/ Azizlerimizin hayat hikayeleri / « Çile açlığı »

« Çile açlığı »

« Çile açlığı »

 

Aziz Paisios genç keşişlerin kendileriyle mücadelede olmalarını isterdi : « Mânevî yaşam cesaret demektir.  Cesur olun, çürük bir kuşak olmayın.  Manastıra girerken, baştan sağlam davranmalısınız ki Mesih, gökler sizi kavrasın.  Cömert gayretle (filotimo*) uygulanan çile yardım eder.  Mânevî görevlerimizi erteleyerek kolayca arazi kaybetmemeliyiz.  (Duanı) Yapabildiğin kadar yap, az bile olsa, sonra Üstatına git ve (eksiklerini) itiraf et. »

     « Hasta, aç olsa da olmasa da yemek zorundadır.  Çünkü gıdanın onu güçlendireceğini bilir.  Biz de öyle !  Mânevî görevlerimizi yapmak içimizden gelmiyorsa, içimizde istek olmasa da bunun bize yararlı olduğunu bilerek sevinçle yapalım.  Gerekli olan kendine şiddet uygulamaktır, baskı veya endişeye kapılmak değil.  Mânevî şiddet baskı değildir ve yararlıdır. »

      Mücadeleye teşvik ediyor fakat sadece bedene hâkim olmayı amaçlayan, kibiri besleyen ve ruhun tutkularını bir kenara bırakan yanıltıcı çilenin tehlikelerine de dikkat çekiyordu : « En büyük mücadele, alçakgönüllülük ve merhameti elde etmek içindir, zor da değildir, küçük bir kız çocuğu da bunu başarabilir.  Bedene yönelik çileler, arttırılmak istendiğinde kibiri de arttırabilir ve yanıltıcı bir başarı izlenimi verebilir; oysa hedef tahtasına kibiri yerleştirir ve vurmayı da başarırsanız, işte o zaman pek çok şeyi kolayca yapabilirsiniz.  Alçakgönüllüğü ve merhameti ön plana çıkaralım, uyumadan yapılan dualar ve oruç arkadan gelir. »

       « Keşiş” diyordu, “kendine hâkim olmayı öğrenmelidir.  Gerektiğinde konuşsun, gerektiğinde yesin.  O zaman, nereye giderse gitsin, nerede bulunursa bulunsun hiçbir zarar görmez.  Kendine hâkim olmayı bilmeyense, bir meyve bulunca yemeğe başlayan ve bir türlü duramayan, mide fesadına uğrayıncaya kadar yiyen öküze benzer.  Böylece kendini kolaylığa kaptıran ve fren yapmasını bilmediği için bayır aşağı yuvarlanıp giden çoktur. »

       Üstatın çilesi büyük, gizli ve cömert gayret ilkesine (filotimo*) dayalıydı; kuru ve şekilci bir çile değildi.  Üstattaki Tanrı aşkının belirtisiydi.  Seven kişi, sevdiğinin acısıyla biter, tükenir.  Üstat, çileyi çile için değil, saflaşmak ve kutsallaşmak için çekiyordu.  Çileyi, insanlara yardım etmek için bir yol, Tanrı’ya hoş gelecek bir fedakârlık olarak görüyordu.  Bir defasında, sadece ve sadece merhametten, sağlığı için et yemesi gereken bir keşişe yardımcı olma amacıyla et yemişti.  Tanrı’nın lütfuyla etin tadını almadı.

       Üstat, çilesiyle dünyaya ölüydü.  Tutkuların zarar vermemesi için bedenini kurutmuştu.  Ruhunu ve bedenini saflığa kavuşturmuş, rahmet çiçeklerinin barındıran bir vazo olduğunu göstermişti.

 

Aynorozlu Peder İsaak’ın kaleme aldığı Kapadokyalı Aziz Paisios (1924-1994), kitabından bir alıntıdır. (Paros yayıncılık, İstanbul, 2015)

 

« Çile açlığı »