/ Kitaplar / İkona: Değerli bir manevi miras

İkona: Değerli bir manevi miras

İkona: Değerli bir manevi miras

  Kore Metropoliti ve İlahiyat Profesörü Ambrosius Zoğrafos

   Ortodoksluk’ta 4.yy.’dan itibaren ikona kullanımı başlamıştır; bundaki gaye RAB’bimiz İsa’nın kilisesindeki derin bilgeliği inananlara öğretmede yardımcı olmaktır. Yani İncil’deki sözlerle kilise bilimi (Ecclesiology), İsa Mesih bilimi (Christology), Kutsal Ruh bilimi (Pneumatology) vb. detaylı ilahiyat teorilerinin kolayca anlaşılmasında görsel açıdan yardımcı ders kitapları gerekli olmuştur. 
   Ortodoksluk’ta erken zamanlardan beri şarkı ve şiir, resim, kilise inşaasının yapısı vb.’inde sanatsal vasıtaların insanlığın kurtarılması için Tanrı’nın yüce işine çokca yardımı olduğu gerçeği bilinmektedir. 

Zaman geçtikçe, RAB’bimiz İsa Mesih’in Kilisesi’nin doktrinlerini değiştirmek isteyen sapkın aşırılıklar meydana geldi. Resmi kiliseler bu tarz karışıklık dönemine maruz kaldığından, inananlar net ilahi öğreti eğitimine ihtiyaç duymuş ve bu süreçte eğitimde etkili olan, ikonalar kullanılmaya başlanmıştır. 
Elbette ikonalarda ruhun varlığı söz konusu değildir. Ama, ikonaların görsel etkiye sahip olduklarından eğitimin içeriğini nispeten etkili aktarmada büyük faydaları vardır. 

İnananlar kilise içine girer girmez ikonayı görürler ve doğal bir şekilde gönül kapıları açılmış olur. 4.yy.’da yaşamış olan Aziz Dorious’un erken zamanlarda “Kilisenin iç kısmına çizilen dilsiz ikonalar, sözsüz bir dili bize aktarırlar ve bunun etkisi aşırı derecede büyüktür.” dediğine dair kayıtlar vardır.
   Ortodoksluk’ta Tanrı’nın sözü öğretilirken yazıyla kayda geçmiş Tanrı sözü olan İncil kullanılmıştır; ayrıca resimden oluşan Tanrı’nın sözü olan ikonalar da kullanılmıştır.  Böylelikle Müjde’nin içeriğinin çizildiği çok sayıda ikonaya resim halini almış Müjde (İncil) denilebilir. Çünkü, ikonaların sadece sanatsal yönleri yoktur, bunun yanında inananlara doğrudan Ortodoksluk ilahiyatını öğretirler ve bunu açıklarlar.
   İkonayla resimdeki derin ifadeyi anlamak için, ilk önce ikonada kullanılan simgesel dilin anlaşılması gerekir ve hangi simgenin ne anlama geldiği bilinirse, ikonadaki içerik doğru bir şekilde kavranabilir. Aziz Basilios, 4.yy ikonasına dair “İkonaya saygı gösterilirse o saygı ikonanın kahramanı olan şahsa aktarılır” demiştir.
   RAB’bimiz İsa’nın çizili olduğu ikonaya saygıyı ifade etmek, ağaçtan yapılan bir materyale saygı gösterilmesi değil; RAB’bimiz İsa’nın kendisine yapılan bir ibadettir.  Tekrar edilecek olursa; ikona, ikonaya çizilenle bilinçsel olarak iletişim kurulmasına yardımcı olur. Örneğin; uzaktaki sevdiğimiz birini düşünürken o’nun fotoğrafına sahip olmamız gibi. Tıpkı bir annenin uzaktaki oğlunu özleyerek gözyaşı dökerek sevdiği oğlununun fotoğrafını öpmesi gibi, burada önemli olan kağıttan fotoğraf değil annenin oğluna olan sevgisi ki bu, o fotoğrafı öptürendir. Aynı bu şekilde Ortodoks inananları, ağaçtan yapılan ikonanın kendisini öperler, ama bu ikonaya çizilen RAB’bimiz İsa’ya da kutsal Meryem ana veya bir başka azize olan saygı ve sevgiyi ifade eder.
   On emirde, “puta tapmayacaksın” diyen bir söz; “Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın” (Mısır’dan Çıkış 20:4). Ama Ortodoksluk’ta kullanılan ikonayla alakalı, On emir’de kayıtlı put olarak yanlış anlayanlar olduğundan Ortodoksluk’ta ikonaya bir put olarak tapılmadığını açıklama gereği vardır.  (Ortodoksluk’ta bir put olarak tapınıldığı yanlış anlamasından kaçınmak için aynı resim kullanılmaz.) Bu soruna dair 8.yy büyük ilahiyatçılarından Aziz Şamlı Yuhanna (749 yılı) aşağıdaki: “Bedeni olmayan, görünmeyen Tanrı’yı çizmek imkansız bir iştir.  Görünmeyen Tanrı nasıl çizilebilir? İncil’de Tanrı’ya dair şöyle denmekte. Henüz Tanrı’yı gören yoktur. Ama babasının kucağındaki tek oğlan olarak Tanrı’yla aynı olan O kişi Tanrı’yı bildirmiştir (Yuhanna 1:18)…  Tanrı’nın bedeni yoktur ve görünmediğinden çizilemez; ama üçlü teslisten birisi olan RAB’bimiz İsa, bedene bürünerek insanlarla beraber yaşamıştır, bu nedenle Tanrı’nın ikonası yapılabilmiştir.  İkonanın yapıldığı malzemeye tapmak değil, bunları yaratan yaratıcıya saygıyla ibadet etmektir…  Ayrıca Yeni Ahit’te aşağıdaki gibi bir söz vardır…  Eski İsrailliler Tanrı’yı göremediler.  Ama hepimiz yüzünden büyük dalgalara atılarak ayna gibi RAB’bimiz İsa’nın görkemi yansır.  Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab`bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O`na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor. (II.Kor.3:18)” demiştir.
   787 yılı 7. Ekümenik Konsül’ünde (O zamanlar ayrılmamış tek bir Kilise Topluluğu mevcuttu; RAB’bimiz İsa’nın Kilisesi) ikona değerli olup saygının ifade edileceği bir şey olarak beyan edilmiş ve bir put olarak ibadet edilecek bir şey olmadığı çok net belirtilmiştir. Bu toplantıdaki kararlar ikonalarla alakalı Ortodoksların hala kabul ettikleri bir öğretiyi oluşturdu. Kutsal resim sorunuyla alakalı olarak yukarıdaki toplantıda kaydedilen dökümandan bir alıntı: “Eskiden beri kiliseden gelen tüm geleneğin kaydedildiği (İncil) ve sözle aktarılan gelenekler aynen yerine getirilir. İkona yapımıda bu geleneklerden biridir. Tanrı’nın oğlu olan RAB’bimiz İsa’nın, insan olarak bu dünyaya geldiğini belirten ikonalar, bu konuyla ilgili İncil’de yazılan sözlerle eşittir ve hatasız gerçeğin aktarılmış halidir.” İkonaya saygılı bir gönüle sahip olup, değerli olduğu düşünülerek yapılan ibadet sadece Tanrı’ya sunulur. İkonaya mür ve mumla saygı gösterilir. Bu nedenle RAB’bimiz İsa’ya inananlar böyle bir inanç aracılığıyla gelecekte yeryüzünden cennete doğru uzak mı uzak bir yolculuğa çıkacaklardır. Yeryüzündeki her şey geçici ve maddi olmasına karşın Tanrı’nın cenneti ebedi ve ruhani bir yerdir; yeryüzü tamamlanmamış bir yerdir ve yeryüzündeki her şey bozulup yok olma kaderiyle başbaşadır; ama cennet tamamlanmış ve ebedi bir yerdir.  Bu nedenle RAB’bimiz İsa’ya inananlar, Tanrı’nın krallığı olan kusursuz cennete gitmek için gerçek bir inanç yaşamını sürmelidirler. İkonanın bu tür gerçek bir inanç yaşamına faydalı olduğunu tekrar hatırlamanızı dileriz ve kutsal ikonanın ilahi anlamı hakkındaki bu kısa yazıyı burada sonlandırmak isteriz. 
……………………………………………………………………….

  1. Leonid Ouspensky ve Vladimir Lossky, The Meaning of Icons, trans. G.E.H.  Palmer ve E.  Kadloubovsky (Crestwood, N.  Y., 1982), p.25. 
    2.Nisadaki Aziz Gregorius, “Eis ton megan Martyra Theodoron”, (Büyük şehit Theodoros’a dair) PG46,737D. 
    3.Damaskos’daki Aziz Yuhanna, Logos A’.  Pros tous diavallontas tas hagias ikonas, 17 (İkonalara karşı gelenlere dair delil) PG94, 1248C. 
    4.Aziz Basilios, Peri tou Hagiou Pnevmatos, (Kutsal Ruh’a dair) P.G.32:149 
    5.  St.  John of Damascus, On Icons, ed.  Bonifatius Kotter, Die Schrift! en des Johannes von Damaskos, 7 vols.   (Berlin-New York, 1969-88), 3:143. 
    6.  G.D.  Mansi, Sacrorum conciliorum nova et amlissima collectio, 13,377B-E, 397C.

 


                         Ortodoks Kutsallığının İzahı 1
 
                                 
RAB’bimiz İsa (MS 6.yy)

İkona: Değerli bir manevi miras  

   Sıcak balmumu çizim yöntemiyle (balmumu karıştırılan rengin ısıtılmış demirle eritilerek yapıştırıldığı resim yöntemi) yapılmış taşınabilir ikona olarak Mısır Sina’daki bir Ortodoks kilisesinde tutulmakta olan özgün bir eserdir.

   RAB’bimiz İsa’nın görünüşlerinin ilahi ve güzel bir şekilde çizildiği, şimdiye kadar bulunan eserler arasında en eski olanıdır. Bu ikonada Efendimiz İsa, solunda değerli taşlarla süslenmiş İncil’i tutmakta ve sağ eliyle kutsamaktadır. İki gözü birbirinden farklı ifadeye sahiptir, bu RAB’bimiz İsa’nın iki çeşit özelliğe (insani yapı ve Tanrısal yapı) sahip olduğunu gösterir.

Hem Tanrı hem de İnsanoğlu olan RAB’bimiz İsa, tamamen bir Tanrı olarak (sert bakan sağ göz) « Adaletle yargılayan tek kişi » (Yakup, 4: 12), tüm insanlığı yaptıklarına göre hesaba çekecektir. 

RAB’bimiz İsa, tamamen bir İnsanoğlu olarak (sakin bakan sol göz) « Sadece günahlarımızı değil tüm dünyanın günahını da affetmek için kurban » (I.Yuhanna mektubu 2: 2) bu dünyaya gelmiş ve insanoğlunu kurtarmak için kendi kanını dökmüştür.

                              Ortodoks Kutsallığının İzahı 2

                              Tüm Evrenin İdarecisi

 İkona: Değerli bir manevi miras

   Kilisenin iç kısmındaki kubbe (dome) Bizantin kilise kümbeti gökyüzünü simgelemekte olup, tüm evrenin hakimi olan RAB’bimiz İsa buraya çizilmiştir.  Kore’deki Aziz Nikolaos Manastır Kilisesinin iç kısmındaki kubbede tüm evrenin hakimi Yüce Baba ve her şeyin yaratıcısı, ayrıca dünyanın kurtarıcısı olan RAB’bimiz İsa bulunmaktadır. Tüm evreni görebilen RAB’bimiz İsa’nın bakışları burada vurgulanmıştır, aynı bakışlar toprağa bakmaktadır.  Bu, RAB’bimizin dünyayı yöneterek kendi tasarrufuyla tüm evreni koruduğu anlamına gelmektedir.

Tüm evrenin hakimi, her zaman Doğu’dan Batı’ya bakmaktadır, bu adalet güneşinin Doğu’dan doğarak Batı’dan batmasını simgeler.  Bu görünüşü, sert yüz ifadeli bir dünyanın hakimi olarak; ama aynı zamanda da sakin ve sevgi dolu bir yapıdadır.
Tüm evrenin hakimi, iç elbise üzerine havludan dış elbise giymektedir. (Bkz. Mezmurlar, 104: 6-7: Engini ona bir giysi gibi giydirdin, Sular dağların üzerinde durdu. Sen kükreyince sular kaçtı, Göğü gürletince hemen çekildi.)

   RAB’bimiz sağ eliyle kutsamakta ve diğer eliyle İncil’i tutmaktadır. Yüksek noktaya çizilmiş RAB’bimiz İsa, kesintisiz olarak dünyayı kutsamakta, kiliseye gelen insanlara Tanrı’nın bereketiyle Efendimiz’in öğretileri uygulanırsa kurtarılacaklarını belirtmektedir.

Tüm evrenin hakiminin etrafına melekler çizilmiştir. Onlar sürekli olarak RAB’bimizi övmekte ve ibadet etmektedirler.  Bunun hemen altında Eski Ahit dönemindeki peygamberler çizilmiştir. Yayılan havlu şeklinde Mesih’e (Kurtarıcı) dair içerik bulunmaktadır.
                             Ortodoks Kutsallığının İzahı 3

                               Meryemana’ya Müjdeli Haber

İkona: Değerli bir manevi miras   

Meryemana’ya müjde ikonası, açıklanmamış büyük bir mistik Tanrı sözünün vücut bulmasında bakire Meryem’in katkısını ifade etmektedir. Dikkatlice bakılırsa, ikonanın yapımcısının Luka İncili’nde anlatılan içeriği baz alarak bu ikonayı oluşturduğu anlaşılabilir.

“Elizabet’in hamileliğinin altıncı ayında Tanrı, melek Cebrail’i Celile’de bulunan Nasıra adlı kente, Davut’un soyundan Yusuf adındaki adama nişanlı olan bir kıza gönderdi. Kızın adı Meryem’di. Onun yanına giren melek, «Ey Tanrı’nın lütfuna erişen kız, selam! Rab seninledir» dedi. Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. Ama melek ona, «Korkma Meryem» dedi, «sen Tanrı’nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracaksın, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine `en yüce Olan’ın Oğlu’ denecek. Rab Tanrı O’na, atası Davut’un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup’un soyu üzerinde egemenlik sürecek, ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir.»
Meryem meleğe, «Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki» dedi.
Melek ona şöyle cevap verdi: «Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, en yüce Olan’ın gücü senin üstüne gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. Bak, senin akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kalmıştır. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır. Tanrı’nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.»
«Ben Rab’bin kuluyum» dedi Meryem, «bana dediğin gibi olsun.» Bundan sonra melek onun yanından ayrıldı. (Luka 1:26-38)

Bu durumda, Meryemana’nın müjde olayında ana rol oynayan burada tanımlanan bu iki kişiyi inceleyelim.

  1. a) Başmelek Cebrail. Melek Cebrail meleklerin başı olarak, Nasıra’daki temiz ve alçakgönüllü genç kıza Kutsal Ruh’tan ötürü Tanrı’nın annesi (Tanrı’yı doğuran (Theotokos)) olacağı müjdesini aktaran Tanrı’nın aslanıdır. Onun görünümü sakin gökyüzü gibi bir güzelliğe sahiptir. Melek Cebrail toprağa basmaktadır, aynı zamanda açık bacakları ve yukarıya doğru açılan kanatlarıyla bizlere henüz onun yükselişinin bitmediğini göstermektedir. Ayrıca sol elinde gökyüzünün aslanı olarak kralın hakimiyetini gösteren asayı tutmaktadır, sağ eli Azize Meryemana’nın kulağına fısıldayan bir harekette ve büyük melek selamı vermektedir, “Selam, ey Tanrı`nın lütfuna erişen kız! Rab seninledir” 
  2. b) Tanrı’yı doğuran (Theotokos). Tanrı’nın annesi asil bir şekilde işlemeli bir tahtta oturmaktadır. Onun oturma şekli büyük melekle buluşmaktan doğan bir ihtişamı göstermektedir. Ortodoksluk’ta Tanrı’yı doğuran (Theotokos) “Heruvimlerden daha saygın ve Serafimlerden kıyaslanmaz ölçüde yüce olan” bir kişi olarak takdis edilmektedir.

İkona yapımcısı, Meryemana’nın görünüşünde müjdeli haber anındaki iç dünyasındaki psikolojik oluşumu göstermeye gayret etmiştir.  İlk önce başmeleğin ortaya çıkışı elbette Tanrıdoğuranı (Theotokos) ürkütür ve düşünceye dalmasına yol açar. Bu sebeple yüzünde merak ve şaşkınlık ifadesi vardır.

 

Şaşkınlıkla beraber bilgeliğini sağ el avuç içini açarak göstermektedir. Merak uyandıran bu el hareketi “henüz evlenmeden nasıl olur da çocuk doğururum?” der gibi. Tanrı’nın annesi olduğuna dair melek Cebrail’in kendinden emin oluşundan şüphelenmemiş ve bundan endişe duymamıştır. Ama bilge bir şekilde “Bu beden bakiredir. Nasıl olurda böyle bir şey olabilir?” diye sormuştur. Burada Tanrıdoğuran (Theotokos) esas olarak Havva’dan farklıdır. Havva, kendisinin bencilliğine kapılarak şeytanın emrettiği gibi, emin olunmayan şeyleri kabul etmiştir. Ama; ikinci Havva olan Tanrıdoğuran bunun aksine, alçakgönüllülükle, Tanrı’nın sözüne şartsız boyun eğerek, Tanrı aslanının sözünü nasıl bir yöntemle gerçekleştireceğini öğrenmek için sormaktadır. Başmelek, bütün bu olanların Kutsal Ruh’un lütfu ve Tanrı’nın kudretiyle gerçekleştiğinden bahsederken; O kız, tüm gönlüyle bu dünyanın kurtuluşunun başlangıcı olan şu sözle; bunu kesin olarak kabul etmektedir: «Ben Rab’bin kuluyum, bana dediğin gibi olsun.» Çünkü “Sözün beden alması sadece Yüce Baba ve Kutsal Ruh’un kudretiyle gerçekleşen bir şey …  aynı zamanda bakirenin isteği ve inancı olmasındandır.” (Nikolaos Kavasilas) 
                             

                          

                             Ortodoks Kutsallığının İzahı 4

                               RAB’bimiz İsa’nın doğumu

 İkona: Değerli bir manevi miras

  Bakire Meryem, dürüst Yusuf’la beraber Beytlehem kentine doğru nüfus sayımına katılım başvurusu yapmak üzere gittiğinde, “Onlar oradayken, Meryem’in doğum yapma vakti geldi ve ilk oğlunu doğurdu. Onu kundağa sarıp bir yemliğe yatırdı. Çünkü handa kendilerine yer yoktu.” (Luka, 2:7) 

RAB’bimiz İsa’nın doğumu ikonada karanlık bir yemlik mağara içinde resmedilmiştir.  Mağaranın içinin siyahla boyanması, RAB’bimiz İsa’nın doğum öncesini simgeler.  Yemliğin içinde uzanmakta olan çocuk, RAB’bimiz İsa’nın bedeninin kendir beziyle sarılı olduğu yer RAB’bimiz İsa’nın sahip olduğu iki çeşit yapıdan, yani Tanrısal ve insani vasfından, insani yönü simgeler. İkona üzerindeki yıldızdan yansıyan tek şeritlik ışık RAB’bimiz İsa’nın ışığının dünyaya geldiğini simgeler. 

 

İkonanın yapımcısı, peygamber Yeşaya yazıtında söylendiği gibi mağaradaki ineği ve eşeği çizmiştir, (Yeşeya, 1:3 “Öküz sahibini, eşek efendisinin yemliğini bilir, ama İsrail halkı bu kadarını bile bilmiyor, Halkım anlamıyor.”) ikonanın ortasına çizilmesi bu peygamberin sözünü vurgulamak içindir, ayrıca Yahudiler’in işlediği hatayı bizim de tekrar işlemememiz içindir. RAB’bimiz İsa, bizim kurtuluşumuz için dünyaya gelmiştir. Bizler de O’nu sevgiyle kabul etmek zorundayız.

   Bakire Meryem’in konumu, özel bir noktadadır; başka kişilerden farkedilir bir nokta olan ikonanın ortasında bulunur. Bu RAB’bimiz İsa’nın sözüne olan güveni ve sadakati gösterir, hem Tanrı hem de insan olan RAB’bimiz İsa’yı dünyaya getiren bir kişi olarak tam bir olgunluğa erdiğinin göstergesidir. Bakire Meryem’in başı ve iki omuzuna çizilen üç yıldız onun RAB’bimiz İsa’yı doğurmadan önce de, doğururken de, doğurduktan sonra da bakire olduğunu simgeler.

 
   İkonanın yukarısındaki melekler RAB’bimiz İsa’nın doğumunda meleklerin O’nu övdüğünü söyleyen İncil’deki ifadeyi gösterir.  (“En yücelerde Tanrı’ya yücelik olsun, yeryüzünde O’nun hoşnut kaldığı insanlara esenlik olsun!” Luka 2:14).  Diğer tarafındaki melek, RAB’bimiz İsa’nın doğum müjdesini şahitlere aktaran İncil’deki ifadeyi göstermektedir. (“Melek ‘Korkma! Ben sana müjde vermek için geldim. Tüm halka büyük bir sevinç olacak bir müjde.’” Luka 1:10) Ayrıca başka bir şahit meleğin müjdeli haberini memnuniyetle kabul eden bir görünüşte, diğer başka bir şahit ise, flüt çalarak RAB’bimiz İsa’nın dünyaya gelmesindeki büyük ve mucizevi sevinci ifade etmektedir.
   Meleğin alt tarafında ata binen üç yıldızbilimci çizilmiştir. Bu yıldızbilimciler yıldızların rehberliğine göre gelmişlerdir, doğan Mesih İsa’ya sunulacak hediyeleri tutmaktadırlar.  (“Ayrıca değerli eşya kutusunu açarak altın, buhur ve mürden hediyeler sundular.” Matta, 1:11). Yıldızbilimciler ikonalara tapanları simgelemektedir, bu nedenle onların ileride RAB’bimiz İsa’ya inanacaklarını gösterir. Yıldızbilimcilerin getirdikleri hediyeler özel bir anlam taşımaktadır : öncelikle altın, RAB’bimiz İsa’nın her şeyin sahibi (mutasarrıf) olduğunu simgeler. Buhur, RAB’bimiz İsa’nın Tanrı olduğunu, ölülerin vücuduna sürülen mür ise; bizler için ölen Mesih İsa’nın mezarını simgeler.

 
   İkonanın alt tarafında bir kadının çocuğu yıkama sahnesi, RAB’bimiz İsa’nın bize benzer bir insan olarak doğduğunu simgeler.

   Yıldızbilimcilerin alt tarafında bulunan nikahlı Yusuf, çenesini sol eline dayamış, düşünceli bir şekilde oturmaktadır. Onun önünde köylü kılığında ayakta duran ihtiyar, şeytanı simgeler. Şeytan, Yusuf nasıl oldu da, Meryem’i İsa’ya hamile bıraktı diye şüpheye düşürmektedir.  Ayrıca bu sahne, sıradan insanların “nasıl olur da, Tanrı bir insan olur” diye düşünmelerini ve bunu anlamakta çektikleri zorluğu simgeler.  (Bkz. Matta, 1:18-19).  Burada özellikle vurgulanacak nokta nikahlı Yusuf’un konumudur. O bakire Meryem ve RAB’bimiz İsa’dan uzaktaki bir köşede resmedilmiştir, bu onun RAB’bimiz İsa’nın doğumuyla bir alakası olmadığını simgeler. Ayrıca bu doğrudan RAB’bimiz İsa’nın Kutsal Ruh vasıtasıyla doğduğunu gösterir. Adil Yusuf, RAB’bimiz İsa’nın babası değil Mesih İsa ve Meryemana’nın koruyucusu, gözeticisidir.

 

                            Ortodoks Kutsallığının İzahı 5

                               RAB’bimiz İsa’nın Vaftizi

 İkona: Değerli bir manevi miras

   Matta İncil’inde yazılan ifadeye göre vaftizci Yahya Ürdün Nehri’nde vaaz verip, vaftiz yapmaktaydı, RAB’bimiz İsa ona vaftiz olmak için gitti.  RAB’bimiz İsa, vaftiz olurken gökyüzünden Kutsal Ruh bir güvercin şeklinde inerek geldi.  Ayrıca gökyüzünden Babası olan Tanrı’nın sesi duyuldu.  (Bkz. Matta, 3:13-17)
İsa Mesih, vaftiz olduğu anda ilk kez kutsal teslis (Üçlü Birlik) ortaya çıktı. Bundan ötürü Ortodoksluk’ta RAB’bimiz İsa’nın vaftiz olduğu kutsal güne «yenilenme günü» denir. 
  RAB’bimiz İsa’nın vaftizi ikonasında, bu olay şöyle ifade edilmektedir. İkonanın üst kısmında güneş şekli ve ışık resmedilmiştir.  Bu gökyüzünün açıldığını simgeler. Gökyüzü Baba Tanrı’nın mekânına işaret eder. Güneşten aydınlık yansımaktadır. Bu güneş görünümünden Kutsal Oğul olan RAB’bimiz İsa’nın başının üstüne kadar, teslisin üçüncü parçası olan Kutsal Ruh, güvercin şeklinde yansımaktadır. 
İkonanın sol ve sağ tarafına doğru kaya çizilmiştir. Onun ortasından Ürdün Nehri şiddetle akmaktadır.  RAB’bimiz İsa’nın, karnını kapatmış bir şekilde nehrin ortasında ayakta durduğu görüntüsü çizilmiştir. Sağ eliyle suyu kutsamaktadır. RAB’bimiz İsa’nın sağ tarafında Vaftizci Yahya ayakta durmakta ve şaşırmış bir ifadeyle Kutsal Ruha bakmakta, RAB’bimiz İsa’nın başı üzerine elinin ucuyla hafifçe dokunmaktadır. Bu durum «ben nasıl olur da RAB’bimiz İsa’yı vaftiz etmeye kalkışırım» duygusunu ifade etmektedir.  Diğer eli dua eder bir pozisyondadır. Karşı tarafında, nehrin öte kıyısına dört tane melek çizilmiştir.  Meleklerin elleri elbiseyle kapatılmış vaziyettedir, bu onların RAB’bimiz İsa’ya saygılarını ifade eder. Bir melek hayranlıkla gökyüzüne bakarak dua etmektedir.  Diğer melekler, elleri açık halde RAB’bimiz İsa’ya saygıyla yardım etme pozisyonundadırlar.  İkonanın alt kısmı, tam RAB’bimiz İsa’nın ayak tarafına doğru, elbisesini yarıya kadar giymiş, bir ejderhanın üzerine oturmakta olan kadın vardır.  Bu Mezmur 74:13 sözünün içeriğini ifade etmektedir (Gücünle denizi yardın, Canavarların kafasını sularda parçaladın.), diğer bir tarafta duran erkek Ürdün Nehri’ni simgelemekte olup, Mezmur 114:3 ve 5’de içeriği ifade edilmektedir.  Yaratılan nehrin dahi günahsız RAB’bimiz İsa’nın vaftiz etmesi için bizzat nehre girdiğini görüp buna şaşırdığını ifade etmiştir. 
   Vaftizci Yahya’nın yakınlarında balta saplı ufak bir ağaç var.  Bu doğrudan Matta bölüm 3:10’daki yeri ifade eder, “Balta şimdiden ağaçların köküne dayanmıştır. iyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılacak.”. Vaftizci Yahya tarafından Ferisiler’e söylenen bu söz, bizlere de nasihat olarak duyurulmak adına ikonaya çizilmiştir.

 

                              Ortodoks Kutsallığının İzahı 6

                            Kurtarıcı RAB’bimiz İsa’nın Belirmesi

İkona: Değerli bir manevi miras                          

   Matta, Markos, Luka İncili’nde ve Havari Aziz Petrus’un Mektubunda Kurtarıcı RAB’bimiz İsa’nın Tanrılığının insanlara ve doğaya görünmesi açıklanmaktadır. Tabor Dağı’nda RAB’bimiz İsa’nın yüzü Tanrısal bir onurla güneş gibi ışık saçmaktadır, elbisesi ışık gibi bembeyaz olmuştur.  RAB’bimiz İsa’nın her iki tarafında Eski Ahit’teki önemli kişiler olan Musa ve İlyas görünür, RAB’bimiz İsa’yla sohbet halindedirler; bu konuşmanın içeriği RAB’bimiz İsa’nın ölümüne dairdir.  Ayrıca üç havarisi Petrus, Yuhanna ve Yakup RAB’bimiz İsa’nın belirmesini doğrudan göremeyen bir vaziyette başları önlerinde görünmektedirler.

Kurtarıcı RAB’bimiz İsa’nın belirmesi ikonası, İncil’deki olayı ifade etmektedir.  Üç tane dağ tomurcuğu vardır, ortadaki tomurcuğun üstünde tüm ihtişamıyla RAB’bimiz İsa durmaktadır.  RAB’bimiz İsa’nın arkasında büyük bir çember yer alıyor: çemberin içinde iki tane eşkenar dörtgen şeklinde görünüm birbiriyle çakışmaktadır.  Bir eşkenar dörtgen Yüce Baba’yı göstererek «bu benim oğlum» diyen İncil sözünü ifade etmektedir.  Diğer eşkenar dörtgen ise Kutsal Ruh’u işaret etmektedir, İncil’deki «ışık saçan bulutu» (Matta, 17:5) simgelemekte olup, bu da Kutsal Ruh’un sembolüdür. Böylelikle iki adet eşkenar dörtgen şekli üçlü birlikten, yani teslisten iki parçayı, Yüce Baba’yı ve Kutsal Ruh’u simgeler.  Büyük çember Tanrı’nın şerefini simgeler ve iki parçayı kapsayarak tam bir üçlü (teslis) ortaya çıkarır.  RAB’bimiz İsa’nın gözleri beyazdır, bu O’nun bedeninde de ışık olduğunu gösterir.  RAB’bimiz İsa, güneş ışığını alarak yansıtmaz ışığı bizzat Kendisi sağlar. 

 

RAB’bimiz İsa sağ eliyle kutsamakta, sol eliyle parşömen tomarı tutmaktadır.

RAB’bimiz İsa’nın sağında (bakan kişinin solunda) peygamber İlyas, solunda (bakan kişinin sağında) peygamber Musa vardır.  Peygamber İlyas elini kaldırmaktadır, bu onun RAB’bimiz İsa’yla sohbet ettiğini simgeler. Peygamber Musa, Sina Dağı’nda aldığı emirleri küçük bir taş levhayla tutmaktadır. Bu iki peygamber, RAB’bimiz İsa’nın kanununu temsil edenler olarak, peygamberlerin de temsilcileridir.  Ayrıca bu iki peygamber, RAB’bimiz İsa’nın şerefine bizzat nail olanlar olarak, Musa Sina Dağı’nda, İlyas Galmel Dağı’nda böyle bir tecrübeyi edinmişlerdir. Peygamber Musa; ölenlerin temsilcisidir, peygamber İlyas ise; sürüp giden bir vasıtaya binip gökyüzüne yükselerek yaşayanları temsil eder.  (Bkz. İkinci Krallar, 2:1-18)

 

İkonada Eski Ahit’teki iki peygamber ve Yeni Ahit’teki üç havari, Eski Ahit ve Yeni Ahit’in birbirleriyle bağlantılı olduğunu simgeler. RAB’bimiz İsa’nın tam aşağısında üç havarisi ― Petrus, Yuhanna, Yakup ― yere kapanmaktadırlar.  Bu havariler özellikle RAB’bimiz İsa’ya olan inançları, sevgileri ve fedakarlıkları büyük olanlar sıfatıyla, RAB’bimiz İsa’nın belirmesinde hazır bulunma şerefine mazhar olmuşlardır.  Havariler, birer insan olarak Tanrısal ışığı göremezler ya da buna dayanamazlar.  Havari Petrus, elbisesinin kenarıyla yüzünü kapatmış bir halde; RAB’bimiz İsa’nın tarafına doğru yönelerek bir gözüyle bakmakta ve RAB’bimiz İsa’ya bir söz söylemek istemektedir.  (Bkz. Luka 17:4 “Bizler burada kalsak ne kadar güzel olur!”) bir diğer taraftan başka havarileri ters istikamete yönelmiş vaziyette yere kapanmaktadırlar. Çok kuvvetli Tanrısal ışıktan ötürü iki havarisi aşağıya doğru inmektedirler. 
   Kurtarıcı RAB’bimiz İsa’nın belirmesi, çarmıha gerilmeden önce oluşan bir olay olmasıyla, ilk olarak havarileri O’nun çarmıhta öldüğünü görseler de RAB’bimiz İsa’nın Tanrı olduğuna sağlam bir şekilde inanmaları için, ikinci olarak kendisinin çarmıha gerilmesinin kendi sözüyle oluşan bir şey olduğunu onlara öğretmek için gerçekleşmiştir. 

                        Ortodoks Kutsallığının İzahı 7, 8

            Havarilerin Kutsanmış Ekmek (kutsal beden) ve Şarabı (kutsal kan) Almaları

                     İkona: Değerli bir manevi miras

   Bu ikona, İncil’e göre RAB’bimiz İsa’nın havarilerilerine kutsal bedeni (ekmek) ve kutsal kanını (şarap) verişini temsil etmektedir. İncil’e göre RAB’bimiz İsa, ekmeği kutsadıktan sonra doğaüstü bir yöntemle ekmeği Kendi bedenine, üzüm şarabını kanına dönüştürerek, bu şekilde tamamlanan bedeni ve kanı; yani, kutsal bedeni ve kutsal kanı havarilerine verdi.  (Bkz. Markos, 14:22-25)

«Beni hatırlayarak böyle yapın» diyen 1. Kor.11:24’e göre Ortodoksluk’ta kutsal ekmek-şarap ayini (Aşai rabbani ayini) her yapıldığında, bununla aynı «şükran ikrarı» tekraren gerçekleştirilmektedir.

   Kilisedeki sunak, son akşam yemeğinin verildiği yemek masasına benzetilir.  Son akşam yemeğinde ekmek ve üzüm şarabı gizemli bir şekilde değişerek RAB’bimiz İsa’nın beden ve kanına dönüşeceği gibi, Aşai rabbani ayini her yapıldığında Başrahip olan RAB’bimiz İsa’nın katılımıyla bu ayinde bulunan rahiplere ve inananlara kendisinin beden ve kanını aktarır. Tekrar ifade edecek olursak, bizler; simgesel olarak RAB’bimiz İsa’nın bedenini ve kanını almıyoruz, gerçekten O’nun bedenini ve kanını alıyoruz.

 
   Öyleyse, Aşai rabbani ayininde kutsal bedeni ve kanı almadan önce, rahibin verdiği ‘kutsal beden ve kanı uygulamak için okunan Komünyon Duası’nın sözlerine dikkat etmeye çalışalım. 
«(Kısaltılmıştır) RAB’bimiz İsa’nın kusursuz kutsal bedeni ve değerli kutsal kanını RAB’bimiz İsa eliyle bizlere paylaştırır ve bizler aracılığıyla RAB’bimiz İsa’nın tüm halklarına paylaştırılır.» (Yeni Aşai rabbani ayini kitapçığı; sayfa 31)

   RAB’bimiz İsa’nın eliyle kutsal beden ve kutsal kanın verildiği gerçeğini inananlara vurgulamak için, Ortodoksluk’ta sunak önündeki duvar tarafındaki kısımda «Hep birlikte» diye yazmaktadır. Gökyüzünden daha geniş olan, Kutsal Ana Meryem duvar resminin altına bu ikona yerleştirilmektedir. Bunun nedeni, inananların bu ikonayı görerek her ayinde gizemli bir iman ikrarı olan ‘Aşai rabbani ayinini’ doğru bir şekilde tekrar düşünmelerine yardımcı olmak içindir.

   Bu ikonada bir çok kişi çizilidir ve bu iki kısımda açıklanabilir.

   Başrahip elbisesini giyen RAB’bimiz İsa, merkezde resmedilmiştir. O’nun önünde sunak vardır, bu ise gökyüzündeki sunağı simgeler. RAB’bimiz İsa’yı merkez alarak her iki tarafta ayrı ayrı altı havari çizilmiştir.  İki kollarını açan havariler, bir elinde kendi bedeninin olduğu metal tabak, diğer elinde kendi kanının olduğu şarap kadehini tutmakta olan, RAB’bimiz İsa’ya yakın duran görüntüleriyle çizilmiştir.  Bu havarilerden birkaç tanesinin elleri elbiseyle örtülüdür, bu RAB’bimiz İsa’ya gösterilen saygı ve hürmetkar içtenliği simgeler.

   Havarilerin üst kısmında RAB’bimiz İsa’nın sözleri yazmaktadır. “Alın ve yiyin.  Bu benim bedenimdir.” (Bkz. Matta, 26: 26-27)

   Bu ikonanın özelliklerinden bir tanesi, sağ baştaki aziz havari Pavlus’un kutsal beden ile kutsal kanı almak için RAB’bimiz İsa’ya yaklaşma görüntüsüdür. Ortodoksluk’taki ikonalardan ‘Kutsal Ruhun görünmesi’ yada ‘Hamsin yortusu’ ikonalarında havari Pavlus’un çizildiği gibi bu ikonada da havari Pavlus çizilmiştir. Bu ikona yapımcısının karıştırmasından ötürü yanlış çizilen bir şey değildir. Elbette son akşam yemeğine toplanan havariler arasında havari Pavlus yoktu; ama ikona yapımcısı aziz havari Pavlus’un doğrudan RAB’bimiz İsa’dan kutsal beden ile kutsal kanı aldığı içerik (“Benim sizlere aktardığım şey RAB’bimiz İsa’dan aldığımdır” 1.Kor.11:23) ile mekan ve zamanı aşan bir yöntemle şükran ikrarı olan, Aşai Rabbani kanının tüm kiliselere ait olduğunu ifade eder.  Bu ikonaya çizilen havariler, kilisenin kurulduğu zamandan son döneme varıncaya kadar tüm kilise inananlarını temsil eder. Ayrıca hepimiz için kurban olan RAB’bimiz İsa, bedeni ve kanını; yani, kutsal beden ve kutsal kanını inananlara ruhani bir gıda olarak verir.

   Bu ikonaya çizilen havariler kutsal beden ile kutsal kanı almak için istekli bir ifade taşımaktadırlar.

 
   Bu ikonanın sağında ve solunda elbise giymiş iki melek çizilmiştir; bu meleklerin de şükran ayinine katılarak yardım ettiklerini gösterir.  (‘RAB’bimiz İsa, bizim Tanrımız’dır, RAB’bimiz İsa; gökyüzündeki melek ve büyük meleğin derecesini ve ordusunu kurarak şerefine mazhar kıldı.  Onlarla bizi bir kıldı; bizlerle beraber dua ederek RAB’bimiz İsa’nın iyilikle onurunu veriniz’ ―Yeni Aşai Rabbani ayini kitapçığı, sayfa 13; Bkz. ‘Katılım duası’)

   Her şeyden çok bu ikona, aşağıdaki gibi bir öğretiyi tekrar vurgular.  İnananlar rahipten kutsal bedenle kutsal kanı alırken, aslında RAB’bimiz İsa kendi bedeniyle kanını rahibin eli aracılığıyla inananlara  (kutsal bedenle kutsal kan olarak) paylaştırarak verir.
                             

                             Ortodoks Kutsallığının İzahı 9

                               RAB’bimiz İsa-Kilisenin Damadı

                                İkona: Değerli bir manevi miras

   RAB’bimiz İsa kilisenin damadı olarakta çağrılır. Çünkü, Matta 25:1 âyetindeki benzetme temel alınmaktadır. Tekrar ifade edersek, RAB’bimiz İsa, son yargılamadaki yargıç olur, ayrıca damat olarak her ruhla manevi evlilik yapar. Ortodoksluk’taki özel ayinlerden biri olan ‘damat ayini’yle sesli koro başlar.  Zorluklara maruz kalarak tekrar dünyaya gelen RAB’bimiz İsa’yı karşılamadan önce, RAB’bimiz İsa ve sevgiyle buluşmak için Ortodoksluk’ta özel bir ayin olan bu damat ayini gerçekleştirilir. Tanrı’nın ülkesi manevi evliliğe benzetilir. Dünyada gerçekleşen evlilikte de esaslı bir sevginin gerektiği gibi, gerçek inanca sahip Ortodoks inanlısı; RAB’bimiz İsa’nın sevgisi olmaksızın gökyüzü ülkesindeki manevi evliliğe katılamaz.

 
   Sesli koroyla damat ayininde kilisenin damat ikonası da bu esnada kullanılır. Kilisenin damat ikonasında ifade edilen RAB’bimiz İsa, kralın adamlarınca sürüklenerek alındığından kıpkırmızı bir elbise giyer, dikenlerle örülü bir taç kullanır, sağ elinde kamış tutan bir görünüştedir (Bkz. Matta, 27:27-29). Bu ikona, İncil içeriğini yansıtmaktadır. Askerler RAB’bimiz İsa’yla dalga geçmek için elbisesini çıkartmışlardır.  RAB’bimiz İsa’yı «Yahudilerin kralı» diye çağırarak kendi giydikleri çok eski kırmızı renk elbiseyi giydirerek O’nu küçümsemişlerdir.  RAB’bimiz İsa, bir suçlu gibi iki eli haç şeklinde bağlanır ve kolları çok zayıftır.  Askerler alay etmek için, O’nun eline kralın asası yerine kamış tuttururlar. RAB’bimiz İsa’nın başında bilinen dikenli taç çizilidir. Askerler RAB’bimiz İsa’yla eğlenmek için, kral tacı yerine dikenli taç kullanmışlardır.  RAB’bimiz İsa’nın bakışları, üzgün bir ifadeyle resmedilmiştir ama yüzü barış dolu olup, yüzüne göklerin doğaüstü barışı ve güzelliği yansımaktadır. Bunun gibi RAB’bimiz İsa, insanoğlunu sevdiğinden kendi bedenini kurban etmiştir, tüm o aşağılamalar ve hor görmelere maruz kaldığından ikonada perişan ve değersiz görünüşte bir damat olarak ifade edilmektedir (Bkz. Efesliler 5:25 ).

Bu ikonaya bakarak, bir ilahi yazarının ifade ettiği şu sözü hatırlayabiliriz : «Damat tüm insanların içinde en güzel olan kişidir.» Ayrıca bizler bu ikonaya baktığımızda İncil’deki «On bekar kız benzetmesi» ve ses korosu Pazartesi akşamı yapılan damat ayini ilahisinin sözlerini  («Ey kardeşim, damat RAB’bimiz İsa’yı sevin.  Dürüst bakir kızlar gibi ahlaklı ve doğru bir inançla meşalemizi hazırlayalım. Bundan ötürü RAB’bimiz İsa’nın manevi düğününe katılabilme şartı elde edilebilir ve Tanrı’dan ölümsüzlük tacı alınır.» ―Charisma) daha derin anlayabiliriz.

                               Ortodoks Kutsallığının İzahı 10

                               Çarmıha Gerilen RAB’bimiz İsa

  İkona: Değerli bir manevi miras

   Günahkar insanoğlunu sınırsız seven RAB’bimiz İsa’nın sevgisi.  Büyük bir alçakgönüllük ve saygıyla kendini feda eden Tanrı’nın oğlu.  Çarmıh bunları simgeler. Aziz Havari Pavlus’un Filipililer 2:7-8’de belirttiği gibi, RAB’bimiz İsa, « Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. » RAB’bimiz İsa, çarmıhta bizim tüm günahlarımızı affetti.  Ölümün gücü yok olup, cennetin kapısı açıldı.  Hayat ve yeniden diriliş bağışlanmıştır.

 
   Havarilere göre RAB’bimiz İsa Golgota’da çarmıha gerilerek ölmüş, iki hırsızla birlikte çarmıha gerilmişti.  Çarmıhın tam altında Meryem ana ve başka kadınlar, ayrıca havari Yuhanna, askerler ve Yahudiler vardı.

 
   Çarmıhtaki İsa Mesih ikonasına bakıldığında; Meryem ana ve üç kadın, ayrıca havari Yuhanna ve bir asker çizilmiştir. Başka kişiler yoktur, bu çok önemsenmediğinden kaynaklanmaktadır. Önemli olan kişi elbisesiz RAB’bimiz İsa olduğundan gözleri kapalı, başı sağına doğru eğilmiş bir vaziyettedir.  Bu RAB’bimiz İsa’nın öldüğünü vurgulamak içindir; ruhu olmaksızın sadece insani özelliğiyle son halini göstermek içindir.  RAB’bimiz İsa’nın kaburga kemiklerinin görünmesi bedensel acıları ifade eder. Avuç içinin açık olması RAB’bimiz İsa’nın dua ettiğini gösterir.  RAB’bimiz İsa’nın, iki kolu açık halde çarmıha gerilmesi insanoğluyla barıştığını gösterir ve tüm insanları kucakladığı anlamına gelir. İki ayağı birleşik, dizleri biraz büküktür.  Bu bedenin ölerek çarmıha asılmışlığı değil; RAB’bimiz İsa, istediği için çarmıha gerilmiş ve bundan ötürü onun üstünde duruyormuş gibi göstermek içindir.  Elleri, ayakları ve yanlarından kan ve su akmaktadır.  Bu O’nun vefat ettiğini gösterir.  Çarmıhın üstünde «Şerefli Kral» [«Yahudilerin Kralı Nasıralı İsa»?] anlamında bir işaret vardır, Yahudilerin RAB’bimiz İsa’yla dalga geçmek için taktıkları bu lakab görünmez.

 
   Çarmıhın altında Golgota Tepesini simgeleyen ufak bir tepe ve kurukafa vardır. RAB’bimiz İsa’nın ayaklarından akan kan kurukafa tarafına doğru akmaktadır.  Bu “O’nun oğlu İsa’nın kanı tüm günahlarımızı tertemiz arındırır” (1. Yuhanna 1:7) ifadesiyle İncil’de mevcuttur.

   RAB’bimiz İsa’nın sağ yanında Meryem ana ve üç rahibe vardır. Onlar ayakta, acılarına sabreder bir görüntü vermekte ve RAB’bimiz İsa’ya bakmaktadırlar. Meryem ananın bir eli yüzündedir, ayrıca diğer eli merhamet dilemektedir. Çaresizlik ifadesi Meryem ana’da görünmez, bu; «senin oğlun insani ve rahmani özelliklere sahip bir kişidir» beyanına sağlam bir şekilde inanmasından kaynaklanır.

 
   Çarmıhın solunda RAB’bimiz İsa’nın sevgili Havarisi Yuhanna bulunmakta ve bir eli göğsünde, «Bu senin annendir» diyen RAB’bimiz İsa’nın sözlerini benimsediğini belli etmektedir (Bkz. Yuhanna, 19:27).

   Aziz Havari Yuhanna’nın arkasında bölük komutanı Loginos vardır. O RAB’bimiz İsa’ya bakmakta ve eli kalkık bir vaziyette RAB’bimiz İsa’nın suçsuz olduğunu itiraf etmektedir (Bkz. Luka, 23:47). Diğer kişiler üzgün bir yüz ifadesine sahiptir; ama bölük komutanı öyle değildir; bu RAB’bimiz İsa’yla iyi geçinen birisi olmadığını gösterir; yine de o, RAB’bimiz İsa’nın Tanrı olduğundan emin olduğu için bu şekilde bir yüz ifadesine sahiptir.

   Çarmıhın arkasında, RAB’bimiz İsa’nın tüm insanlık için çarmıha gerildiğini simgelemek üzere Yeruşalim’in kale duvarı görünmektedir (Bkz. İbraniler, 13:12).

                 

                              Ortodoks Kutsallığının İzahı 11
 
                              
RAB’bimiz İsa’nın Ölümden Dirilişi

                               İkona: Değerli bir manevi miras

   Ortodokslukta RAB’bimiz İsa’nın yeniden dirilişi ikonası; ‘RAB’bimiz İsa’nın yeraltına gidişi’ diye de bilinir.  Bu ikona, RAB’bimiz İsa’nın vefat ettikten sonra öteki dünyaya gidişini ifade eder.  RAB’bimiz İsa’nın oraya gitme sebebi, İncil’i duymadan ölen eski ahit dönemindeki insanlara da müjdeyi aktarmaktır.  (Zebur 16:10; Elçilerin İşleri 2:31; 1. Petrus 3:18-19; 4:6)

   İkonanın ortasında beyaz elbiseyle dirilen RAB’bimiz İsa vardır. Yüzünde ilahi bir nur, ellerinde ve ayaklarında çarmıha gerildiği vakitten kalan çivi izleri vardır.  RAB’bimiz İsa, çok kuvvetli olup öteki dünyadaki insanları kurtaran bir görünüştedir.  RAB’bimiz İsa’nın ayakları altında kırık bir kapı; ayrıca atılmış anahtar, çivi, zincir vb. de vardır. Bunların hepsi RAB’bimiz İsa’nın bunları kırarak öteki dünyadaki insanları kurtardığını simgeler, “Zincirleri açarak kilitli kapıları kırdılar.” Zebur 107:16; “İsa toprağın derinliklerine inerek ebedi kapanlarca yakalananları kurtarmıştır” (Diriliş duası 6). 

   İkonanın altında iki mezar görülür. Adem ve Havva uzun süren özgürlük bekleyişinden sonra, RAB’bimiz İsa’ya ellerini uzatmaktadır. Havva, RAB’bimiz İsa’ya saygısını ifade etmek için ellerini elbisesiyle kapatmaktadır.  RAB’bimiz İsa, büyük bir sevgiyle Adem ve Havva’nın ellerini sıkıca tutmaktadır. Adem ve Havva, RAB’bimiz İsa’nın ellerini tutmuyorlar, RAB’bimiz İsa onlar’ın ellerini tutmaktadır; bu, dirilişin insanın kendi kendine yapamayacağını, ancak RAB’bimiz İsa’nın yapabileceğini simgeler. Bu insanın cennetten kovulmasından sonra kendi gücüyle tekrar cennete gidemeyeceğinden ötürüdür. Bu nedenle RAB’bimiz İsa, dünyaya gelmiş, çarmıha gerilerek ölmüş ve tekrar dirilmiştir, bizler de tekrar dirileceğiz.

   RAB’bimiz İsa’nın sağında ve solunda RAB’bimiz İsa’dan önce yaşayanlar vardır. Solda iyi bir konumda öncü Yuhanna, eliyle RAB’bimiz İsa’yı göstermektedir, bu onun dünyadayken RAB’bimiz İsa’yı kurtarıcı olarak işaret ettiğini gösterir (Bkz. Yuhanna, 1:29). Öncü Yuhanna’nın yanına Eski Ahit peygamberleri Davut, Süleyman ve Musa çizilmiştir. Havva’nın arkasında kurtarıcıyı şiddetle bekleyen imanlılar var. Kabil tarafından öldürülen, dünyanın ilk maktulü Habil de vardır. RAB’bimiz İsa, yerin altındaki dünyaya giderek İncil’i duyurduğunda buna inanan imanlıların hepsi cennete girmişlerdir.

   RAB’bimiz İsa’nın ayakları altında, karanlıklar dünyasını simgeleyen bir kişi bağlı halde çizilmiştir.  Güçsüz, hiç bir şey yapamayacak vaziyettedir. Ama RAB’bimiz İsa’nın dirilişine inananlara karanlık dünya diye bir şey yoktur. Ayrıca ölüm de, öncekilerden farklı olarak uykuya dalma gibidir. RAB’bimiz İsa, insanlara ebedi hayatı vermiştir. Şimdi bizler de ölümü tekrar dirileceğimiz inancıyla karşılarız. Bizler için ölüm uyuyup tekrar uyanmak gibidir. RAB’bimiz İsa’nın dirilişinden sonra ölüm yolculuk gibidir. İnsanlar öldükten sonra bu dünyadan ebediyen başka bir dünyaya yolculuğa çıkarlar. Bu ölümden hayata, ayrıca topraktan gökyüzü ülkesine yolculuk yapmaktır.

                          Ortodoks Kutsallığının İzahı 12

          Ölümden Dirilen RAB’bimiz İsa’nın Gülyağı (mür) Getiren Kadınlarla Buluşması

  İkona: Değerli bir manevi miras

                      

   (Matta, 27: 60-61; 28:1-9) Matta İnciline göre RAB’bimiz İsa, çarmıhta öldükten sonra bedeni yeni bir mezara konuldu. Mecdelli (Magdalalı) Meryem (yahut Mariya Magdalena) ve öbür Meryem (Yakup’un annesi), RAB’bimiz İsa’nın nereye defnedildiğine dikkatli bir şekilde baktılar. Ölümünün üçüncü günü sabahleyin iki kadın mürle RAB’bimiz İsa’nın mezarına gittiler. Mezara gittiklerinde bir melek şöyle dedi,  (Matta, 8:5-6) «Korkmayın! Sizler çarmıha gerilen İsa’yı aramaktasınız; ama O, burada değil.»  Bunun ardından kadınlar havarilere bu haberi vermek için koşarlarken, dirilen RAB’bimiz İsa görünerek «sevinin» dedi. 

   Yukarıda belirtilen Matta İncilinden de anlaşılacağı üzere, Mecdelli Meryem, Celile’nin Mecdel (Magdala) kasabasında doğmuştur ( Matta, 27:61), diğer Meryem Yakup’un annesidir. İlk günahı işleyen kişi, Havva, bir kadındı; ama ayrıca RAB’bimiz İsa’nın dirilişine ilk kez şahit olan kişiler de yukarıdaki iki kadındır. Bu ikonanın ortasında dirilen RAB’bimiz İsa, iki kolunu açmış bir vaziyette kutsayarak ayakta bulunmaktadır.  İki kolunu açması çarmıhtakiyle aynıdır. Dirilmeden üç gün önce çarmıha gerildiğinde acılı bir görüntüdeydi; ama yeniden dirildiğindeki görünümü tüm acıları yok olmuş, tüm evrenin kurtarıcısı olarak haşmetlidir.  RAB’bimiz İsa’nın üzerindeki dış elbisesi altunî ışık saçan kırmızı renktedir. Rüzgarda savrulur gibi hafif bir dış elbiseyle çizilmiştir, bunun nedeni RAB’bimiz İsa’nın Tanrısal yönünü ve dirilişindeki zaferi ifade etmek içindir.

   RAB’bimiz İsa’nın sol ve sağında mür getiren kadınlar dizüstü durmakta; biri dizleri üzerinde iki elini kaldırmış dua eder gibi RAB’bimiz İsa’ya doğru bakmakta; diğeri ise iki elini elbisesiyle örtmüş şekilde ve saygıyla, RAB’bimiz İsa’nın ayaklarını sımsıkı tutmaktadır.

   Ayrıca arkada, Bizantin üslûbu çizilmiş kayalık bir dağ vardır. Bu kayalık dağ insanın çıkabileceği bir merdiven şeklindedir; bu, insanların buna çıkarak RAB’bimiz İsa’ya dokunabileceklerini ifade eder. Bizler bu ikonaya baktığımızda sadece ikonada anlatılan olayı değil; ruhumuzun da RAB’bimiz İsa’ya yaklaşabileceğini anlayabiliriz. Dağın eteğine kısa boylu üç ağaç çizilmiştir. Bu ikonada ifade edilen olayın aynı dağda meydana geldiğinin göstergesidir (Yuhanna 19:41). Dağın üzerinde ‘Ey mür getiren kadınlar, sevinin!’ diye yazmaktadır. 

              

                         Ortodoks Kutsallığının İzahı 13

                            Samiriye’li Kadın ve RAB’bimiz İsa

                            İkona: Değerli bir manevi miras

   Yakup kuyusunun yanında RAB’bimiz İsa ve Samiriyeli kadının sohbetine dair içerik (Yuhanna 4: 4-40).  Aziz Nikolaos Büyük Kilisesi’nin 2.katına çizili duvar resmidir.

 
   RAB’bimiz İsa, bitkin bir halde kayaya oturmakta sağ eliyle kutsamakta ve sol elinde bir parşömen tutmaktadır. RAB’bimiz İsa’nın görünüşü sert, bakışları insanın kalbine işler durumdadır. RAB’bimiz İsa’nın yüz ifadesi otoriterdir. Büyük arka planda yazılan söz ise; ‘Burada bulunan (kişi)’ (‘A Ω’, Vahiy kitabı [Esinleme], 1:8)’i gösterir. Yanında RAB’bimiz İsa, Yunanca kısaltmalar yazılıdır. Tüm bunlar Tanrı’nın kudretini simgeler.

 
   Samiriyeli kadın kuyunun kenarında durur ve kuyunun görünüşü çarmıh şeklindedir.  Kadın bir elinde su kovasını tutmakta ve su doldurma hazırlığı içindedir. Sağ eli yukarıdadır; bu, RAB’bimiz İsa’yla konuşmakta olduğunu simgeler. Büyük bir alçakgönüllülük içinde; RAB’bimiz İsa’nın gözlerine bakmadan başını öne eğmektedir.  Buradaki Samiriyeli kadının tüm görüntüsünde bizler RAB’bimiz İsa’ya lâyık saygı ve alçakgönüllüğü az da olsa görebiliriz.

 
   Daha sonra Samiriyeli kadın kendi memleketine giderek Müjde’nin yayıcısı bir azize olmuştur.

                           Ortodoks Kutsallığının İzahı 14

                           Tüm Dünyaya Müjdeyi Yayın!

                         İkona: Değerli bir manevi miras

   (Matta, 28:19-20) Bu ikonanın konusu dirilen RAB’bimiz İsa’nın havarilerine son olarak verdiği emirdir.  İkona başka yerlerde görülemeyen yapı ve kişilere sahiptir.  Ortasında dirilen RAB’bimiz İsa durur; O’nun gözleri sert bir ışık saçmaktadır; yüz ifadesi havarilerini cesaretlendirir bir şekilde çizilmiştir. Çarmıh şeklinde iki kolunu açan RAB’bimiz İsa, kendi kanıyla kurtardığı dünyayı anlık da olsa sevgiyle kucaklayan bir görünüştedir.

 
   Bu ikona iki büyük kısma ayrılabilir. Yukarıda, ortada RAB’bimiz İsa bulunur ve iki tarafında havarileri vardır. Havari Petrus iki kolu açık halde ayaktadır ve RAB’bimiz İsa’ya bir şeyler söyleyecek gibidir. Havari Pavlus başı önde; RAB’bimiz İsa’ya saygıyla dua etmektedir. Diğer havariler şaşırmış gibidir; bu, RAB’bimiz İsa’nın verdiği emir karşısındaki endişeli ruh hallerini ve durumu birbirleriyle tartışmakta olduklarını göstermektedir.

 
   Aşağıda ise erkek, kız çocuklar çizilmiştir; bu Müjde’yi duyamayan dünyadaki farklı halkları gösterir.  Bu, vahiy kayıtlarında tekrar ortaya çıkarılır (Bkz. Esinleme 14:6; Elçilerin İşleri 2:9-11) Bu ikonanın sağında Hanbok (Kore geleneksel kıyafeti) giymiş bir kadın ve bir çocuk çizilmiştir. Kadın, RAB’bimiz İsa’ya yaklaşmakta ve eliyle RAB’bimiz İsa’yı göstererek çocuğa bilgi vermektedir. Çocuk annesinin yanında, elini tutarak bir an önce RAB’bimiz İsa’ya doğru gitmek ister gibidir. Diğer kişiler birbirlerine yakın durumda toplanmışlardır; ama Koreli anne ve çocuk diğer insanlardan biraz daha uzak noktaya çizilmiştir; bu diğer insanlardan daha önce RAB’bimiz İsa’ya yakınlaşmak istediklerinin ifadesidir. 

 

 Yine başka bir grup insan arasında iki kadın ve üç erkek çizilmiştir.  Onlardan ilk kadın RAB’bimiz İsa’yı eliyle göstermektedir.  Onlar hemen koşarak RAB’bimiz İsa’nın sözlerini dinlemek ister gibi kızarmış bir yüz ifadesiyle çizilmişlerdir.

   İkonanın arka planında Bizans üslûbu ikonalarda açıkça görülebilen dağ ve ağaçlar çizilmiştir; dağ, RAB’bimiz İsa’nın havarilerine emir verdiği yeri simgeler. Ayrıca en üstte «Sizler gidin ve bu dünyadaki tüm insanları benim öğrencilerim olarak yetiştirin» (Matta 28:19-20) emri yazılmıştır.

                            Ortodoks Kutsallığının İzahı 15

                         RAB’bimiz İsa’nın Göğe Yükselişinin 40. Günü

                                 İkona: Değerli bir manevi miras

   Luka İncilinin son kısmında ve Elçilerin İşlerinin ilk kısmında Havari Luka, RAB’bimiz İsa’nın göğe yükselişine dair yazmaktadır (Bkz. Luka 24:51-52; Elçilerin İşleri 1:9-11). RAB’bimiz İsa’nın göğe yükselişi, Zeytin Dağı’nda oldu. Elbette havarilerini yeryüzünde yalnız bırakarak gökyüzüne yükselmemiştir (Matta 28:20: «Ben, dünyanın sonuna kadar her zaman sizinle birlikteyim.»).  

 

 Bu ikonanın üst kısmında parlayan elbiseyi giyen RAB’bimiz İsa; otoriter bir görünüşte, bir eliyle kutsamaktadır, bir hâle içindedir, gökkuşağı ayrıca çizilmiştir, bu RAB’bimiz İsa’nın şerefini simgeler.  Kutsamayan diğer eliyle parşömen tomarını tutmaktadır, bu O’nun en büyük haberci ve öğretmen olduğunu gösterir.  İki melek, saygı göstermektedir, bu durum yüksekteki RAB’bimiz İsa’nın otoritesini simgeler.  Her iki melek, RAB’bimiz İsa’nın Tanrı ve şerefli bir insan olarak gökyüzüne yükselmesini saygıyla karışık bir şaşkınlıkla izlemektedir.

 
   RAB’bimiz İsa’nın altında; göğe yükseldiği Zeytin Dağı, sarp ve zeytinağacı simgesel olarak çizilmiştir.

   İkonanın altındaki insanlar RAB’bimiz İsa’yla silahlanmış askerlerden (manevi olarak savaşan inananlar) oluşan kiliseyi simgeler. RAB’bimiz İsa’nın tam altındaki merkezde eli yukarıda dua etmekte olan Meryem ana vardır. Meryem ana’nın oğlu RAB’bimiz İsa’nın yakınına çizilmesi onun bizler için önemli bir mirası koruyan rolünü simgeler. Meryem ana, yüzünü RAB’bimiz İsa’ya doğru kaldırmamaktadır; yüzü barışçıl, şaşırmış havarilerden farklı bir ifade taşımaktadır ki Meryem ana’nın tam bir iman sahibi olarak RAB’bimiz İsa’nın önceden öğrettiklerinden emin olduğunun ifadesidir.

 
   Meryem ana’nın arka tarafında beyaz elbiseli iki melek var. İki melek bir ellerini RAB’bimiz İsa’ya doğru kaldırmaktadırlar; bu görüntü meleklerin Tanrı’nın haberini aktaranlar olduğunu simgeler. Melekler, «Sizden göğe alınan bu İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir.» (Elçilerin İşleri 1:11) diyerek havarileri teselli etmektedirler.
   Meryem ana’nın sol ve sağında ayrı ayrı 6 havari çizilmiştir. Kimileri gökyüzüne bakmaktadır, kimileri el şekilleri ve yüz ifadeleriyle RAB’bimiz İsa’nın göğe yükselişlerini şaşkınlıkla izlemektedirler.
   Bu şekilde Meryem ana, aziz havariler ve melekler ikonaya çizilerek RAB’bimiz İsa’nın; Hamsin (Pentakost) Yortusunda gönderdiği Kutsal Ruhla hayatın taşarak aktığı ihtişamlı kilise ifade edilmek istenmiştir.   
            

Ortodoks Kutsallığının İzahı 16

 Hamsin Yortusu (Pentakost)

 İkona: Değerli bir manevi miras

 Elçilerin işleri bölümüne göre, RAB’bimiz İsa dirilişinin 50. gününde Kutsal Ruh, alev gibi ortaya çıkarak tüm havarilere görünmüştür (Elçilerin İşleri 2:1-4). Hamsin Yortusu ikonasında havariler iki katlı odada oturmaktalar, oturmakta oldukları yuvarlak oturak içinde yerler vardır; ama dışarıya doğru açık yarım çember şeklindedirler. Yuvarlak oturakların en üst tarafında havariler arasından; ilk Havari Petrus ve Havari Pavlus oturmaktadır. (Aziz Havari Pavlus RAB’bimiz İsa’nın 12 havarisi arasında değildir ama o gökyüzünden doğrudan çağrılan bir kişi olarak havari kilisesinde önemli bir yere sahiptir; dolayısıyla bu noktada resmedilmiştir.) Tüm havarilerde Müjde yada parşömen tomarı vardır; bu, Kutsal Ruh’tan lütuf alarak öğretiyi yaydıklarını simgeler.

 
   Yuvarlak oturaklar gökyüzüne doğru açık şekilde ve toprağa doğrudan açık şekilde çizilmiştir.  Gökyüzüne doğru açık olmaları havarilerin gökyüzünden yere inmeleri izlenimini uyandırır. En üstteki yarı çember şekli; göğü simgelemekte olup, yarım çemberden gelen çizgi ve ateş şekli, inip havarilere gelen alev gibi Kutsal Ruh’u gösterir.

 

 Aşağıda, siyah zemin içinde, kral tacı taşıyan bir ihtiyar vardır. İki eliyle on iki tane parşömen olan bir kumaş tutmaktadır. Bu dünyayı simgelemekte olup, on iki adet parşömen tüm dünyadaki havarilerin öğretilerini, yani Müjde’nin aktarılacağını gösterir. Geri plandaki siyah renk RAB’bimiz İsa, gelmeden önceki karanlık dünyayı gösterir. Kral tacı dünyanın günahını gösterir ve bu günahın dünyayı işgal ederek büyük bir güce sahip olduğunu simgeler.

   Oturağın ortasında oturan aziz havari Petrus ve Pavlus arasında bir yer boştur. Bu yer, RAB’bimiz İsa’nın yeridir. O, kilisenin başıdır ve görünmez, ama her zaman kilisede bulunduğunu simgeler (Bkz. Yuhanna 14:18-20). Bu şekilde ikona, iki şekle sahip kiliseyi sembolize eder. Biri görünen kilise (havariler ve dünya kilisesi), diğer biri görünmeyen kilisedir (Tanrısal kilise). RAB’bimiz İsa, boş bir yer olarak simgesel ifade edilmektedir. Göğün babası olan Yüce Baba, ikonanın üstünde yarı çember olarak gösterilmiştir, Kutsal Ruh, tüm ikonayı doldurmaktadır.

 
   Arkaya çizilen bina havarilerin oturdukları iki katlı odanın dışındaki dünyayı simgelemekte olup, kara renkle ifade edilen kapı ve pencere karanlık dünyayı gösterir.  Dış dünya karanlıktır; ama havarilerin oturmakta olduğu oda parlak bir renkle çizilmiştir.  Bu şekilde havarilerin olduğu iki katlı oda, Kutsal Ruh’tan ötürü güzel bir dünya olarak ışıldayan kiliseyi simgeler; bunun tersine dışardaki dünya ihmalkarlık ve günahla çevrelenmiş karanlıklar dünyasını simgeler.

                       Ortodoks Kutsallığının İzahı 17, 18

             “Gökyüzünden Daha Yüksek Kişi“ – Kutsal Meryem Ana

  İkona: Değerli bir manevi miras

                          

   İsa’dan sonra 4. yy. sonrası yazılmaya başlanan «Gökyüzünden daha yüksek kişi» ifadesi, aziz Epiphanios Kıbrıs Piskoposluğu (İsa’dan sonra 310-404) ve aziz Basillios Aşai Rabbani Ayini’nde kullanılmıştır.

   ‘Gökyüzünden daha yüksek kişi’ ikonası çok eski bir biçimdir. İlk zaman kilise döneminden itibaren ‘Gökyüzünden daha yüksek kişi’ ikonası çizilmekteydi. Örnek olarak; Comoshilla rahibesi ve Aguneise rahibesinin yeraltı mezarına çizilen ikonaları, bunun akabinde Sina’daki aziz Ekaterina Manastırında korunan taşınabilir ikonalar ve (MS 6. yy.) Roma’daki Santa Maria Antiqua Kilisesindeki duvar resimleri (MS 7. yy.) vb. vardır.

   ‘Gökyüzünden daha yüksek kişi’ olarak Meryem ana’nın çocuk İsa’yı kollarına alarak ayakta durduğu, tam boydan resim olarak da çizilir; bazen kollarını hafifçe açmış vaziyette, göğsünde İmmanuel olan RAB’bimiz İsa’nın çember içinde çizildiği yarı beden resmi olarak da ifade edilmektedir, görkemli tahta oturarak çocuk İsa’yı dizlerine alan bir portre olarak da çizilmektedir. ‘Gökyüzünden daha yüksek kişi’ olarak Meryem ana’nın çizildiği tüm resimlere bakıldığında sağında ve solunda birer büyük melek genelde ayakta dua etmektedir.

    Çocuk İsa’yı kucaklayan kişinin görünüşüyle aynı şekilde ‘Gökyüzünden daha yüksek kişi’nin görüntüsü de, Tanrı olan sözün bedenleşmesi öğretisini bildirir.  Zamanın akışına göre; ‘Gökyüzünden daha yüksek kişi’ ikonasının; Ortodoks kilisesinin kutsal yerindeki yuvarlak duvar yüzeyinde dörtte bir yarıküreye çizilme geleneği vardır, bu tıpkı Meryem ana’nın balkonda durarak kiliseye toplanan inananlara, tüm halkın ve tüm insanlığın kurtarıcısı olan tek kutsal oğlunu kaldırarak tanıtması gibi bir izlenim verir. ‘Gökyüzünden daha yüksek kişi’ ikonasının ana konusu sonuçta, Tanrı’yı doğuran (Theotokos, Bogomateri) (Tanrı’yı doğuran kişi) değil, ikonanın merkezinde bir eliyle kutsayıp (ilahi yapıyı simgeler) diğer eliyle parşömeni (Tanrı sözünü simgeler) tutan Tanrı ve O’nun sözü olan oğludur. Tanrı’yı doğuran; (Theotokos, Bogomateri) (Tanrı’yı doğuran kişi) sözü doğurarak insanoğlunun Tanrı’yla barışmasında pay sahibi olmuştur, ilk insanların düşüşünden ötürü Tanrı ve insan arasında meydana gelen boşluğu kapatan bir köprü olmuştur.  Bu sebepten Bizantin tarzı Ortodoks kilisesinde ‘Gökyüzünden daha yüksek kişi’ kilisenin çatı ve zeminini birleştiren mimari noktaya (kutsal yuvarlak duvar tarafındaki dörtte bir yarıküre) çizilir. Kilisenin kümbetli çatısında solda kutsal Müjde’yi tutan; sağ eliyle topraktaki (kilisenin zemini) insanları kutsayan tüm evrenin hakimi (Pantokrator) ikonası her zaman çizilir. Tüm evrenin hakimi ve insanlar arasında, tekrar söyleyecek olursak; gökyüzüyle yer arasında, gökyüzüyle yeri birleştiren, yani yaratıcıyla O’nun yarattıklarını birleştiren gökyüzünden daha yüksek bir kişi mevcuttur. O kız, kollarını genişçe açarak muhabbet ve sevgiyle tıpkı tüm insanların annesi gibi; tüm insanlığı kucaklayıp tek oğlu olan kutsal çocuğuna tüm evrenin kurtuluşu için sınırsız bir dua sunmaktadır. Yani, gökyüzünden daha yüksek kişi ikonası kesinlikle öğretili bir yapıya sahiptir.  Tanrı olan Söz, insan olarak doğmuş ve Meryem ana, “Gökle yeri bağlayan köprü” olmuştur.  Meryem ana ikonasının çizildiği yüksek noktada, tıpkı yüksek bir kürsünün üstünde dururcasına RAB’bimiz İsa’yı bildirerek kiliseye gelen insanlardan Kutsal Ruh olarak doğan RAB’bimiz İsa’ya inanmalarını hararetle diler. 

                              Ortodoks Kutsallığının İzahı 19


                                Tikhvin’in Kutsal Şapka İkonası

  İkona: Değerli bir manevi miras

                     

   Tikhvin’in kutsal şapka ikonası, 1897 yılı Atos Dağı’nda (Aynaroz) bulunan manastırda yapılmıştır. Bu ikona, 15.03.1900 tarihinde Seul’e ulaşmıştır. Bu ikona, Kore’ye gelmeden bir ay önce, Kore’de ilk Aşai Rabbani Ayini’nin başlama kutsaması vardı. Ama aslında; (TIKHVIN) ikonasındaki model olan ikona uzun süre önce yapılmıştır, aktarılana göre; Meryem ana ikonasının orijinali 5. yy.da Yeruşalim’den Konstantinopolis’e taşınmıştır.  Meryem ana kilisesinde[ (Blachernae)] saklanmıştır. 1383 yılında bu ikona Konstantinopolis’den Rusya’da Tikhvin’e taşınmıştır, ağaçtan yapılan Meryem ana kilisesinde saklanmıştır.  Daha sonra bu kilise manastır olmuştur.    Bu ikona yüzyıllar boyunca bir çok mucize meydana getirmiş, sağlam bir inançla Meryem ana’dan talepte bulunan inançlı, manevi yönü derin kişiler de bu mucizelere tanık olmuştur.   
   Kopyası günümüzde Aziz Nikolaos Kilisesi’nde muhafaza edilen bu ikona, o zamanlardan (1900) günümüze kadar bir çok mucizeye vasıta olmuştur; özellikle Japon istilası döneminde; zorluklara maruz kalan Ortodoksları mucizelerle koruduğu anlatılmaktadır.

 
   Bu ikona, ağaca çizilmiştir; Meryem ana’nın sol elinde çocuk RAB’bimiz İsa vardır, sağ eliyle RAB’bimiz İsa’yı göstermektedir. Ama Meryem ana’nın bakışları inananlara doğru, kucakladığı kişi RAB’bimiz İsa olup; «bu kişiye inanarak ümitli olun» mesajını verir gibidir. RAB’bimiz İsa ise sağ eliyle kutsamakta, sol elinde bir parşömen tutmaktadır; bu O’nun yeni bir yasasını, yani dünyaya gelen Tanrı sözünü simgeler.

 
   Meryem ana; kraliçe elbisesi giymektedir, başındaki bez Bizans ikonalarında çizilenle aynı şekildedir.  Mezmur 45-9’dan hatırlanacağı gibi “Ophir’deki altınla giyinen kraliçe senin sağında durmaktadır.”
(İkonanın ebadı; 69.5㎝ x 1m 6㎝’dir)

                           Ortodoks Kutsallığının İzahı 20


                          Aziz Havari Yuhanna (Müjdeci)

  İkona: Değerli bir manevi miras

                          

   Aziz havari Yuhanna ―müjdeci―, genç yaşta RAB’bimiz İsa tarafından çağrılan ve bir çok havarisiyle beraber olan kişidir.  O RAB’bimiz İsa’yı özellikle seven havarisiydi. Bundan dolayıdır ki RAB’bimiz İsa, çarmıhtayken Yuhanna’dan annesi Meryem ana’ya iyi bakmasını istemiştir («İşte annen!») (Yuhanna, 19:27).  Yeni Ahitin beş kitabını (Yuhanna İncili, 1., 2. ve 3. Yuhanna ile Esinleme (Vahiy) kitabını kaleme almıştır.

 
 Bizans ikonasında Müjdeci Aziz Yuhanna, saygın bir ihtiyar olarak tasvir edilmektedir. Aziz Yuhanna’nın yüz ifadesi; derin bir Tanrı aşkını göstermektedir. Yüzü hafifçe sağa yatık olup, ikonaya bakan kişinin gözlerine işleyen etkili bir görüntüdedir. Aziz Yuhanna, dualarında görülen mucizeler kaydedildiği gibi, ikonadaki yüz ifadesi de mucize görür gibidir.

 
   Azizin alnı geniş, kaşları sıktır çenesinde sakalı gür çizilmiştir, yanaklarında çok sayıda çizgi vardır; bu bilge yazarın görüntüsü, yani kültür düzeyi ve bilgisi çok, yaşlı bir yazar olduğunu simgeler. Bu aynı zamanda iç yüzüyle zenginliğini simgeler. Yani Kutsal Ruh’un lütfuyla içsel olarak dopdoludur. Aziz Yuhanna, koyu sarı elbise giymektedir, koyu kırmızı bir harmaniye bürünmüştür.

 
   Aziz Yuhanna’nın eli, açık İncil’i alçakgönüllülükle tutmaktadır; inananlara, okuyun der gibidir. Açık İncil’de «Başlangıçta Söz vardı» yazılıdır (Yuhanna, 1:1).

   İncil’i tutmakta olan görüntüsü Aziz Havari Yuhanna’nın RAB’bimiz İsa’nın söz ve öğretilerini ne kadar sevdiğini doğrudan göstermektedir.

   Aziz Yuhanna, sevgiyi çokça ifade etmiştir. Komşulara da sevgisini ifade etmiştir. Komşunuzu sevin sözünü de çokça söylemiştir, (1. Yuhanna, 3:18) «Yavrularım, sözle ve dille değil, eylemle ve içtenlikle sevelim»). Aziz Yuhanna’nın, çok yaşlandığı ve konuşmakta güçlük çektiğinde de «Yavrularm, birbirimizi sevelim» dediği söylenir.                

                           Ortodoks Kutsallığının İzahı 21, 22

                                      Aziz Nikolaos
 

                                İkona: Değerli bir manevi miras

   Ortodoksluk’ta hemen hemen her gün azizler anılmaktadır. Bu azizler, RAB’bimiz İsa’nın sözlerine ve çağrısına («Kutsal olun, çünkü ben kutsalım» (Bkz. 1.Petrus 1:15-16) uygun yaşamış kişilerdir. Ortodokslar; azizlere saygı duyarlar, yaşamlarını kendi yaşamlarına yansıtmaya çalışırlar (Bkz. 1. Korint., 11:1). Ancak, azizler bir ibadetin muhatabı değil, örnek alınması gereken tanıklarıdır; ibadet sadece Tanrı’yadır.

 
   Sadece Ortodokslarca değil, Roma Katolik inananlarınca da iyice bilinir ki sevilen azizlerden biri olan Aziz Nikolaos 4. yy.’da Küçük Asya bölgesindeki Myra’da başpiskopostu. Aziz Santa Klaus olarak da bilinir.  Bunun nedeni azizin çocukları ve fakirleri çok severek onlara yardım etmesidir.

 
   2003 yılında yapılan bu ikona, ikona yapımcısı Tatiana Seo Mi Kyung’un eseridir.  Bu ikonadaki azizin görüntüsü aziz Nikolaos duasındaki sağlam inanç, alçakgönüllülüğün sahibi, hastaların şifacısı, fakirlerin yardımcısı olarak ifade edildiği gibi, manevi olarak zengin ve saygındır. Azizin yaptığı iyilikler bizlere büyük örnektir.

 
   Azizin büyük gözü Tanrı’ya bakmaktadır, aziz Simeon’un [Şimon] sözü gibi ‘RAB’bimiz İsa’nın kurtarışını gözlerimle gördüm’ (Luka, 2:30) diyen bir ifadeye sahiptir. Azizin elmacık kemikleri onun münzevi bir derviş olduğunu simgeler. Beyaz saçları ve geniş alnı, ayrıca beyaz sakalları azizin Tanrı’nın bilgeliğini aldığını simgeler. Azizin kulağı büyük çizilmiştir, bu Tanrı sözünü saygıyla dinlediğini simgeler.  (Matta, 11:15 : «Kulağı olan işitsin») Ağzı küçük çizilmiştir, bu azizin alçakgönüllü hayatını simgeler (Bkz. Titus, 3:3).

   Aziz, piskopos ayin kıyafeti giyer. Omoforion ve tuttuğu İncil büyükçe çizilmiştir. İncil’i tutan sol el elbiseyle örtülüdür, bu İncil karşısındaki alçakgönüllülüğü ifade eder. Sağ eliyle de kutsamaktadır. Azizin sağ ve solunda, daha yüksekte RAB’bimiz İsa ve Meryem ana çizilmiştir. RAB’bimiz İsa, bir elinde İncil’i tutmakta, diğer eliyle de kutsamaktadır. Bunun tersine, Meryem ana önemli bir şeyi koruma pozisyonunda bir elinde piskoposun omoforionunu tutmaktadır. RAB’bimiz İsa ve Meryem ana’nın azizin iki tarafında durmaları, azizin günlük yaşantısında ortaya çıkan olayları ifade eder. İznik (Nicaea) kentinde düzenlenen 1. Konsüle katılan aziz, RAB’bimiz İsa’ya dair eleştiride bulunan Arius’un ağzına vurmuş, böylece onun ağzını kapatmıştır. Bu olaydan ötürü aziz hapishaneye konulmuştur. Hapishanede bir gece uykuya dalan azize RAB’bimiz İsa ve Meryem ana görünmüşler, RAB’bimiz İsa İncil’i vermiş; Meryem ana da omoforionu ödünç vermiştir. Sabahleyin muhafız asker hapishanedeki azizi görmeye gittiğinde; bağlı iplerin çözüldüğünü, azizin boynunda omoforion olduğunu, bir elinde de İncil’i tutarak, okumakta olduğunu görür. Muhafız şaşırarak bunun nasıl olduğunu sorar. Muhafız azizin anlattığı olayı dinleyerek bu gerçeği üstlerine bildirir.  Bunun üzerine azizi tutsak eden ilgililer azize gelerek af dilerler. 

   Aziz, 2000 yılında tamamlanan bu mozaikte konuşur gibidir; bu, ikona yapımcısının eseridir. Burada RAB’bimiz İsa ve Meryem ana yoktur ve sadece aziz vardır. Seul’deki aziz Nikolaos Büyük Kilisesi’nin ana giriş-çıkış kapısının üzerinde bu mozaik vardır. Sinai ya da Konstantinopolis vb. yerde kullanılan Hıristiyan mozaik yöntemiyle yapılmıştır. Kore’de kilisede ilk kez görünen mozaiktir, Kore’de ilk yapılan bir eserdir.

                       Ortodoks Kutsallığının İzahı 23

            Hevenk Ağacı [Çalı] Önünde Duran Peygamber Musa

                            İkona: Değerli bir manevi miras

   Mısır’dan Çıkış kitabına göre, Musa, 40 yaşında Mısır’dan ayrılarak Sina Çölü’ne gider ve orada bir yabancı gibi yaşar (Bkz. Mısır’dan Çıkış 2:22) O, Kayınbabası Yetro’nun koyun sürüsünü güderken, birgün tuhaf bir ışık görür. Bu, alev gibi görünmesine rağmen yanmayan bir çalıydı, orada Tanrı’nın sesini duydu.  (Mısır’dan Çıkış 3:2-6) «Ben benim» diyen bir ses Tanrı’nın ilk kez bir insana kendi adını söylemesiydi. (Mısır’dan Çıkış 3:14). Teması bu olay olan ikona, muhteşem bir yöntemle ifade edilmiştir ve Sina’daki aziz Katerina Manastırı’nda bulunmaktadır. Boyutları 92cm x 64cm olup, tempera yöntemiyle kumaş üzerine çizilmiştir; çok iyi korunmuş bir durumdadır (İ.S. 13. yy. ilk eserlerindendir).

 
   İkonada Musa’nın tüm bedeni çizilmiştir; genç görünmektedir. Bedeni ikonanın tamamının dörtte üçüne tekabül edecek derecede büyük çizilmiştir. Geri kalan kısımlarda dağ eteğindeki ateşte yanmayan çalı çizilmiştir. Alev tıpkı büyük ok gibi ve gökkuşağı şeklinde ifade edilmiştir. Altında yanmayan çalı ve yaprağı, ayrıca alevler vardır.

 
   Musa, Tanrı’nın sesini duyarak sözü saygıyla dinlemiş ve çarıklarından birini çıkarmış durumdadır, diğer çarığını da çıkarmak üzeredir. Bütün vücudu ayak parmaklarının üzerinde duruyor gibidir; bu durum, muhteşem ışık önünde bedeninin hafifleyerek ruhunun yukarılara çekildiğini ifade eder. Musa’nın elbisesi çalıdan çıkan taze ışığı almaktadır. Işığa bakmakta olan Musa’nın yüzü şaşkınlık içinde ve kızarmıştır. Aynı zamanda Musa, birazdan duyulacak Tanrı’nın sözünü kabul etmek için hazırlık içindedir. Musa’nın başı altın renginde rüzgarda savrulmaktadır, bu peygamberin ilahi yapısını simgeler. Onun arkasına doğru altın renkli nur halesi vardır. Bu altın ışığın arkasına çizilen koyu renkteki dağ ve yabani çiçeğin olduğu koyu toprakla bir tezat oluşturmaktadır. Bu nedenle koyu ışıktaki dağ ve toprakta Musa’nın nur halesi daha da parlamaktadır.  Yukarı tarafın sağ köşesinde yarım şekilde sönük, iyi görünmeyen bir yazıyla Tanrı’nın Musa’yı çağırdığı konu yazmaktadır (Mısır’dan Çıkış 3:4). Aşağısında dizleri üstüne çökük, elleri havada dua eden bir kişi Arap eşarbıyla başını örten şekilde çizilmiştir. Bu kişi bu ikonanın yapımı için gerekli parayı bağışlayan kişi olarak tahmin edilmektedir. 
   Bu ikona muhteşem bir eserdir ve maharetli bir sanatçı olan, ikona yapımcısının bir eseridir.

   Alçakgönüllülüğü göstermek için ikona yapımcıları genellikle kendi adlarını yazmadıkları gibi, bu ikonanın yapımcısı da kendi adını yazmamıştır. O zamanlar muhteşem Bizantin ikona yapımcıları, eserleri Tanrı’nın lütfu ve şerefi altında çizilen şeyler olduklarından; kendine aldanmama düşüncesine sahiptiler.   (Bkz. Filipililer 4:3 ‘Onların adları yaşam kitabındadır’)

                            Ortodoks Kutsallığının İzahı 24

                                      Kutsal Üçlü Birlik

 

                            İkona: Değerli bir manevi miras

   Yüce Baba Tanrı, insan şeklinde olmadığından Bizantin ikonasında O çizilmez. Sadece oğlu olan Tanrı, yani insan şeklindeki kutsal oğulun Tanrısal yönü değil insani şekli ikona ve mozaiğe çizilir yada mermer ve ağaca kazınır. Ama, ağaca kazılan bu kabartma da üçlü teslisi ifade etmek için İbrahim’in melekleri güzellikle karşılaması simgesel olarak kullanılmaktadır (Bkz. Yaratılış 18: 1-15).
   İbrahim, gerçek bir inançla melekleri ağırlayarak zengin bir sofra hazırlamıştır. Bu olay, İbraniler 13:2’de de vardır, “Konuksever olmaktan geri kalmayın. Çünkü bu sayede bazıları bilmeden melekleri konuk ettiler.”.

   Oymacı (heykeltraş) Basillious Yun Yang Ku, eski tarza (1.yy.’dan itibaren Hıristiyanların kullana geldiği ağaçtan oymalar ve mermerden oyma eserlere dayalı bir yöntem) göre 2002 yılında ağaca üç meleği kazımıştır. 
Üç melek; kare bir yemek masasının etrafında oturmaktalar, masanın üstündeki tabakta meyveler (yemeği simgeler) vardır, meleklerin başlarında ışık halesi (yüceliği ifade eder) vardır. Melekler elleriyle kral eşyası tutmaktadırlar, bu krala ait otoriteyi simgeler. Üç melekten ortadaki melek; biraz daha yüksek bir noktada oturarak kutsamaktadır. Arkada tenha bir yerde meşe palamudu ağacı oyulmuştur; bu meşe palamudu, ağacın altında meleklerin davet edildiği yemek masasının hazırlandığı İncil’deki hikayeyi ifade eder. Meşe palamudu ağacının boyu gerçekteki olmayıp, sadece meleklerin davet edildiği yeri ifade etmek için yapılmıştır. 
Diğer iki melek; ayaklığa ayaklarını koymuş bir vaziyetteler, oymacı, meleklerin nazik ve güzel görünüşlerini olduğu gibi oymada tekrar şekillendirmede epey başarılı olmuştur.
 (Aziz Nikolas Büyük Kilisesi piskoposlar yeri girişinin üst kısmında)

 ————————————————–

İkona: Değerli bir manevi miras