/ Azizler ve din adamlarımız hakkında tanıklıklar / 12. İkinci misyon gezisi

12. İkinci misyon gezisi

12. İkinci misyon gezisi

 

                                         “Makedonya`ya geçip bize yardım et”  (Elç.İşl.16:9)

 

   Havari Aziz Pavlos ve Havari Barnabas birçok kişiyle beraber Antakya’daki imanlılara vaaz veriyorlardı ve Kutsal vaftiz aracılığıyla Kilise’ye yönelmek isteyenlere dini eğitim veriyorlardı. Fakat Pavlos daha uzaklara, Batıya doğru gitmek için büyük özlem duyuyordu. Arzusu mektuplarında ifade ettiği gibi imparatorluğun merkezi Roma’ya kadar ulaşmaktı (Elç.İşl.19:21). Aynı zamanda, Havari Barnabas ile birlikte, ilk misyon gezileri esnasında kurdukları Kiliselerin gidişatını düşünüyordu. Bu yüzden ona günün birinde, ”Barnabas, Rab’bin sözünü duyurduğumuz tüm şehirlere tekrar gidelim, kardeşlerimizi ziyaret edelim, nasıl olduklarını görelim (Elç.İşl.15:36). İnançlarını koruyup korumadıklarını ve ona göre yaşayıp yaşamadıklarını görelim ve onların manevi hayatlarını destekleyelim” diye teklifte bulundu.

   Barnabas yeğeni Markos’u da beraberlerinde götürmeyi düşündü. Fakat Pavlos onunla aynı görüşte değildi çünkü Markos Pamfilya’nın Perge kentinde onları ortada bırakmıştı. Bunun sonucu olarak Barnabas Pavlos’a refakat etmekten vazgeçti ve Markos ile birlikte ilk seyahatlerinde ziyaret ettikleri Kıbrıs’a tekrar giderek, başlamış oldukları İncil’in vaazını vermeye devam ettiler. Barnabas’ı vatanı Kıbrıs daima cezbediyordu.

 Pavlos bu gezisinde, Barnabas’ın yerine kendine refakatçı olarak Silas’ı seçti. Silas Kudüs Kilisesi’nin saygın bir üyesiydi ve gördüğümüz gibi Yahuda Barsabba ile beraber Havariler’in Zirve Toplantısında alınan kararı içeren mektubu Antakya’daki Kilise’ye götüren kişiydi (Elç.İşl.15:22). Silas orada kaldı ve Pavlos’un temsilcisi olarak Antakya’da misyonerlik çalışmalarına devam etti.

Kilise’nin dualarıyla, Pavlos ve yol arkadaşı Silas Kuzey Suriye’nin ve Kilikya’nın tüm Kiliselerinden geçmek için karadan yola çıktıkları zaman, M.S 49 yılının Mart ayı olmalıydı. Adana’dan geçerek, bilindiği gibi Pavlos’un doğup büyüdüğü kent olan Tarsus’a ulaştılar. Pavlos çevredeki tüm şehirleri önceki seyahatlerinden çok iyi tanıyordu (Gal.1:21). Havari bu kez, Kudüs’te Misyonerlerin Zirve toplantısında alınan kararı resmen duyurmak maksadıyla tüm bu şehirlerdeki kardeş Hristiyanlar’ın yanında bir kaç gün kalmıştı. Yahudiler’den ve başka milletlerden gelen Hristiyanlar’ı artık Rab’bin tek Kutsal Bedeni’ni ve O’nun Şerefli Kanı’nı aynı Kutsal Bardak ile temsil eden aynı Kutsal Komünyon’u almaları için İsa’ya karşı duydukları aynı ortak inanç ve aynı ortak sevgi bağlıyordu.

Havari Aziz Pavlos, Derbe’den sonra Hatunsaray’a ulaştı. Burada bildiğimiz gibi, Hristiyan cemaatinin takdirini kazanan ve lütufkâr bir insan olan Timoteos hayatını sürdürüyordu. Timoteos’un babası vefat etmişti ve kendisi koyu Musevi olan annesi Evniki ve büyükannesi Lois ile beraber kalıyordu (II.Tim.1:5). Havari Aziz Pavlos Hatunsaray ziyareti esnasında özellikle Timoteos’u fark etmişti ve onu takdir etmişti. Bu yüzden onu bundan böyle yanına almak istedi. Evniki ve Lois tek dayanaklarını kaybedeceklerini bilmelerine rağmen Pavlos’un davetinden şeref duydular. Bu teklifin bu iki kadın tarafından yürekten benimsenmesi hiç şüphesiz, misyonerlik alanında en büyük ve muhteşem fedakârlıklardan biri olarak Kilise tarihine kaydedilmiştir. Misyonerliğin başlangıcından beri bu alanda devam eden çalışmalar, dünya ulusları üstüne büyük fedakârlıklarla temellerini atıyordu. Timoteos gençliğin coşkusuyla Pavlos’u takip etti ve sadık bir öğrencisi olarak onun yanında sonuna kadar kaldı. Daha sonra Havari Aziz Pavlos Roma Hapishanesinde Timoteos hakkında, ”Beni alakadar eden konuları temiz yürekle paylaşan ondan başka kimsem yok… Onun deneyimlerine şahitsiniz, İncil’in vaazı için baba oğulmuşuz gibi benimle çalıştı” diye yazdı (Filip.2:20-22).

Havari Aziz Pavlos, Kutsal Ruh’un yönlendirmesiyle (Elç.İşl.16:6-8) Silas ve Timoteos ile birlikte Troas’a doğru ilerledi ve orada, sevilen bir arkadaş olan doktor Luka’nın gruplarına katılmasıyla, misyonerlik çalışmalarına üçüncü değerli bir ortakla devam ettiler. Bundan sonra Luka Ulusların Büyük Misyoneri Aziz Pavlos’un muhteşem eserinden başlayarak onun Roma’da ilk defa hapse düşmesine kadar gerçekleşen olayları ”Elçilerin İşleri” kitabında her detayıyla bir görgü tanığı gibi kaydetmeye başladı.

 

“Yolun boyunca yardımını bizden esirgeme”

 Bu arada Pavlos kendisini sarsan bir vizyon tecrübesini yaşamıştı. Bir gece rüyasında kendisine, ”Makedonya’dan geçerken bize yardım et.” diyen bir Makedonyalı’nın hayali görünmüştü (Elç.İşl.16:9). Pavlos bunu, Batı Dünyasının Uluslarına doğru ”bir geçiş kapısı” gibi açılan Makedonya’ya gitmeleri ve oranın sakinlerine İncil’in vaazını vermeleri için Tanrı’nın bir daveti olarak kabul etti. Hemen ertesi gün bir gemi buldular, Samothraki Adasına doğru denize açıldılar ve günümüzde Kavala şehrinin bulunduğu yerde, antik Neapolis limanından karaya çıktılar. Daha sonra, Makedonya’nın geniş çevresi içinde Romalıların en önemli kolonisi olan Filipi şehrine vardılar.

  Filipi’de Yahudiler’in Sinagog’u mevcut değildi. Pavlos orada bulunan az sayıdaki Yahudi’nin Cumartesi günleri dua için bir ırmağın kıyısına indiğini duymuştu. Böylece, ilk Cumartesi günü yoldaşlarıyla beraber dua ve ibadet yerine doğru ilerledi ve erkenden oraya varmış olan kadınlarla özellikle sohbete başladı.

 Bu grubun içinde dine ayrı bir ilgi gösteren saygın bir kadının varlığı dikkatini çekti. O, Anadolu’nun Tiyatira yöresinden gelen eskiden putperest ve daha sonra ergin olan bir kadındı. Adı Lidya idi ve  mor, kırmızımsı kıymetli giysiler ve kumaşlar satıyordu (Elç.İşl.16:14). Lidya gerçek Tanrı’ya saygı duymaya başlıyordu. Havari Aziz Pavlos’un vaazlarını duyduğu zaman ”manevi gözleri” açıldı ve onun özellikle İsa Mesih hakkında söylediklerini büyük bir dikkatle dinledi, iman etti ve vaftiz olmak istedi. Belki de onun ”Angista” ırmağının sularında ilk Avrupalı kadın olarak vaftiz edilmesi aynı Cumartesi akşamına denk geliyordu ve o zamandan beri onun Kilise tarihinde öz adıyla anılması gelenek oldu. Kendisiyle beraber evinde çalışan herkes vaftiz oldu.

Lidya’nın vaftiz olmasından sonra ilk işi Aziz Pavlos ve arkadaşlarının ferah evine yerleşmelerini sağlamak için onları davet etmesi oldu ve böylece ilk ”Dini toplantılara” evini açmasıyla Genç Kilise’nin kutsal bir geleneğinin yaratıcısı oldu. Evi zamanla Kutsal Ayinler ve Hristiyan dininin gerekçelerini öğrenmek isteyen ilk Filipili Hristiyanlar’ın toplandığı misyonerlik üssü haline geldi. Lidya Filipi’deki Havari Kilisesi’nin ”direği” olmuştu. Havari Aziz Pavlos’un zulümlere maruz kaldığı o zor günlerinde ona destek oldu ve hayatının sonuna kadar yanında kaldı. Pavlos Filipililer’e mahsus mektubunda, Filipi sakinlerine minnetarlığını, “Siz de bilirsiniz, ey Filipililer, Müjde yayılmaya başladığında, Makedonya`dan ayrılışımdan sonra sizden başka hiçbir topluluk karşılıklı yardımlaşma konusunda benimle işbirliği yapmadı. Ben Selanik`teyken de, ihtiyacım olduğunda birkaç kez bana yardımda bulundunuz.” (Filip.4:15:16.) diyerek dile getirdi.

 Filipi Kilisesi’nden Havari Aziz Pavlos’a birçok yardımcı çıktı. Bunların arasında Filipililer’e mektubunda bahsettiği gibi tanıdık isimler Epafroditus ve Klement’te vardı (Filip.4:3,18). Adı geçen Klement’in Roma’nın bir sonraki meşhur Başpiskopos’u olma olasılığı bulunmaktadır.

  Filipililer’in Kilisesi Havari Aziz Pavlos’a hiçbir zaman sorun yaratmadı. Bu yüzden kendisi onlara karşı duyduğu şefkati ve gururu, “Hepinizi Mesih İsa`nın sevgisiyle nasıl özlediğime Tanrı tanıktır.” (Filip.1:8) ve “ey sevgililer, sevincim, başımın tacı, içten özlediğim sevgili kardeşlerim,” (Filip.4:1) diye ifade ediyordu.

 

Ses kaydιnι dinleyiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=khBDHSJ7Ka4

Havari Aziz Pavlus’un Hayatı – Bölüm 12

 

SOTİRİOS TRAMPAS, PSİDYA METROPOLİTİ,  AZİZ PAVLOS, DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

 

12. İkinci misyon gezisi