/ Manevi yaşam / Matta’nın 8. Pazar Günü Vaazı

Matta’nın 8. Pazar Günü Vaazı

Matta'nın 8. Pazar Günü Vaazı

          “Herkes yiyip doyduktan sonra on iki sepet dolusu yemek artığı topladılar.” (Matta 14, 20)

         İncil’in  bugünkü bölümünün bize betimlediği beş bin kişinin doyması mucizesi, Celile’nin Beytsaydası’nın dışındaki ıssız bir yerde gerçekleşti. Çevre köylerden ve şehirlerden binlerce insan İsa’nın ilahî öğretisini duymak için toplandı. İncil yazarı onların kadınlar ve çocuklar dışında beş bin kişi olduklarını bize belirtiyor. Beraberlerinde, İsa’ya onları iyileştirmesini rica etmek için hastalarını da getirdiler. Merhametli Rab önce hastalara şifa verdi sonra da onlara konuşma yapmaya başladı. İnsanlar ilk defa böyle sözler duyuyorlardı ve çok etkilenmişlerdi. Saatler geçiyordu fakat kimse gitmeye teşebbüs etmiyordu. Akşam oldu, hepsi acıkmıştı, bulundukları yer de ıssız bir yerdi, o civarda yiyecek bir şeyler bulmak kolay değildi! Özellikle de sayısız kadın ve çocuk dışındaki beş bin kişi için! Rab’bin Öğrencilerinin bu yüzden kafası karışıyor: Tüm bu insanlar ne yiyecek bu akşam? Bu nedenle halkın çevre köylere gidip yiyecek bir şeyler bulması için Öğretmen’den öğretisini durdurmasını istemeye karar veriyorlar. Fakat Mesih, daha önce görülmemiş bir yolla onları beslemeye kararlıydı. İlk olarak onları manevî açıdan doyurduğu gibi, maddesel olarak da onları doyuracaktı. İncil yazarının ne kadar da ilgiyle bu mucizeyi anlattığını duyduk. İsa, yemek için halkı çayırlığa oturttu, “… ellişer kişilik kümeler halinde…” (Luka 9, 14). Yanındaki küçük bir çocuğun tuttuğu iki balığı ve beş ekmeği aldı, bakışlarını göğre kaldırdı ve bunları takdis etti. Daha sonra halka dağıtmaları için Öğrencileri’ne bunları bölüp verdi. Her şey o kadar bereketliydi ki herkes yedi ve doydu, sonrasında da on iki dolu sepet arttı.
        Rabbimiz hediyelerini dünyaya çok cömert bir şekilde sunuyor! Celile’nin insanları, kendilerine bu kadar yemek sunacağını bilmeden, ne yiyeceklerini düşünmeden Mesih’e koştular, öğretisini dinlemek için. Bu olay Rab’bin şu sözlerini doğruluyor: “Öyleyse, `Ne yiyeceğiz?’ `Ne içeceğiz?’ ya da `Ne giyeceğiz?’ diyerek kaygılanmayın. Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız tüm bunları gereksindiğinizi bilir. Siz önce O’nun egemenliğinin ve O’ndaki doğruluğun ardından gidin, o zaman size tüm bunlar da verilecektir.” (Matta 6, 31-33).
         Peki bizler bu sözleri kabul ediyor muyuz? Rabbimiz’in bu tavsiyelerine gereken önemi gösteriyor muyuz? Önce ruhumuzun manevî beslenmesi için endişelenip daha sonra maddi ihtiyaçlarımızı düşünüyor muyuz? Yoksa tam tersi oluyor ve tüm vaktimizi bedenimiz için mi harcıyoruz? Sadece maddesel ihtiyaçlarımız için mi; hislerimizi tatmin eden şeyler için mi? Ve böylece ruhumuzu Allah’ın sözüyle, Kutsal Kitap ile ve diğer manevî kitaplar ile beslemek için azıcık zaman bile ayırmıyor muyuz? İşlerimizle meşgul olup günlük duamızı, Rab’bin Sofrası Ayinine ve Kilisemiz’in diğer dualarına katılmayı ihmal mi ediyoruz? Yani göklerin krallığına girmek için yapılan hazırlığımızla ilgili olan şeyleri görmezden mi geliyoruz?                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                
         Maalesef ki sadece hayatî ihtiyaçlarını karşılamak için hareket eden vaftizli Hristiyanlar var, sanki sadece bedene sahiplermiş, ölümsüz bir ruha sahip değillermiş gibi! Daha sonra da hayatlarında umutsuzluk, hayal kırıklığı, endişe, yalnızlık, barış ya da neşe eksikliği gibi şeylerdne şikayet ediyorlar. Fakat bedene can veren ruh, besinsiz ve neşenin kaynağı olan Mesih’ten uzak kaldığında, tüm bu üzücü durumların yaşanması çok normal.
          Kilisemiz üyelerine her hafta Allah’ın sözünü duymaları için olanaklar tanıyor. Ayrıca Rab’bin Sofrası Ayinleri ve dualar yapıyor, inananlar Allah ile iletişimde olsun diye. Tüm bunların yanında Hristiyanları evlerinde Kutsal Kitap’ı ve başka Ortodoks maneviyatıyla ilgili kitapları okumaları ve sık sık dua etmeleri için teşvik ediyor. Bu olanakları göz ardı etmeyelim ve unutmayalım. Bunlar bizi Allah ile bir kılıyor, hayatın zorlukları karşısında ve ayartmalarla başa çıkmada güçlendiriyor, ruhlarımızı sakinleştiriyor ve neşelendiriyor. Bizlere ebedî mutluluk sağlayacak olan kutsanmamız konusunda yardım ediyor.
          Hepinize kalpten bunları dilerim.

                                                                                 30.7.2017

Çeviren: Rahip Nektarios

Matta’nın 8. Pazar Günü Vaazı