/ Kilise / Koliva (Ηaşlanmış buğday)

Koliva (Ηaşlanmış buğday)

Koliva (Ηaşlanmış buğday)

“Koliva” Ortodoks Kilisesi tarafından korunmuş, en eski Hıristiyan geleneklerinden biridir. “Koliva”; “üçü”, “dokuzu”, “kırkı”, “üç ayı”, “senesi” ve ayrıca “uyumuşların Cumartesileri” gibi belirli günlerde yapılan “ölüleri anma törenleriyle” doğrudan ilgilidir. “Koliva” buğdayın haşlandıktan sonra badem, ceviz, fındık, fıstık, kuru üzüm, nar, baharat ve şeker ile karıştırılması ile elde edilir. Günümüzde kural olarak süslenmiş tepsi içinde sunulur.

Koliva, Kilisede ölüleri anma törenlerinde hazır bulunanlara sonrasında da akraba ve dostlara dağıtılır. En eski Hıristayanlık zamanlarına kadar uzanan bu gelenek, Yunan ve diğer halkların cenaze sonrası yedikleri teselli yemeğiyle yakından ilgilidir.

“Koliva” antik Yunanca kökenli bir kelimedir. Başlarda, “Kolivo” ya da “Koliva” ( kolivalar) kelimeleriyle:

  • buğdaydan yapılan her tür küçük tatlı,

  • kuru meyve ve çerez (ceviz, bademi, kuru üzüm, fındık vs)

  • Bizanslı sözlük yazarı Suidas’a göre “pişmiş buğday”

  • aynı zamanda düşük değeri olan her tür küçük madeni para anlamına da gelmektedir.

Aristofanes (M.Ö 424), madeni paraları “Kollivus” olarak adlandırır. Bazı yorumculara göre, Hıristiyanlığın ilk yıllarında, ölüleri anma törenlerinde, Rab’be intikal edenler adına sadaka olarak “Kollivus” yani küçük madeni paralar dağıtılırdı. Bu şekilde “buğdaya” da “koliva” denmeye başlandı.

“Koliva” geleneğinin kökleri, İsa Mesih öncesi döneme kadar uzanır. İnsan ırkının temel besin ögesi olan buğday, atalarımız için kutsal bir gıdaydı.

Antik Yunanlıların “Elefsis Gizemleri” esnasında, bir başak tanesi sessizce sergilenirdi. (Elefsis Gizemleri: Antik Yunanistan’da Elefsis’te Demeter ve Persephone kültleri için her yıl yapılan törenler). Ölümden sonraki hayata çok güçlü bir şekilde inandıkları için, atalarımız (Mesih’in yeryüzüne gelmesinden çok daha önce) pek çok mezarın içinde, büyük testilere buğday gömerdi. İsokrates zamanında, Atinalılar ölülerinin mezarlarına buğday yerleştirirdi.

Antik Yunanların, senede bir kere, “Anthestirion” yortusunun üçüncü ve son günü yapılan ”Hitron” töreni esnasında, ölülerine “panspermia” (dünyanın büyün tohumları) ya da “pankarpia” (dünyanın bütün meyveleri) adını verdikleri, çeşitli meyvelerden oluşan bir meyve karışımı sunma alışkanlıkları vardı. Antik Yunanların ölülerin onuruna yapılan bu yortusu günümüzde kutladığımız “Uyumuşların Cumartesileri” ile ilgisi vardır. Tabii ki Kilisemiz ölümden sonraki hayatı andıran bu eski adeti kabul etti, kutsadı ve ona farklı bir anlam verdi.

Günümüzde “koliva” hıristiyan cenazeleriyle ilişkilidir ancak ölülere ve sonrasında ölü yakınlarına, ölünün anısına ikram olarak meyve sunulması geleneği çok eskidir. Zaman, kültür, ırk, tarih ve inançtan bağımsız olarak birini kaybetmenin acısı ile iç içe geçmiş bir eylemdir. Yani “koliva” dağıtırken ve yerken “öylesine” bir şey yapmadığımız, bu eylemde bir sembolizm olduğu kolayca anlaşılabilir.

Her şeyden önce İsa Mesih’in Kendisi, İlahi Bedenini başak tanesine benzetir: “Size doğrusunu söyleyeyim, buğday tanesi toprağa düşüp ölmedikçe yalnız kalır. Ama ölürse çok ürün verir” (bkz. Yuhanna 12,24) ve “Ölülerin dirilişi de böyledir. Beden çürümeye mahkûm olarak gömülür, çürümez olarak diriltilir” (bkz.1.Korintliler 15,42). Elçi Pavlus Korintlilere birinci mektubunda 16. bölümde şöyle yazar: “Senin ektiğin tohum ölmedikçe yaşama kavuşmaz ki!”  (bkz.1. Korintliler 15,36) çünkü ölü beden toprağa gömülür ve çürür, tıpkı başak tanesinde olduğu gibi. Yani insan bedenini başağın tohumuna benzetiyor. Nasıl ki bir tohum toprağa gömüldüğünde, yeşerip, gövde, yaprak ve meyve elde etmek ve eskisinden de güzel hale gelmek için önce ölür (ayrışır), aynı şekilde insan da öldükten sonra gömülür ve vakti geldiğinde yeni ve daha güzel bir bedenle dirilir (besin, su, ve bedensel arzular gibi dünyevi ihtiyaçlardan arınmış ve bozulmamış bir beden olacaktır).

Kutsal Pederlerimizin yorumlarına göre buğday, bedenin ölümünü, gömülmesini ve dirilişini sembolize eder. Ancak sadece buğday sembolize eder; arpa, yulaf vs değil. Ölü, buğday gibi “bileşenlerine ayrılacak”, sonra da insanlığın dirileceği gün, Tanrı’nın gücüyle, bozulmamış bir bedenle tekrar dirilecektir

Peki “Kolivada” bulunan malzemeler neyi sembolize eder?

“Koliva” yapmak için temel öge buğdaydır geri kalan malzemeler bölgeye göre farklılık gösterir. Derler ki malzemelerin 9 olması gerekir, tıpkı Meleklerin sınıflarının dokuz olması gibi. Her malzemenin de farklı bir sembolizmi vardır.

  • Buğday: Toprağın simgesidir, aynı zamanda ölünün de ruhunu simgeler.

  • Nar: cennetin ihtişamını simgeler

  • Beyazlatılmış badem ya da ceviz: Hepimizin sahip olacağı kaderi hatırlatmak için kuru kemikleri sembolize der.

  • Baharatlar: bu dünyanın hoş kokularını sembolize eder.

  • Maydanoz: (bazı bölgelerde nane kullanılır) ebedi istirahatgahın “çimenlik yer ”(bkz.Mezmur 23,2) olması temennisini simgeler.

  • Kuru yemişler: yeniden üretilen hayatı simgeler.

  • Kızarmış ekmek, un ya da leblebi kırıntıları: Hafif toprağı simgeler .

  • Kuru üzüm: Asma’nın kendisi olan İsa Mesih’le birlikte olan hayatın tatlılığını simgeler.

  • Şeker: tadı cennetin tadını, rengi ise zafer ve “sonsuz ışığı” sembolize eder.

Önümüzdeki Cumartesi günü (19.6) ölülerimiz için koliva hazırlarken bunları da aklımızda tutalım.

Ortodokslar Topluluğu grubu tarafından hazırlanmıştır

Koliva (Ηaşlanmış buğday)