/ Azizler ve din adamlarımız hakkında tanıklıklar / 18.Pavlos tutuklu

18.Pavlos tutuklu

18.Pavlos tutuklu

 

 

  “Ben Pavlus siz uluslar uğruna

                                                 Mesih İsa`nın tutuklusu oldum.”

                                                                                   (Efs.3:1)

 

  Havari Aziz Pavlos, M.S 58 yılında, Kudüs’e ulaşmasıyla, üçüncü büyük Misyon gezisini tamamlamış oluyordu. Hristiyanlar, yüce Havari’yi ve Yardımcılarını büyük coşkuyla karşıladılar. Ertesi gün, Kudüs Başpiskopos’u saygıdeğer Yakup’u ve Kilise’nin Rahiplerini kilisenin kutsal toplantısında ziyaretlerinden sonra, Pavlos’un yol arkadaşları onun organize ettiği ”noloji” ile kendi Kiliselerinden topladıkları bağışları teslim ettiler. Böylece, özellikle eski putperestlerden oluşan Asya ve Avrupa Kiliseleri çoğunluğu eski Musevilerden oluşan Ana Kilise’ye şükranlarını, aynı zamanda ekonomileri zayıflayan büyük Kudüs’ün sadık üyelerine sevgilerini ve yanlarında olduklarını göstermiş oluyorlardı.

  Havari Aziz Pavlos, dünya uluslarının putperestleri arasında vazifesini yerine getirdiği sırada Tanrı’nın yaptıklarını anlatınca herkes Tanrı’ya şükretti.

  Kudüs’te her zaman, Musevi dininin gelenek ve göreneklerinden bir türlü kopmak bilmeyen, eski Yahudiler’den gelen bir takım muhafazakâr Hristiyan varlığını sürdürüyordu. Bunların çoğu, Havari Aziz Pavlos’un, Tanrı’nın Musa’ya teslim ettiği Yasa’yı hiçe saydığını duymuş ve buna inanmıştı. Bu kuşkuları üzerlerinden atmaları için, Rahipler bayram dolayısıyla Pavlos’u Yahudiler’den gelen dört Hristiyan ile birlikte Mesih İsa’nın ve Havariler’in dahi dini görevlerini yerine getirmek amacıyla gittikleri tapınağa çıkmalarını ve çalışmaları için teşekkürlerini ifade etmelerini tavsiye ettiler. Böylece herkes Pavlos’un tapınağa saygı gösterdiğine emin olacaktı. Pavlos’un amacı her zaman insanların yararına çalışmaktı, onları tahrik etmeyi hiç düşünmüyordu. Bunu Korintliler’e şöyle ifade etmişti: ”Yahudiler’i kazanmak için Yahudilerle birlikte Yahudi oldum… Bazılarını kurtarmak için herşeye katlandım.” (I.Kor.9:20-22). Derken kendisini tahrip eden kardeşlerle karşılıklı konuşmak için Tapınak’a çıkmayı kabul etti. Fakat orada Hagavos’un önceden uyardığı gibi kehaneti gerçekleşmiş oldu. Efes’ten Kudüs’e bayram dolayısıyla gelen fanatik Yahudiler Pavlos’u görünce tanıdılar ve halkı kışkırttılar, onun üstüne saldırdılar, onu tapınağın dışına sürüklediler ve onu öldürmek maksadıyla vurmaya başladılar. Şehrin ve Tapınak’ın düzenini sağlamakla sorumlu olan Roma Ordusunun Binbaşısı, subayları ve sağlam askeri kuvvetleriyle yetişerek onu Yahudiler’in gazabından kurtardı. Fakat hemen ardından çıkan karışıklıklar yüzünden Pavlos tutuklandı ve hapse atıldı.

Luka ”Elçiler’in İşleri’nde” 21:34’den 26. bölümün sonuna kadar onun ilkin Kudüs’un ardından Sezariye cezaevinde geçirdiği ikişer yılı, tüm tutukluluk yıllarını, Yahudiler’in onun hayatına karşı giriştikleri komploları, Yahudi Konseyi Dini Yöneticisinin ve Roma valisi Filika’nın ve sonraki hükümdar Festus’un ve kral Agrippa’nın önündeki savunmasını bile en ince noktasına kadar açıklamaktadır. Herod II.  Agrippa, Kuzey Filistin’in kralıydı. Babası Kral Herod, Yuhanna’nın kardeşi olan Havari Yakup’u katlettiren ve Havari Petrus’u Kudüs’te hapse attıran kişiydi. Büyük büyük dedesi, Büyük Herod’un adı, Mesih İsa doğduğu zaman yeni doğan bebeklerin katliamının sorumlusu olarak geçmektedir.

 Doğal olarak Pavlos bu gibi hükümdarlardan adalet bekleyemezdi. Hele hükümdar Festus’un Yahudileri memnun etmek için Pavlos’u Yahudiler’in Konsey üyelerine (Elç.İşl.25:9) Kudüs’te yargılanmak amacıyla teslim etmeye hazır olduğunun farkına varınca umudunu kesti. Böyle bir durumda ölüm cezasının kesin olduğunu biliyordu. Bu yüzden, Roma vatandaşı olarak sahip olduğu haklarından birini kullandı ve Roma İmparatorluk Mahkemesine sevkedilmesini talep etti. Hükümdar Festus’a dönerek şöyle dedi: ”Senin de çok iyi bildiğin gibi Yahudiler’e hiç bir kötülükte bulunmadım. Şayet ölüm cezasını gerektirecek kadar kötü bir şey yaptımsa, ölüme hazırım.

Aksi takdirde suçlamaların aslı yoksa hiç kimse beni onlara teslim edemez. Davamın Sezara sevkedilmesini talep ediyorum. ”O zaman Festus danışmanıyla görüştü ve kararını bildirdi: ”Sezar’ın karşısına çıkmak istedin, Sezar’a gideceksin.” (Elç.İşl.25:10-12). Roma hukuku her Roma vatandaşını uçsuz bucaksız Roma İmparatorluğun her köşesinde, her haksızlıktan koruyordu.

 Roma hukukuna göre, bir Roma vatandaşı Sezar’ın önüne çıkmayı talep ettiği takdirde hiçbir mahkeme onu yargılayarak, mahkûmiyet veya beraat kararını ilan etme hakkına sahip değildi. Bu yüzden kral Agrippa, Pavlos’un masum olduğunu kanıtlayan aydınlatıcı savunmasını dinledi ve prens Festus’a şöyle dedi: ”Şayet bu insan imparator tarafından yargılanmayı talep etmeseydi, beraat edebilirdi.” (Elç.İşl.26:32). Bu görüşmenin sonunda prens Festus, Pavlos’un Roma’ya sevkedilmesiyle ilgili işlemleri tamamladı ve hiç şüphesiz bu hareket Pavlos’un Neron tarafından serbest bırakılmasında önemli bir rol oynadı.

Elçilerin İşleri’nde 27. bölüm, sadece Havari Aziz Pavlos’un Sezariye’den Roma’ya nakli esnasındaki deniz fırtınaları ve batan gemiyi tasvir etmekle kalmayan, fakat aynı zamanda eski çağların denizciliği hakkında da çok önemli bilgiler veren tarihi bir belge olarak geçtiği için büyük ilgi çekmektedir.

 Roma Koloseumu’nda yırtıcı hayvanlarla dövüşmeleri maksadıyla bir grup Filistinli mahkûmu götüren Romalı askerlerin miğfer ve mızraklarıyla Sezariye rıhtımında kendilerini göstermeleri M.S 60 yılında bir Eylül sabahına rastlıyordu. Onlara eşlik eden Julius adlı muhafız subayı, ilk andan itibaren Pavlos’un Roma’ya haksız yere yargınlanmaya gittiğini anlamıştı. Bu yüzden ona saygıyla davranıyordu. Arkadaşları ve öğrencileri Pavlos’a veda ettikleri zaman, Julius onların arasından üç kişiye: Luka, Timoteos ve Aristarhus’a kendisine refakat etmeleri için müsaade verdi. Pavlos kendisini nelerin beklediğinin farkındaydı. Bu sefer, iki mahkûm arasında tutuklu olarak geçireceği böyle uzun bir deniz yolculuğunun ne kadar yorucu olacağını deneyimlerinden biliyordu. Fakat o zor anlarında, o zavallı insanlara cesaret ve manevi destek vereceği için kendini avutuyordu. Kimbilir onlardan kaçı İsa Mesih’e ulaşan yolu bulmuştu! Pavlos’un onlara sevgi ile yaklaşmasından, korkunç fırtına esnasında gemileri Malta adasının açıklarında battığı zaman onlara verdiği destekten ve onları kurtarmasından dolayı çoğu onu bir tür Tanrı olarak kabul etmiş olmalı. Adada bulundukları zaman, Pavlos’un, zehirli bir yılanın sokmasından hiç etkilenmemesini ve onları misafir eden Publius’un ağır hasta babasını tedavi etmesini başka türlü nasıl açıklayabilirlerdi ki! (Elç.İşl.28:3-6)

Tüm bu zorluklardan sonra nihayet Roma’ya vardılar. Oradaki Hristiyanlar, Pavlos ve yol arkadaşlarını karşılamak için Appius Çarşısı`na ve Üç Hanlar`a kadar geldiler (Elç.İşl.28:15). Pavlos bu karşılamadan dolayı derin duygularla Tanrı’ya şükretti ve olaylar öyle geliştiği için manevi güç kazandı.

Yulius tutukluları Roma’daki cezaevine teslim etti, fakat Pavlos’un nöbetçi askerle birlikte bir evde yalnız kalmasına izin verildi.

 

Ses kaydιnι dinleyiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=cTvpHSsdFMc

Havari Aziz Pavlus’un Hayatı – Bölüm 18

 

SOTİRİOS TRAMPAS, PSİDYA METROPOLİTİ,  AZİZ PAVLOS, DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

 

18.Pavlos tutuklu