/ Kilise / Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (7)

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (7)

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (7)

 

Başmelek Selafiel

Kutsal, Evrensel ve Elçisel Ortodoks Kilisesinde Başmelek Selafiel, tüm göksel bedensiz varlıklar bayramıyla, her yıl 8 Kasım (eski takvim 21 Kasım) günü kutlanır. 

Selafiel isminin orjinali, İbranice Tanrı’nın duası (Tanrı’ya dua eden)  anlamını taşıyan “SelafiʾEl” (Shealtiel) kelimesidir.

Bu meleğin esas görevi insanların ruhlarını Tanrı’nın adaletinin karşısında hazırlamaktır. İnsanların dua ederlerken tam olarak Tanrı’ya odaklanıp konsantre olmalarına yardım eder. İnsanlara yüreklerinin derinliklerindeki duygularını tam olarak açığa çıkarıp, içlerini Tanrı’ya dökmelerini sağlar. Başmelek Uriel gibi Başmelek Selafiel’in ismide III.Ezra kitabında geçer fakat çok detaylı değildir. Bize sunulan isminden ve Kutsal Yazılar’daki konuşmasından görevini ve nasıl hizmet ettiğini anlayabiliyoruz. O duanın göksel öğretmeni ve ruhsal rehberdir. İkonalarda mahzun gözlerle, iki elini saygıyla Haç şeklinde birleştirmiş, alçakgönüllülükle dua ediyor olarak tasvir edilir. Dua onun özel niteliği olarak kabul edilir ve o insanlık için Tanrı’ya sürekli dua eder. Bazı ikonalarda ise, elinde bir buhurdanlıkla, Tanrı’ya yakarırken resmedilir.

                                                           

                                                          Başmelek Yehudiel

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (7)

Kutsal, Evrensel ve Elçisel Ortodoks Kilisesinde Başmelek Yehudiel, tüm göksel bedensiz varlıklar bayramıyla, her yıl 8 Kasım (eski takvim 21 Kasım) günü kutlanır. 

Yehudiel isminin orjinali, İbranice Tanrı’nın övgüsü (Tanrı’nın yüceliği)  anlamını taşıyan “Yehudi’el” kelimesidir.  Komuta ettiği alt meleklerle birlikte görevi, Kutsal Üçlük adına ve Çarmıhın gücüyle, Tanrı’nın yüceliğine hizmet eden insanları korumak, tavsiye vermek ve savunmaktır. RAB’bin yüceliği için daha fazla çaba harcamamız yolunda bizleri teşvik eder ve ödüllendirilmemiz için aracılık eder. Başmelek Yehudiel’in ismi Kutsal Yazılar’da geçemez fakat Kutsal Gelenek tarafından daha Kilisenin ilk yıllarından beri var olduğu ve inanıldığı açıklanır. Başmelek Yehudiel en eski Yahudi geleneklerinde de yerini alır ve tarih boyunca Yahudiler tarafından Başmeleklerden biri olarak kabul edilmiştir. Eski dönemlerde, Hanok kitabı içerisinde bu başmeleğin isminin geçtiğine inanılır.

İkonalarda genellikle sağ elinde altın bir taç ve sol elinde üç kayışlı kırmızı veya siyah bir kırbaç tutar.

 Taç, başarılı bir manevi çabanın ödülü, kamçı ise isteklendirmek ve harekete geçirmek anlamındadır.

 

                                                           Başmelek Barakiel

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (7)

Kutsal, Evrensel ve Elçisel Ortodoks Kilisesinde Başmelek Barakiel, tüm göksel bedensiz varlıklar bayramıyla, her yıl 8 Kasım (eski takvim 21 Kasım) günü kutlanır. 

Barakiel isminin orjinali, İbranice Tanrı’nın kutsaması anlamını taşıyan “Bārkiʼēl” kelimesidir. Tanrı’nın bereketleri çeşitlidir bu yüzden bu Başmeleğin hizmetide çok yönlüdür. O tüm koruyucu meleklerin lideridir. İyi bir aile hayatının bereketleri, mevsimlere göre hava, yeryüzünün meyve bolluğu, ticari başarılar, genel olarak bütün dünyevi işler ve koroyucu meleklerin sağlayacakları yardımlar onun aracılığı ile kutsanır.

Başmelek Yehudiel gibi Başmelek Barakiel’in ismide Kutsal Yazılar’da geçmez fakat çok eski çağlardan beri Yahudi geleneğinde yer almasından ve tanıklıklar dolayısıyla ama en önemlisi Kutsal Gelenekte Başmelek olarak kabul edilir. Bu Başmeleklerin isimleri açıkça Kutsal Kitap’ın bölümlerinden bir olan, Yahuda mektubunda adı geçen, peygamber Hanok’un kitabında yazılıdır. Fakat Hanok kitabı Kutsal Yazılar’ın bir parçası değildir.

Nuh’un büyük büyükbabası olan Hanok’un diğer atalar gibi ölmeyip Tanrı tarafından göğe alındığı yazılıdır (Yar.5:24). Yeni Antlaşma‘da Hanok’un ismi üç kez geçer: Mesih‘in Adem’e uzanan soy ağacında (Luka 3:37), İbranilere mektupta ataların örnek imanı kapsamında (11:5) ve Yahuda’nın mektubunda kıyamet günü yargısıyla ilgili bir kehanet aracılığıyla (1:14). Hanok kitabı Etiyopya Kilisesi dışındaki hiçbir Kilise tarafından Tanrı esini kutsal yazı olarak görülmez ve Kutsal Kitap listesine dahil edilmez. Hanok, Apokrifa veya ikinci derece kanonik değil, Pseudepigrafa’dır yani peygamberin yazısı olduğu iddia edilen ancak hiçbir zaman ne Yahudiler ne Hırisityanlar tarafından kabul görmeyen, Kutsal Yazılar’la örtüşmeyen ve yanlış olduğuna inanılan yazılardır. Hanok’un peygamberlik kitabı denen yazının Aramice ve Grekçe versiyonunun M.Ö.160 yılına dayandığı düşünülmektedir. Hanok’un peygamberlik kitabının tam metni sadece Etiyopya dilinde mevcuttur. Etiyopya Kilisesi’ne göre bu tam metin orijinal metindir ve harfleri ilk kez kullanan kişi olduğuna inanılan Hanok tarafından yazılmıştır.

Başmelek Barakiel ikonalarda, elbisesinin üzerinde çok sayıda gül ile tasvir edilir. Gül, Tanrı’nın eşsiz, tatlı ve güzel nimetlerini simgelemektedir.

                                                       

                                                            Koruyucu Melekler

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (7)

“Eğer dua ederken yüreğinden bir tatlılık veya pişmanlık hissediyorsan, kesinlikle bunun üzerinde durmalısın. Çünkü bu, koruyucu meleğininde seninle birlikte dua ettiğini gösterir.” (Aziz Yuhanna Klimakos)

 Kutsal Yazılar ve Kutsal Kilise bize, her insanın, her ulusun ve her Kilisenin bir koruyucu meleği olduğunu öğretir. Hatta Kutsal, Evrensel ve Elçisel Ortodoks Kilisemiz imanlılara günlük koruyucu melek duasını okumalarını tavsiye eder.

“Ey üzgün canımı ve zayıf hayatımı koruyan Melek, ben günahkâr olanı ihmal etme, bilgisizliğim ve savurganlığım nedeniyle benden uzaklaşma ve bu ölümlü bedenim üzerinde şeytanın hüküm sürmesine fırsat verme; fakat zayıf ve ahmak elimden tut ve beni kurtuluş yoluna yönelt. Evet, canımı ve bedenimi koruyan Tanrι’nın aziz meleği, bütün hayatım boyunca sana verdiğim üzüntüler için beni bağışla ve eğer bu günümde günah işlediysem bu gece benim için koruyucu ol ve beni inadın bütün hilelerinden koru ki herhangi bir günah ile Tanrι’yı kızdırmayayım ve benim için Rab’den dile ki O‘nun korkusu içimde kalsın ve iyilikleri için beni yaraşır bir kul eylesin. Amin.”

Bu dua, günlük dualarımız içerisinde yer alır ve tüm imanlılar günlük olarak koruyucu meleğin yardımını isterler. Çünkü o Tanrı tarafından bize yardımcı olmak üzere görevlendirilmiştir. Ortodoks Kilisesi dışındaki bazı Hıristiyan topluluklar, meleklerden dua ve yardım istemenin yanlış ve hatta Kutsal Kitap dışı olduğunu iddia ederler. Öncelikle bilinmesi gereken, Tanrı’nın Yüce Kral olduğu monarşik düzen ve içinde barındırdığı hiyerarşik sistemdir.  Tanrı, eşsiz, adil, güçlü ve sevecen Kral’dır. Bu krallık içerisinde yer alan hiyerarşide herkesin bir görevi vardır. Yani, Her Şeye Gücü Yeten Kral kendi yarattıklarına görevler yüklemiştir. Kutsal Yazılar bize açıkça bu hiyerarşiden bahseder.

 Günlük olarak Tanrı’ya dua ederiz. Dua ederken yardıma ihtiyacımız olduğunu söyleriz ve elbette ki tüm yardım Tanrı’dan gelir. Fakat Tanrı kendi iradesine göre, başkalarına yardım etmek için meleklerini, azizleri veya dünyadaki bazı insanları kullanır. Tarih boyunca kullarına çeşitli yollarla yardımcı olmuştur. Açık ifadeyle, aracılar kullanmıştır. Çünkü her şeyi yaratan ve yarattıklarına görevler veren O’dur. Yarattıklarını aracı olarak kullanması, O’nun eşsiz gücünden veya kudretinden bir şey eksiltmez. Üç meleğin peygamber İbrahim’in yanına gelerek yardım etmeleri, Sodom ve Gomora’yı cezalandırma işini meleklerin yapması, peygamber Musa öncülüğünde, İsrailoğulları vaadedilen topraklara giderken bir meleğin önden giderek onlara yardımcı olması veya peygamber Daniel’in arkadaşları ateşler içerisindeyken bir meleğin ateşin içerisinde onlarla bulunarak kurtarması, Tanrı’nın yüceliğini ne şekilde kötü etkileyebilirki? Elbette Tanrı’nın kendisi birebir neden orada değildi diye soramayız.  Çünkü O hükmü ve iradesiyle oradaydı, hizmetkarları O’nu temsil ediyorlardı. Kutsal Yazılar’ın başında, Yaratılış kitabı içerisinde, iman atalarımızdan biri olan Yakup’un torunlarını kutsamak için dua ederken melekleri anarak, onlardan torunlarını kutsamalarını istediğini görüyoruz (48:16). Eski Ahit’in Tobit kitabı içerisinde, Başmelek Rafuel, meleklerin insanların dualarını Tanrı’ya aktardıklarını söylüyor (12:12).  Yine Eyüp kitabının 33’üncü bölümünde meleklerin aracılığından bahsedilir. İşte monarşi içerisindeki hiyerarşinin işleyişi budur. Kral hükmedendir. Bunun aksini savunmak, Yüce Kral’ı yücelteyim derken sıradanlaştırmak ve bir kalıp içerisine yerleştirmektir. Çünkü bir kral hizmetinde olanlara kendi dilediğince komut edebilir ve işlerinde kullanabilir. Kaldı ki bizim Kralımızın yaptığı işler eşsiz sevgisinden kaynaklanır. Bu durumda, neden kendin değilde hizmetkarların benimle iletişime geçiyor diye O’nu suçlayamayız veya hesap soramayız. Aynı şekilde, Tanrı ile insanlar arasında tek aracı Mesih İsa’dır başka aracı olmaz şeklindeki eleştiride bu mantıkla yaklaşıldığında çözüm bulur. Burada öncelikli söylenmesi gereken, İsa Mesih zaten Tanrı’dır. Hiyerarşiyi oluşturandır. Tüm yaratılanlar O’nun hizmetindedir. Bir melek dualarımızı O’na ilettiğinde O kudretinden bir şey kaybetmez aksine evrende yarattığı eşsiz dengeden dolayı övülür. Meleklerin, Azizlerin ve yaşamakta olanların harkulade bir işbirliği içerisinde olmaları, Tanrı’nın övülecek işlerinden biridir.

Lut melekler aracılığı ile Sodom’dan kurtarıldığında ve melekler ona dağa kaç dediklerinde, olmaz siz aradan çekilin, ben Tanrı’ma dua edip sormak istiyorum acaba şu kente kaçabilir miyim, diye diretemezdi. Veya melek kendiliğnden bir anda nasıl oldu da “dileğini kabul ediyorum, o kenti yıkmayacağım” dedi. Yada peygamber Zekeriya görümlerini açıklaması için neden direk Tanrı’ya dua etmedi de melekten açıklamasını diledi? Aracı kullandığı için hata mı yaptı yoksa peygamber zaten Tanrı’nın kudretini biliyor ve bu yüzden hizmetkarlarına güveniyor muydu? Peki ya Aziz Elçi Pavlos İbranilere yazdığı mektubunda melekleri konuk etmenin önemli olduğunu neden söyledi? Tabii bu sadece meleklerle sınırlı değil, Mesih İsa zamanında elçiler Tanrı’nın kutsal peygamberleri Musa ve İlyas’ı görerek çadır hazırlamak istediler. Buda bize, Tanrı halkının asla ölmediğini ve bu dünyadan ayrılanların Tanrı’ya hizmet etmeye devam ettiklerini gösteriyor. Yani hiyerarşi içerisinde herkes kendi görevini üstlenerek yaşamaya devam ediyor.

Önemle vurgulanması gereken nokta, Hıristiyan inancı, sadece yazılı kaynaklara dayanmayan fakat Tanrı ve insanlar arasındaki muhteşem ve canlı ilişkiye dayanan bir inançtır. İlk peygamberlerden beri bu böyle süre gelmiştir. Peygamber İbrahim, yaşadıklarıyla ve meleklerden öğrendikleriyle imanını güçlendirdi. Aziz İshak ve Yakup atalarının imanlarıyla beslendiler. Ellerinde bir kitap yoktu ama canlı bir ilişkileri vardı. Tanrı’nın kutsalı Musa ilk Kutsal metinleri kaleme aldığı zaman dahi canlı bir ilişki vardı. Kutsal Yazılar eğitici ve öğretici oldu fakat her zaman en kıymetlisi Tanrı ile insan arasındaki o ilişki oldu ve bugün hala devam etmektedir. Çünkü Tanrı aynı Tanrı’dır, değişmez. Eski Ahit’te gördüğümüzde, Yeni Ahit’te gördüğümüzde Tek Kutsal Olan’dır. Yahudiler Tanrı Krallığının hiyerarşisini algılayabildikleri için meleklerden yardım istiyorlardı veya dualarında ataları İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un isimlerini anıyorlardı. Bu hşyerarşi devam ettiği gibi, meleklerle olan ilişkide eskisi gibi devam ediyor.

Kilise, koruyucu melekler inancını öncülü olan Yahudi geleneğinden miras almıştır. Çünkü bu Eski Ahit’te de yer alan bir gerçekliktir. Yaratılış kitabının 18. ve 19. bölümlerinde gördüğümüz melekler sadece günahkar bir kente karşı gazap uygulayıcılar değil aynı zamanda Lut’un tehlike görmeden kurtulmasını sağlayanlardır. Çıkış kitabında (32:34) Tanrı peygamber Musa’ya, meleğinin önden gideceğini söylüyor. Bir nevi yol hazırlayıcı ve koruyucu durumdadır RAB’bin meleği. Mezmurlarda “RAB`bin meleği O`ndan korkanların çevresine ordugah kurar, Kurtarır onları.” (Mez.34:7) ve “Çünkü Tanrı meleklerine buyruk verecek, gideceğin her yerde seni korusunlar diye.” (Mez.91:10) ayetleri ile bizlere açıklanmıştır.

Eski çağlarda, Başmelek Mikail’i İsrail halkının koruyucu meleği olarak görürüz. Peygamber Yeşu Eriha’da onu gördüğü zaman, “RAB’bin ordusunun komutanıyım” dediğini duyar (Yeşu 5:14-15). Yine peygamber Daniel kitabındaki bildirimlerde şu ayeti görüyoruz, “O zaman senin halkını koruyan büyük önder Mikail görünecek. Ulusun oluşumundan beri hiç görülmemiş bir sıkıntı dönemi olacak. Bu dönemde halkın -adı kitapta yazılı olanlar- kurtulacak.” (Dan.12:1). Kutsal Yazılar içerisinden koruyucu meleklere verilebilecek en güzel örneklerden biri Tobit kitabındandır. Başmelek Rafuel Tobias’ı büyük bir özenle korur, yol gösterir ve Tanrı’ya yaraşır bir yaşam sürebilmesi için rehberlik eder.

Yeni Ahit’te ise koruyucu meleklere dair en açık ifade, Aziz Elçi Pavlos’un İbranilere yazdığı mektupta görülebilir, “Bütün melekler kurtuluşu miras alacaklara hizmet etmek için gönderilen görevli ruhlar değil midir?” (1:14). Aziz Matta İncil’inde RAB İsa Mesih’in “Bu küçüklerden birini bile hor görmekten sakının! Size şunu söyleyeyim, onların göklerdeki melekleri, göklerdeki Babam`ın yüzünü her zaman görürler.” (Mat.18:10-11) dediğini görürüz, ki bu aslında Eski Ahit öğretilerinin devam ettiğini gösterir. Aziz Elçi Yuhanna’nın kaleme aldığı Vahiy kitabında da yine her Kilisenin kendi koruyucu meleği olduğunu görüyoruz (1:20), “Efes Kilisesinin meleğine yaz… İzmirdeki Kilisenin meleğine yaz…”.

Elçilerin İşleri bölümünde ise Aziz Luka, Aziz Elçi Petros’un eve dönüşü anlatımında bizlere, erken Kilise dönemindeki Hıristiyanların, Eski Ahit’ten Yahudilerin edindiği melekler algısını miras aldıklarını açıkça gösteriyor, “Çıldırmışsın sen! dediler ona. Ama kız üsteleyince, “Onun meleği olmalı” dediler.” (Elç.İşl.12:15), bu ayet mezmurcunun yazdıkları ile paralellik gösterir, “RAB`bin meleği O`ndan korkanların çevresine ordugah kurar, Kurtarır onları.” (Mez.33:7). Özellikle Aziz Matta ve Aziz Luka İncil’lerini okuduktan sonra, o dönemdeki Hıristiyanların meleklere dair fikirlerini farklı kelimelerle açıklamaya gerek kalmıyor zaten.

Her imanlı kabul etmelidir ki, koruyucu melekleri onların en iyi ve en güvenilir dostlarıdır. Bu nedenle onunla zihinsel olarak sohbet etmek ve sık sık onun öğütlerini almak çok önemlidir. Bunu sıkça deneyimleyenler, dualarından sonra akıllarına parlak ve muhteşem fikirlerin yerleştiğini veya içlerinde taşıdıkları çeşitli şüphelerin çözüm bulduğunu görebilirler. Özellikle üzüntü, kırgınlık, kızgınlık veya depresyon hissedildiğinde edilen dualardan sonra, koruyucu melek barış içerisinde gelir ve yürekleri esenlikle doldurur. Eğer göksel arkadaşımızın varlığını hissederek ve ondan öğrenerek yaşamımızı sürdürmeyi tercih edersek, günahla olan meşguliyetimiz sürekli azalacaktır.

Koruyucu meleğimizi sevmeyi gerçekten öğrenmeliyiz çünkü o sadece dünya yaşamımızdaki koruyucu ve yardımcı değil öldüğümüz an ruhumuzu sahiplenendir, onu iblislere karşı koruyandır ve Tanrı’nın huzuruna taşıyandır. Koruyucu meleğimiz ayrıca son yargı gününde bizi savunacak olandır. Bu Kilise kanonunda da yer almaktadır, “Tahtlar kurulduğunda ve kitaplar açılarak eski günlerin yargısı başladığında… insanlara olan sevgini göster ve Mesih efendimize yalvar ki ben günahkarı ölümün sonsuz çukuruna atmasın…”.

Her imanlının, vaftizinden RAB’bin huzuruna gideceği zamana kadar bir koruyucu melek hep yanındadır. Hatta Kilise tarihi boyunca koruyucu meleklerin hizmetlerine ve imanlıları nasıl koruduklarına dair birçok mucizeye de tanık olunmuştur. Elbette bu mucizelerin hepsine burada yer vermek mümkün değil…

– İzmir metropoliti ve Aziz Elçi İlahiyatçı Yuhanna’nın öğrencisi Aziz Polikarp, imanından dolayı ateşe atıldığında, koruyucu meleği tarafından kurtarılmıştır.

– Aziz Polikarp beraberinde bir diyakonla seyahat ederken, geceyi geçirmek için yol kenarı hanlarından birinde konaklarlar. Gece Aziz Polikarp’ın koruyucu meleği gelerek onu uyandırır, “Polikarp, hemen kalk ve bu hanı terk et, burası yıkılacak” der. Aziz Polikarp ve beraberindekiler hanı terk ettikleri anda han yıkılır.

– Belozerskli Aziz Kiril bir manastır inşaa ederken onu seyreden komşuları başarısına hayran kalmışlardı ama onun çok zengin bir adam olduğunu düşünüyorlardı. Çevrede yayılan dedikodulardan dolayı, zengin bir toprak sahibi kölelerini göndererek Aziz Kiril’i ve manastırı soymalarını buyurur. Ancak köleler manastırın kapılarına yaklaştıkları zaman, manastırın etrafında, kılıçlarını kınından çekmiş savaşçılar görürler. Hırsızlar, savaşçıların yorgunluktan bir süre sonra uyuyacaklarını düşünerek sabaha kadar beklerler fakat savaşçılar dimdik orada durmaya devam eder. Hırsızlık için gelen köleler elleri boş geri dönerler. Ertesi gece yine gelirler fakat bu kez daha fazla savaşçı görürler ve yine başarısızlıkla geri dönerler. Sabah olunca zengin toprak sahibi bir hizmetkarını manastırda nasıl bir ordunun olduğunu ve ne kadar süre orada kalacaklarını öğrenmesi için gönderir. Hizmetli geri döndüğünde efendisine, orada hiç bir zaman askerlerin olmadığını hatta Aziz Kiril haricinde yaşayan tek bir canlının dahi olmadığını söyler. O zaman toprak sahibi, Tanrı’nın kendisinin, melekler ordusuyla bu manastırı koruduğunu anlar ve şeytani planından dolayı tövbe eder.

– Sarovlu Aziz Serafim 6-7 yaşlarındayken Kursk’da yapım aşamasında olan bir çan kulesinden (bir binanın 5. katı kadar yüksek) aşağı düşer ve hiç yaralanmadan kurtulur. Yıllar sonra Aziz Serafim, koruyucu meleği tarafından korunduğu için hayatta kaldığını anlatır. 

Kutsal Yazılar’ın, Kutsal peygamberlerin, Kilise Babalarının, Azizlerin, öğretmenlerin ve Kutsal Tanrı adamlarının, Mesih İsa’nın dünyaya gelişinden önce ve sonra, Tek Olan Tanrı’yı överek, Kutsal meleklerinin hizmetlerinin nasıl eşsiz olduğunu imanlılara anlattıklarını görebiliyoruz.

 

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları Melekler (7)