Putperest Grek korku ve titremeyle yatağından kalkar, kızınıda yanına alarak direk Başmelek Mikail ayazmasına gider. Vardığında, ayazmada hastalıklarından kurtulmak için gelen ve sudan içerek veya hasta olan organlarına bu sudan dökerek şifa bulan birçok insan görür. Tüm bu güzellikleri gözlemledikten sonra çekinerek insanların yanına yaklaşır ve hangi ismi anarak bu sudan içtiklerini veya üzerlerine döktüklerini sorar. Şifa bulan birçok insan aynı anda, “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adında, özde bir olan tek Tanrı’nın adında ve Kutsal Üçlemenin hizmetkarı Başmelek Mikail’i onurlandırarak” diye cevap verirler. Adam hemen kızınıda alarak suya gider, gördüklerinden dolayı, Tanrı’ya güvenle Kutsal Üçlemeyi över, Başmelek Mikail’e teşekkür eder, sudan alarak hemen kızına içirir ve sonra kendisi içer. Hemen o anda kız konuşmaya başlar ve hem adamın kendisi hemde kızı yüreklerinin Tek olan Tanrı’ya imanla doluduğunu hissederler. Zengin Grek adam ve kızı hemen vaftiz olarak Hıristiyan olurlar ve adam oraya, Başmelek Mikail’in adına küçük bir Kilise inşaa ettirir. Ayrıca, Kutsal suyun etrafını düzenleterek güzel, kubbeli bir çatı yaptırır. Kafasını göğe kaldırarark peygamber Davut gibi haykırır, “Severim, ya RAB, yaşadığın evi, Görkeminin bulunduğu yeri.”. Başmelek Mikail’in yönlendirmesi ile çıktığı yolda Kutsal Üçlemeye büyük bir imanla bağlandığı için Tanrı’ya şükranlarını sunabilmek adına yaptırdığı bağışlardan sonra kızınıda alarak yaşadığı kente döner. Orada da insanlara süreki Tek ve Gerçek olan Tanrı’dan bahseder ve sadece kızının iyileşmesini değil, Hırsitiyanlık hakkında öğrendiği herşeyidiğer insanlarla paylaşmaya başlar.

Aradan doksan yıl geçer. Putperestler Hıristiyanlara saldırmaya, ibadetlerini engellemeye devam etmektedirler. Hierapolisli Hıristiyan bir ailenin yaşı henüz çok genç olan oğulları, ayazmanın yanındaki Kilisede hizmet etmek ister. Tanrı tarafından yönlendirilen Arhippus adındaki bu genç, Kilisenin hademesi olur. Yetenekli ve erdemli bir gençtir. Tanrı’ya olan sadakatiyle ilahi hediyelere sahip olur. Adanmışlığı ile uzun süre Kilisede hizmet eder ve bir süre sonra Kilisenin papazı olarak hizmet etmeye başlar.

Kutsal suyun bulunduğu yerin çevresindeki yerleşim yerlerinde birçok putperest yaşamaktaydı ve her gün ayazmanda nasıl mucizeler gerçekleştiğini görüyorlardı. Bu insanlar sürekli ayazmaya ve erdemli bir yaşam süren papaz Arhippus’a zarar verebilmenin yollarını arıyorlardı, bu Tanrı adamı, adanmış bir şekilde mücadele ettikçe tüm paganlar çılgına dönüyorlardı.

Kendi aralarında toplantı üzerine toplantı yapan paganlar, nihayetinde Ayazmayı, Kiliseyi ve papazı ortadan kaldırmak için bir çözüm bulurlar. Elbette iblis güzel olan her şeyin karşısındadır ve orada da paganları kullanmıştır. Şehrin etrafından doğuya doğruiki tane nehir akmaktadır. Paganlar bu nehirlerin önünü kayalarla kapatarak suyun akmasını engelllerler. Amaçları, nehrin suyunun orada birikmesi ve sonra biriken suyu bir anda serbest bırakarak herşeyin sular altında kalmasını sağlamaktır. Böylece karşı oldukları Hıristiyanlıktan kurtulabileceklerini düşünürler.

Kilisenin pederi Arhippus bütüun bu olanları duyar ama Kiliseyi terk etmez. On gün sonra, bir gece yarısı, Tanrısızlar suyun önünü açarlar, su büyük bir gürültüyle ve güçlü bir şekilde Kilisenin üzerine doğru akmaya başlar. Putperestler etrafta, yüksek yerlerde durmuş olup biteni seyrederler. Peder Arhippus gürültüleri duyunca diz çökerek dua etmeye başlar, “Denizler gürlüyor, ya RAB, Denizler gümbür gümbür gürlüyor, Denizler dalgalarını çınlatıyor. Yücelerdeki RAB engin suların gürleyişinden, Denizlerin azgın dalgalarından Daha güçlüdür.” (Mez.93:3-4). Duası bitince göklerden gelen bir ses duyar, “Arhippus”. Kafasını kaldırınca, ihtişamıyla RAB’bin meleğini, Başmelek Mikail’i görür ve hemen başını yere eğer. Başmelek Mikail, “hemen ayağa kalk ve Tanrı’nın yenilmez kuvvetini görmek için dışarı gel”. Aziz Arhippus dışarı çıktığında, Kilisenin tam önünde duran, cenetten gelen bir ateş sütunu görür. Tüm halkta buna şahit olmuş ve şakşınlık içerisinde olanları seyretmektedir. Ses papaza, “solumda dur ve korkma”der. Başmelek sağ elini kaldırarak, kayaların üzerine doğru bir Haç işaret, yapar, diğer elinde tuttuğu mızrağıyla Kiliseyi göstererek, “buraya kadar gelme” der ve mızrağıyla kuvvetlice yere vurur, kayalar ortadan ayrılır. “Ey en güçlü olan Mesih Tanrımız, büyük peygamber Davut gibi sana haykırıyoruz, Sular seni görünce, ey Tanrı, Sular seni görünce çalkalandı, Enginler titredi.” O an vahşice Kilisenin üzerine doğru gelen su, bir duvar gibi durur, Başmelek bir haç işareti daha yaparak, suyun yarılan kayalardan içeri akmasını söyler. Su yeraltına çekilir. Başmelek Mikail tüm tehlikeyi yok ederek, vahşi suyun Kiliseye, ayazmaya ve pedere zarar vermesine engel olmuştur. Nehirlerden gelen sular, adeta bir huniyle doldurulur gibi kayaların içine doldurulmuş ve oradan yeraltına gitmiştir. O dönemde Kolose adını taşıyan bu yerleşim yerine daha sonra “hunilemek” anlamına gelen  Chonae (xcovat)adı verilmiştir.

Aziz Peder Arhippus yaşamının sonuna kadar bu Kilisede kalmış ve halka hizmet etmiştir.

Başmelek Mikail’in Kolose mucizesi Ortodoks Kilisesi tarafından her yıl 6 Eylül (19 Eylül, eski takvim) günü anılmaktadır.

Başmelek Mikail, Mesih İsa’nın ikinci gelişinde de, orduların başkomutanı olarak O’nunla birlikte olacaktır. Nitekim Aziz Pavlos’un Selaniklilere yazdığı birinci mektupta, “Rab`bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı`nın borazanıyla gökten inecek…” diye yazmaktadır (I.Sel.4:16).

Bazı sapkın çevreler Başmelek Mikail’in Mesih İsa olduğunu savunurlar ve imanlıların kafasını karıştırmak için bu yönde çalışmalar yaparlar. Aslında elbette bu tip iddialar iblisdendir ve temel sebebi imanlıları gerçek Tanrı inancından uzaklaştırarak onların kafalarını yalanlarla doldurmaktır. Başmelek Mikail kesinlikle Mesih İsa değildir çünkü Kutsal Yazılar’da açıkça gördüğümüz gibi Mesih İsa, Tanrı’nın insan bedeni alarak dünyaya gelişidir. Tanrı yaratılmış bir varlık değildir oysa Başmelek Mikail diğer tüm melekler, görünen ve görünmeyen her şey gibi Tanrı tarafından yaratılmıştır. Kutsal Yazılar’ın birçok bölümünde, özellikle Vahiy kitabında Mesih İsa’ya tapınıldığını görürüz. Oysa yine Vahiy kitabında, Aziz Elçi Yuhanna meleğin ayaklarına kapanıp tanınmak istediğinde melek, yapma, bende senin gibi bir Tanrı kuluyum der. Yani aynı kitap içerisinde sorunun cevabı gayet açıktır, melek yaratılmış bir varlıktır, Mesih İsa ise yaratıcı!

 

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (3);