/ Azizlerimizin hayat hikayeleri / 17 Temmuz Azize Marina

17 Temmuz Azize Marina

17 Temmuz Azize Marina

Azize Marina Roma imparatoru Kral Dioklitianos döneminde Antakya’da doğmuştur. Babası Edesios putlara papazlık yapan biridir. Marina’nın başka kardeşi yoktur çünkü o doğarken annesi vefat eder ve bu yüzden babası onu büyütmesi için şehir dışında yaşayan bir kadına gönderir. Büyüdüğü yerde yaşayan Hıristiyan ailelerden Hıristiyanlığa dair çok şey öğrenen Marina iman eder ve Hıristiyan olur. Zaman içerisinde kızının putları reddedip Mesih İsa’ya inandığını duyan babası çok kızar hatta çok sevdiği putları için kendi kızından nefret eder ve onu asla bir daha görmek istemez. Mirasından mahrum bırakır. Yeryüzündeki babası ona nefret duyarken gökyüzündeki babası onu hep çok sever ve her türlü kötülükten korur.
Günlerden bir gün Antakya’dan geçmekte olan bölge sorumlusu taş kalpli komutan Olivrios, yolunun üzerinde, o zamanlar onbeş yaşında olan güzel Marina’yı görür, çok beğenir ve kendisine eş olarak almak ister. Marina’ya tez zamanda saraya gelmesini emreder. Ve işte o anda Azize Marina, Mesih İsa’nın gerçek ve tek Tanrı olduğunu insanlara açıklama zamanının geldiğini anlayarak ellerini açar ve Tanrı’ya putperestler karşısında ona güç vermesi için dua eder.
Saraya vardığı zaman hemen Olivrios’un yanına gider. Olivrios onu görünce kendisinden bahsetmesini ister ve Marina, “Adım Marina ailemden ayrı bir şekilde yaşamaktayım. Benim yaşama amacım Tanrım ve kurtarıcım olan Rab İsa’ya kul köle olmaktır.” der. Bu sözler üzerine öfkelenen Olivrios Azizenin ertesi güne kadar hapse konulmasını emreder. Sabah olduğunda sarayda oniki put tanrı adına bir bayram düzenlenir. Kral, askerler ve kölelerin hepsi putlara tapındıktan sonra Marina’dan da putlara tapınmasını isterler ama Marina bu isteklerini reddederek inancından ödün vermez. Bunun üzerine çok sinirlenen Olivrios Marina’yı işkence yapmakla tehtit eder. Genç Marina ise cesaret ile şöyle cevap verir:
– Sakın olaki senin işkencelerinden ve çekeceğim acılardan korktuğumu sanma! Bunlar benim Tanrı’ma olan sevgimi azaltamaz ve beni kesinlikle O’ndan ayıramaz. Hıristiyanlar zevklere değil acılara önem vermektedirler, çünkü onlar ölümden sonra sonsuza dek yaşayacaktır.
Duyduğu bu sözler üzerine Olivrios genç Marina’ya eğer putlara tapınırsa onu kendisine eş olarak alacağını ve onu paraya boğacağı sözünü verir. Ancak Marina şu cevabı verir:
– Bana böyle güzel sözler söylemene hiç gerek yok çünkü ben kendi isteğimle kendimi ölümsüz ve günahsız olan RAB İsa adına ölüme adıyorum.
Acımasız Olivrios, Azizenin üzerinde dikenler bulunan sopalarla acımasızca dövülmesini emreder. İşkenceciler Azizeye o kadar acımasızca vururlar ki vucudunun her bir yanı yırtıklarla dolmuştur ve kanı toprağı kıpkırmızı yapmıştır. Bu acılara rağmen Azize ne sesini çıkartır nede çektiği acılardan dolayı gözyaşı döker. Tanrı’ya, acılara dayanabilmek için sürekli yalvaran Azize gerçektende çok yürekli davranmaktadır. Dayağın ardından yaralı Azizeyi karanlık bir odaya aç ve susuz bir şekilde yeniden hapsederler ve aradan bir kaç gün geçince tekrar Olivrios’un huzuruna getirirler. Şayet yine Rab İsa Mesih’in ismini inkar etmezse ona daha vahşi işkenceler yapılmasını kararlaştırırlar. Ama yüreği imanla dolu olan Azize Marina RAB İsa Mesih’i asla inkar etmez ve bunun üzerine askerler Azizeyi vucudundan astıktan sonra demir tırnaklarla bedeninde derin yaralar açarlar. Bütün bedeni kanlar içerisindedir. Etrafta bulunan ve işkenceyi izleyen halk onbeş yaşındaki bir kızın bu kadar korkunç işkenceler çekmesine dayanamayıp ağlarlar. Bu olayın ardından askerler tekrar Azizeyi hapse kapatırlar.
Azize Marina,Tanrı’nın adı uğruna işkence çekmeye layık görüldüğü için sürekli şükreder. Ama şeytan genç Azizenin putlara tapmadığını ve inadını gördüğü zaman Azizeyle savaşmaya karar verir. Karşısına korkunç bir yaratık gibi çıkan iblisin gözlerinden adeta ateş fışkırır. Azizeye yaklaşarak onu yakalar ve onu yutmaya başlar. Korkuya kapılan Azize Marina imanla Mesih İsa’mızın ismini haykırır ve haç çιkarır. İşte o anda yaratığın karnı ikiye bölünür ve ardından şeytan ortalıktan bir duman gibi yok olur. Azize bu olaydan cesaret alarak hemen Tanrı’ya dua edip ismini yüceltmeye başlar. Ancak şeytan Azizeyi bir kere daha korkutmak ve onu gerçek yoldan uzaklaştırmak için karşısına vahşi bir köpek gibi çıkarak Azizeye, duayı durdurmazsa onu öldüreceğini söyler ama Azize adeta çekiçle iblisin kafasına ve sırtına vururmuşçasına haç çıkararak caseretiyle düşmanını yener ve onun utanç içinde oradan ayrılmasını sağlar. O sırada Azizenin tutulduğu odada beliren parlak bir haç hapishanenin her bir yanına ιşιk savurmaktadır ve haçın üzerinde bulunan beyaz bir güvercin azizeye şunları söyler:
– Tanrı’nın sevgili kulu Marina sana selam olsun! Sevin, çünkü en büyük düşmanını yendin! Sevin, çünkü kurnaz olan düşmanını utandırdın! Sevin, Tanrı’nın sevgili kulu çünkü cennetin çiçeklerini kucaklama saatin yaklaşmaktadır!
O sırada mucizevi bir sekilde Azizenin yaraları iyileşir. Bunun üzerine Azize güçlü bir şekilde Tanrı’nın ismine şükretmeye başlar. Sabah olunca komutan Azizeyi huzuruna çağırtır. Yaralarının iyileştiğini gördünce, kendi tanrılarının Marina’nın güzelliğine acıyarak onu iyileştirdiğini ve bu yüzden putlara tapınması gerektiğini söyler ama Azize komutana şöyle cevap verir:
– Yalnızca gerçek olan Tanrı yarası olanları iyileştirebilir ve bu yüzden sadece ve herzaman O’na inanacağım! Sizin tanrılarınız sahtedir!
Bu sözler üzerine sinirlenen komutan hemen boynundan bedeninin yarısına kadar yakılmasını emreder. Azize Marina korkunç acılar çekmesine rağmen Tanrı’ya sürekli dua eder ve teşekkürlerini sunar. Her türlü acıya rağmen imanla direnen Azizeyi boğmak için bir kazan getirtilir. O zamana kadar henüz vaftiz olamayan Azize Marina Tanrı’ya yalvararak vaftiz olmak istediğini söyler ve bağırarak:
– Yüce Tanrım, ne olur bu su benim vaftiz suyum olsun! Kutsal ruhu bedenime kabul etmeyi o kadar çok istiyorumki!
Tanrı Azizenin bu isteğini cevapsız bırakmaz. O anda büyük bir deprem olur ve Azize suya girip çıktıktan sonra kendisine vaftiz olması için yardımcı olan Tanrı’ya şükreder. Gökyüzünden yeryüzüne doğru ayaklarında demet halinde yuvarlak çiçek taşıyan bir güvercin Azizenin kafasına oturur. Halk mucizeyi görür görmez ayaklanır ve halk arasından bir çok kişi RAB İsa Mesih’e iman eder. Öyle ki bir çok insan Mesih İsa için ölmeye hazır olduğunu söylemeye başlar. Olanlara çok sinirlenen komutan Olivrios herkesin öldürülmesini emreder ve Mesih İsa’ya inanan bir çok kişi orada hayatını kaybeder. Komutan, Marina hayatta kalırsa bütün şehir hristiyan olacak korkusuyla kafasının kesilmesini emredince, Azize işkenceciye bir dakika onu serbest bırakmasını ve orada bulunan halka birşeyler söylemek istediğini söyler. Azizenin son sözleri şunlardır:
– Kardeşlerim gerçek Tanrı birtanedir. Yalnızca O’na inanın ve yalnızca O’na tapının! Baba, Oğul ve Kutsal Ruh tek ve gerçek olan Tanrı’dır. Onun isminden başka hiç bir isim kurtaramaz bizleri.
Azize sözlerini bitirince orada melekler belirir ve çok korkunç bir deprem daha olur. Azize işkencecinin yanına sevinç içerisinde giderek ona hemen komutanının emrini yerine getirmesini söyler. Ancak cellat gördüklerinden dolayı korku içerisindedir. Bunun üzerine Azize ona cesaret vererek zorlada olsa komutanının emrini yerine getirmesini söyler ve azizenin kafası kesilir ve Hıristiyanlar Azize Marina’nın vücudunu alarak gizlice kendisine layık bir şekilde gömerler.
Kilisemiz Azize Marina’nın yortusunu her sene gözlerini hayata yumduğu gün olan 17 Temmuz’da kutlamaktadır.

17 Temmuz Azize Marina