/ Kilise / Ariusçuluk – Kalsedoncular – Nasturilik

Ariusçuluk – Kalsedoncular – Nasturilik

Ariusçuluk - Kalsedoncular – Nasturilik

Ortodoks İnancımız – basit bir şekilde ifade etmemiz gerekirse – bir kişiye ve bir gerçeğe dayanmaktadır. Rabbimiz İsa Mesih’in şahsına ve O’nun Diriliş’ine. Bu nedenle inancımızı bu iki nokta üzerine temellendirmemiz ve temellendirmeye devam etmemiz elzemdir. Bize verdiği Müjde, Rab’bin bize açıklamak istediğini, O’na olan inancımızı desteklemek için neye ihtiyacımız olduğunu açıklar. Elimizden geldiği kadarıyla, kim olduğunu ve kiminle ilişki kurmak istediğimizi bilmek kesinlikle gereklidir. Bu nedenle Ortodoks Hristiyan İnancına karşı savaşın büyük bir kısmı bu iki nokta ile ilgilidir.

Yukardaki üç sapkınlık da Rabbimiz İsa Mesih’in kişiliğiyle ilgilidir.

 

Ariusçuluk: MS 4. yüzyılın sapkınlığı, Birinci İznik Ekümenik Konsili (325) ve İkinci Konstantinopolis Ekümenik Konsili (381) tarafından kınandı. İsa Mesih’in bir yaratık (mahluk-Allah tarafından yaratılmış bir varlık) olduğunu, bu yüzden sadece insan doğasına sahip olduğunu savundu.

 

Monofizitçiler ya da Kalkedoncular: MS 5. yüzyılın sapkınlığı, Kalkedon’da (Kadıköy’de) toplanan Dördüncü Ekümenik Konsili (451) -bu nedenle Kalkedoncular diye adlandırıldılar- ve Beşinci Konstantinopolis Ekümenik Konsili (553) tarafından kınandı. İlk-asli biçiminde, Mesih’in insan doğasının ilahi olan doğası tarafından absorbe olduğunu savundu. İsa’nın bir insan olarak “göründüğü”, ancak özünde insan doğasına sahip olmadığı, Bakire’nin rahminden hiçbir şey almadan, sanki bir tüpten geçmiş gibi, vb. birçok değişim yaşadı.

 

Nasturilik: İsa’nın tek bir kişi olmadığını, ancak insan-İsa ve Tanrı’nın Oğlu olmak üzere, iki farklı kişiliğe sahip olduğunu savunan MS 5. yüzyılın sapkınlığıydı. Nasturilik Mesih’in iki doğasını birleşmiş şekilde  kabul etmiyor.

 

Ancak Rabbimiz İsa Mesih’in, tek bir kişide, Kutsal Üçlü Birliğin ikinci kişisinde, Baba’nın Oğlu’nda, mükemmel ve uyumlu bir şekilde, karışmaksızın, değişmeksizin, bölünmeksizin ve ayrılmaksızın birleşen ilahi ve insani olmak üzere iki doğası vardır.

 

Rab’bin elbette iki doğası vardır. Ancak Ortodoks Kilisesi “dualist” veya “duofizitçilik” terimini tamamen yanlış olduğu için değil, asılsız ve yanıltıcı olduğu için kullanmaz. Bu Rab’bin Kendisi hakkında bize aktardığı algıyı değiştirir. Rab’bin mükemmel bir şekilde birleşmiş iki doğasının ayrı ayrı var olabileceğini düşündürür ki bu tamamen yanlıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Ariusçuluk – Kalsedoncular – Nasturilik