/ Azizler ve din adamlarımız hakkında tanıklıklar / 11.Kudüs’te misyonerlerin zirve toplantısı

11.Kudüs’te misyonerlerin zirve toplantısı

                  11.Kudüs’te misyonerlerin zirve toplantısı

 

 

         Antakya’daki Rahipler Kilise üyelerinin önünde, Dünya Uluslarına ilk misyon gezilerinden geri dönen iki temsilcisini karşılamak amacıyla, nadir bir dini tören düzenlemişlerdi. Havari Aziz Pavlos ve Havari Barnabas Tanrı’ya şükran duygularını ve Kilise’ye karşı mesuliyetlerini ifade ederek, ”Tanrı’nın aracılığıyla gerçekleştirdikleri herşeyi ve dünya ulusları için inancın kapısının açık olduğunu ilan ettiler” (Elç.İşl.14:27).

  Herkesin, özellikle diğer milletlerden gelen Hristiyanların sevincini tarif etmek olanaksızdı. Fakat İsrail’den Antakya’ya gelen bazı kişiler, Kilise’nin cemaatinde karışıklık çıkarmaya başladılar. Israrla, Hristiyan olmak isteyen eski putperestlerin mutlaka sünnet olmaları ve Musa’nın Yasası’nı korumaları gerektiğini ileri sürüyorlardı. Sünnet olmadan, vaftiz edilseler bile esenliğe kavuşmayacaklardı. Yasa’nın ve ona bağlı dini hükümlerin uygulanması yine ölçüt olarak tutuluyordu. Havariler Pavlos ve Barnabas buna karşı çıktılar ve onlara, ”İsa’ya iman eden herkes yeniden doğuyor.” diye güvence vererek ikna etmeye çalıştılar (II.Kor.5:17). ”İsa için ne sünnet ne de başka aşırılıklar geçerlidir, inanç ve sevgi yeterlidir” (Gal.5:6). Bu hayatın yeni kanunudur. Fakat İsrailli Hristiyanlar ve Kudüs’ten gönderilen temsilciler ısrarla ve gerginlik yaratarak üstünlük kazanmak istediler. Böylece Kilise’nin cemaatinde kargaşa ve ikilik yaratıldı. Havari Aziz Pavlos onları, ”Hür irademizle taptığımız Rab İsa’ya karşı inancımızı ölçmeye ve bizi kendilerine çekmeye çalışan davetsiz sahte kardeşler” diye nitelendiriyordu (Gal.2:4). Bunun, sadece belli bir kilisenin yerel sorunu olarak değil, tüm Kiliselerin genel sorunu olarak ele alınması, sorumluluk ve istikrarla çözümlenmesi gerekiyordu. Dünyanın tüm insanlarına sonuçta insanın nasıl esenliğe kavuşacağı sorusu yöneltiliyordu; Musa’nın Yasası’nın uygulanmasıyla mı yoksa Çarmıha gerilen ve Dirilen İsa Mesih’in Lütfü sayesinde mi? (Elç.İşl. 15:1)

   Bu amaç için, Kutsal Ruh’un yönlendirmesiyle, bu sorunun, Havari Aziz Pavlos ve Havari Aziz Barnabas’ın da mevcut olduğu, Kilise Büyüklerinin ve Havarilerin toplandığı Ana Kilise olan Kudüs Kilisesi’ne aktarılmasına karar verildi.

  48 yılının sonbaharında gerçekleşen bu yolculuk muhteşem bir şekilde devam etti. Fenike ve Samiriye’den geçerken, putperestlerin İsa’nın yoluna girdiklerini müjdeliyorlardı. Kudüs’e vardıkları zaman, Oniki Havari ve Kilise Büyükleri tarafından sıcak karşılandılar. Kadim Kilise’nin en büyük ve saygıdeğer siması, aynı zamanda Kudüs’ün ilk Başpiskopos’u olan Havari Yakup’tan başka Havari Petrus ve Havari Yuhanna da orada bulunuyorlardı. Bu zirve toplantısında Antakya’dan gelenler, Tanrı’nın aracılığıyla gerçekleştirdikleri her şeyi ve Dünya Ulusları için inancın kapısının açık tuttulduğunu, en ince noktasına kadar anlattılar (Elç.İşl.15:4). Böylece, etnik grupların yeni dine katılmalarıyla ilgili önemli bir konu masaya sunulmuş oldu.

  Kudüs’teki Kilise’nin Yönetimi üç gruptan oluşuyordu; Oniki Havari, Rahipler Heyeti ve Rab’bin kardeşlerinin temsilcileri. Havarilerden, Petrus, Yuhanna ve Yakup göze çarpan üç önemli direkti. Bu arada İncil yazarı Yuhanna’nın abisi Yakup’un, Herod Agrippa tarafından kızgın Yahudiler’in öfkesini gidermek için bir bıçak darbesiyle öldürüldüğünü önemle vurgulamak gerekmektedir (Elç.İşl.12:2).

 Anlaşılan Antakya dışından gelen etnik grupların, kitleler halinde dine iman etmeleriyle ilgili muhteşem olayların anlatımından sonra, salonda bulunan herkes tarafından İki Havari’nin bu başarıları için büyük alkış kopmuştu.

Fakat Ferisiler’in sınıfından gelen bazı kardeşler, ayağa kalktılar ve İsa’ya iman etmiş olan etnik grupların sünnet edilmeleri ve Musa’nın Yasası’nı korumaları gerektiğini savundular (Elç.İşl.15:5). Havari Aziz Pavlos, Antakya’da gösterdiği tepkinin aynısını burada da gösterdi. Tüm bu insanların birbirleriyle alakalı olma ihtimali büyüktü. İsrail’den gelen müminlerin görüşü geçerlilik kazanmış olsaydı Hristiyan dini evrensel olmaktan çıkarak, İsrail’in dar sınırlarının ve Yahudi Sinagog’unun ötesinden ileri gitmeyecekti. Şayet esenliğe kavuşmak için mutlaka Yahudi Yasası’nın kurallarını uygulamak şartı koşuluyorsa, o zaman tüm insanlığın günahları için çarmıha gerilmenin ne anlamı vardı?

 Tüm bunlardan sonra, Havari Aziz Pavlos, ”boşuna” yorulmadığına emin olmak için, Kilise’nin ”direkleri” olarak sayılan kişilere, bizzat uluslara duyurduğu İncil’in içeriği hakkında bilgi vermeyi uygun buldu (Gal.2:2). Aynı zamanda Mesih’in kendisine bildirdiklerine dayanarak giriştiği deneyimlerini ve uluslararası misyon gezilerinin sonuçlarını ve İsrail’den gelen müminlerin Musa’nın Yasası’nı uygulamaya ısrar etmeleriyle ilgili kaygılarını da dile getirdi. Havariler, Rab İsa’nın açıklamalarına dayanan Havari Aziz Pavlos’un öğretilerinin, Rab’bin öğrencileri olarak üç yıl boyunca öğrendikleri şeylerden faklı olmadıklarına kanaat getirdiler. Göründüğü gibi bu görüşmenin sonucunda, misyonerlik faaliyetlerini Pavlos diğer uluslara, diğerleri ise Petrus’un önderliğinde İsrail’in çevresindeki bölgelere vaaz etmek suretiyle ayrı ayrı bölgelerin sorumluları olarak sürdürmeye karar verdiler (Gal.2:7-9).

  Tüm bunların Konsey Toplantısında teyit edilmesi ve müşterek bir karara bağlanması gerekiyordu (Elç.İşl.15:6), bu yüzden diğer uluslardan gelen Hristiyanlar’ın da Musa’nın Yasası’nı tanımaları veya inkar etmeleri konusu üzerine bir karar çıkarmaları için Kilise’nin İleri gelenlerinin de katılmalarını uygun görerek onları davet ettiler. Konu açıldı ve tartışma uzun sürdü. Bir anda sözü Havari Aziz Petrus aldı. Kendi tecrübesine ve ona şahsen açıklananlara dayanarak konuştu. İkna edici bir tavırla üç noktayı vurguladı;

 Birincisi, Tanrı ona putperest Kornelius’u, Yasa’yı tanımasını şart koşmadan vaftiz etme buyruğunu verdi.

 İkincisi, Eski Yasa’nın, insanın ahlaki zafiyetinden, özellikle diğer Milletlerden gelenler tarafından, tümüyle uygulanması olanaksızdı. Üçüncüsü, kurtuluşun yolu, insanın özgür iradesiyle, İlahi Lütfü ilgilendiren bir konuydu (Elç.İşl.15:6-11).

  Bu ilham verici konuşmadan sonra, konuya girildi ve herkes, Kutsal Ruh’un Yahudilerde olduğu gibi diğer milletlerden gelenlerde de sünnet olup olmadıklarına veya Musevi Yasası’nı tanıyıp tanımadıklarına bakmaksızın herkese istisnasız kutsal Nimetlerini armağan ettiğini anladı. Misyon gezilerinden örnekler göstererek kanıtlayan Pavlos ve Barnabas’ın görüşlerini anlamaya başladılar.

  Nihayet, muhterem Yakup özellikle üç noktada diğer Milletlerden gelen Hristiyanlar’ın da davranışlarına dikkat etmelerini ve İsrail’den gelen Hristiyanlar’ın duygularına sevgi ile karşılık vermelerini vurgulayarak son insani bir öneride bulundu;

Birincisi, putperestlerin ”kurban” törenlerine katılmamaları ve putlara kurban edilen eti yememeleri,

İkincisi kendilerini cinsel ahlaksızlıklardan ve dünyevi alışkanlıklardan uzak tutmaları,

Üçüncüsü  günlük yemeklerinde temiz et kullanmaları ve tüm kanı dökülmemiş et yememeleri (Elç.İşl.15:29) gerekiyordu.

  Konuşmanın özetini veren bu öneri herkes tarafından kabul edildi. Yasa’nın Hükümlerini uygulamak ve sünnet, diğer milletlerden gelen Hristiyanlar’ın ön koşulu değildi.

Putperestlere Havarilerin olumlu yaklaşımı sayesinde, Kilise tabiatında evrensel olduğunu ve Tanrı’nın tüm insanlara aynı sevgiyi gösterdiğini ve onları aynı Lütufla kucakladığını kanıtlamış oldu.

 Havariler’in Zirve toplatısında alınan bu karar, sorunun başlangıç yeri Antakya’ya, havariler tarafından yazılan bir yazıyla resmen açıklandı. Yahuda Barsabba ve Silas adında iki peygamber Antakya’nın temsilcisi olarak görevlendirildiler (Elç.İşl.15:22). Bu iki kişiyle beraber bir kaç kişi daha Havari Aziz Pavlos ve Havari Aziz Barnabas’a Antakya’ya dönüş yolunda eşlik ettiler. Oraya vardıkları zaman Kilise’nin tüm üyeleri toplandı ve yazı okundu. Bu avutucu karar imanlıları sevindirdi (Elç.İşl.15:31).

 Böylece Kilise, Havariler’in zirve toplatısında, ilk adımlarda karşılaşılan büyük bir sorunu çözmüş oldu. Kilise yaşamının ilk bin yılında ortaya çıkan tüm problemlerini aynı şekilde ele aldı. Yerel, bölgesel ve Ekümenik toplantılarla, Kutsal Ruh’un önderliğinde, dini liderlerin ve sadık imanlıların uymaları gereken dini hükümleri ve dinin mezheplerini belirlemiş oldu.

 

        Ses kaydιnι dinleyiniz:

 

https://www.youtube.com/watch?v=PzJrscvXGzI

Havari Aziz Pavlus’un Hayatı – Bölüm 11

 

SOTİRİOS TRAMPAS, PSİDYA METROPOLİTİ,  AZİZ PAVLOS, DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

                                                  

             11.Kudüs’te misyonerlerin zirve toplantısı