/ Kilise / Büyük Paskalya orucu hakkında

Büyük Paskalya orucu hakkında

Büyük Paskalya Orucu, bütün sene boyunca Çarşamba ve Cuma günleri tutulan oruçlarla birlikte, en eski oruçlardandır ve Ekümenik Konsillerde belirlenen kanunlarla onaylanmıştır. Büyük Paskalya Orucu, havarilerin dönemine kadar uzanır ve İsa Mesih’in çölde, Musa ve İlyas Peygamberlerin ise kendi dönemlerinde tuttukları 40 günlük oruçtan esinlenilerek kanun hükmüne koyulmuştur. Büyük Paskalya Orucunun ne kadar eski çağlara kadar uzandığı, diğer oruçların aksine, bu dönemde Cumartesi ve Pazar günleri dışında İlahi Litürji icra edilmesine müsaade edilmemesinden de anlaşılır.

Kırk günlük orucun anlamı başlarda, Katekümenlerin ve aydınlanmak için Kilise tarafından hazırlananların, Kutsal Cumartesi gecesi vaftiz edilmeleri hazırlıklarıyla özdeşleştirilirdi. “Önceden takdis edilmiş  sunuların ayini” esnasında yapılan yakarışlar tam da bu anlamı doğrular.

Elçi Pavlus’un önem arz eden yorumuna göre: “Babanın görkemli gücüyle Mesih nasıl ölü­ler arasından dirildiyse, biz de zamanımızı yepyeni bir yaşamda geçirebilelim diye vaftiz yoluyla O’nunla bir­likte ölüme gömüldük” (Romalılar 6-4),  Rabbimiz İsa Mesih’in gönüllü Ölümüne ve Dirilişine iştirak etmek suretiyle Paskalya da, Kutsal Vaftiz Sakramenti kadar büyük kutsallığa sahiptir.

Katekümenlik kurumunun zamanla zayıflaması ve M.S 6. yüzyıl boyunca bebek vaftizlerinin yaygın olarak yapılması sonucunda, Paskalya Litürjisi ile  bağlantılı büyük bir dini olay olan toplu vaftizler ortadan kalkmış,  Paskalya  ve İsa Mesih ile ilgili diğer bayramlarla  (Noel, Epifani, Pentekost) ile ilişiği kalmamış bireysel vaftiz törenleri, hatta özel vaftiz törenleri düzenlenmeye başlanmıştı. Bir diğer sonuç ise Büyük Paskalya Orucu’nun anlam ve karakterinin, Hristiyan dinini öğrenme dönemi olmaktan çıkıp, müminlerin tövbe etme ve  Paskalya Bayramı’nı kutlamak için hazırlanmaları dönemine dönüşmesiydi.

Büyük Paskalya Orucu’nun bu yeni yönelimi, M.S 9. yüzyıldan itibaren, Konstantinopolis’teki  Studion Manastırı tarafından ve özellikle Aziz Theodor’un yardımıyla, Büyük Paskalya Orucu Litürjik kitabının oluşmasına katkıda bulunmuştur. Kitabın ismi “Triodio” dur.  Bu kitapta, tövbe etmenin anlamına tam olarak odaklanan muazzam ilahiler kurtarılmış ve kaydedilmiştir. Bu kitap, Büyük Paskalya Orucu ile Kutsal Çileler Haftası arasındaki  bağlantıyı da ortaya koymaktadır.

Bu dönemin süresi ve Kutsal ve Büyük Paskalya Orucu’nun kaç gün olduğu  Hristiyanlığın ilk çağlarında çok büyük farklılıklar gösterdi. Bunun nedeni, bu büyük ve uzun kutsal Oruç döneminin günlerinin hesaplanmasındaki farklılıklardı. Spesifik olarak açıklamak gerekirse, yerel kiliselerin en başından beri çözmeye çalıştığı meseleler şunlardı: Orucun sürdüğü 40 gün hangi 40 gün olacaktı?, Cumartesi ve Pazar günleri sayılacak mıydı?  (çünkü sadece Cumartesi ve Pazar günleri hem yağ tüketilir hem ilahi Litürji icra edilir), Kutsal Hafta bu 40 günün içine dahil olacak mıydı?

Doğu Ortodoks Kilisesi’nde, günlerin hesaplanma şekli, dönemin ayin kitabı olan “Triodio”nun düzenlemelerine göre yapıldı. Bu düzenlemeye göre 40 günün içine Kutsal Çileler Haftası dahil edilmedi. Oruç günleri olmamalarına rağmen Cumartesi ve Pazar günleri Büyük Paskalya Orucu günleri olarak sayıldı. Bu hesaba göre Büyük Paskalya Orucu’nun tamamlanma süresi 6 haftaydı. 6 hafta çarpı 7 gün toplam 42 gün eder. Lazar Cumartesisi ve Dallar Pazarı olan son iki gün de çıkarılınca toplamda 40 gün oldu.

Büyük Paskalya Orucu, orucun birinci haftasının Pazartesi günü başlar (Temiz Pazartesi) ve altıncı haftanın Cuma günü biter (Dallar Pazarı öncesi). Son haftada okunan ilahiler, Büyük Paskalya Orucunun tamamlandığına ve Kutsal Hafta’nın beklendiğine işaret eder.

Lazar Cumartesisi ve Dallar Pazarı İsa Mesih’e mahsus bayramlardır. Hesaplamalara göre Büyük Paskalya Orucu,  Kutsal Hafta’dan hemen önce sona erdiği için, Lazarus Cumartesisi ayini, Katekümenlerin 40 günlük hazırlık sürecinin tamamlandığına işaret eden Vaftiz Ayini ögeleri taşır.

Triodion  döneminde, Büyük Paskalya Orucu’na kademeli olarak gireriz. İlk hafta, “Ferisi ve vergi görevlisi Pazarı”ndan, “Savurgan oğlun Pazarı”na kadar olan  günlerde her şeyi yiyebiliriz. İkinci hafta, “Savurgan oğlun Pazarı”ndan, “Ete Veda Pazarı”na kadar ise,  katı oruç günleri olan Çarşamba ve Cuma günleri dışında her şeyi yiyebiliriz. “Ete Veda Pazarı”, et yiyebileceğimiz son gündür.  Üçüncü hafta, “Ete Veda Pazarı”ndan sonraki Pazartesiden itibaren, “Peynire Veda Pazarı”na kadar her gün, et dışında her şeyi tüketebiliriz.

 “Peynire Veda Pazarı”ndan sonra, Triodion’un üç haftalık hazırlık dönemi sona erer ve Büyük Paskalya Orucu’na gireriz.

Büyük Paskalya Orucu boyunca oruç katıdır, yağ ya da şarap tüketilmez. Yağ ve şarap sadece Cumartesileri, Pazarları ve “40 Şehit Bayramı”nda tüketilebilir. (9 Martta) Bazıları Pazartesi, Salı ve Perşembeleri yağ tüketse de bu, zayıflık, hastalık gibi özel sebeplerden dolayı olur. Balık sadece “Meryem’in Müjdesi” Bayramı’nda yenir. (25 Martta)  İlk hafta, Temiz (Kathara) hafta olarak adlandırılır ve katı bir oruç günü olan Temiz Pazartesi günü başlar. Kutsal Pazartesi’den Kutsal Cumartesi’ye kadar yağdan uzak katı bir oruç tutulur.

Büyük Paskalya Orucunda Akatist İlahi töreni de yer alır. Bu tören adını, onu oturmaksızın ayakta dinleyen müminlerden almıştır. Böylece hem töreni oturmaksızın ayakta takip eden müminlerin duruşlarıyla hem de ilahilerin sözleriyle, Kutsallar Kutsalı Meryem Ana’ya saygı, derin hürmet ve şükranlar ifade edilir.

Günümüzde bu tören, Akşam yemeğinden sonraki ibadetin bir parçasıdır. Böylece, Orucun ilk dört haftası her Cuma günü Akatist’in bir kısmı, Orucun 5. haftasının Cuma günü ise tamamı okunur. (Rus geleneğine göre Akatist İlahi Cumartesi Seher Vakti Ayini’nde okunur)

Peki neden Akatist Büyük Paskalya Orucu boyunca okunur? Akatist’in  Büyük Paskalya Orucunda neden okunduğuna dair arayışlarımıza bir ölçüde rehberlik edebilecek tarihi olay, İmparator  Heraklius dönemindeki kuşatma ve 8 Ağustos 626 yılında Konstantinopolis’in kurtuluşudur.

Azizlerinin hayatını anlatan kilise kitaplarına göre, (Sinaksarion)  Akatist ilahisi, kuşatma bittikten sonra Meryem Ana Vlahernon Kilisesi’nde terennüm edilmiştir. Akatist’in burada terennüm edilmesinin sebebi, Şehrin koruyucusu olan Meryem Ana’ya, O’nun mucizevi gücüne isnat edilen  Konstantinopolis’in kurtuluşu için, izzet ve şükran sunmaktı. O zamanki Patrik, şehri savunmak için verilen mücadelelere öncülük eden Sergios’tu. Patrik Sergios, İlahi’nin şairi olarak da kabul edilir. Akatist İlahisi aynı zamanda tarihi kaynaklar tarafından başka benzer olaylarla da bağlantılanmıştır:

-Konstantinopolis’in Konstandinos Pogonatos döneminde kuşatılması ve kurtarılması (673)

-Konstantinopolis’in Leondas İsavros döneminde kuşatılması ve kurtarılması (717-718) 

-Konstantinopolis’in 3. Mikail  döneminde kuşatılması ve kurtarılması (860) gibi.

Ama Akatist İlahisi başka araştırmacılar tarafından, görünüşe göre, tamamen işlevsel olan başka bir nedenle Büyük Paskalya Orucu ile ilişkilendirilmiştir. Meryem Ana’nın Müjdesi Bayramı her zaman Oruç dönemine denk gelir. Büyük Paskalya Orucu’nun kederli doğası nedeniyle, Meryem Ana’nın Müjdesi Bayramı, bayram öncesi ve sonrası okunan ilahilerden yoksun olan tek büyük bayramdır.  İşte Akatist ilahisi tam da bu açığı kapatmak için vardır.

 

                                                            Derkon Metropoliti Apostolos

 

 

 

 

 

 

 

 

Büyük Paskalya orucu hakkında