/ Kilise / Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları; Melekler (2)

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları; Melekler (2)

Meleklerin Doğası

Melekler zeka, irade ve bilgiye sahip aktif ruhlardır. Tanrı’nın eşsiz iradesine hizmet eder ve O’nu yüceltirler. Melekleri fiziksel gözlerimizle göremeyiz, bedensiz ve görünmezdirler. Onların bedensel ihtiyaçları, arzuları ve tutkuları yoktur; yiyecek, içecek, giysi ve barınacak yer ihtiyacı duymadıkları gibi cinsel birleşme veya doğurganlık konusunda da istek ve dürtüye sahip değillerdir. Evlenmez ve evlendirilmezler (Mat.22:30). Gelecek hakkında endişeleri, ölüme dair korkuları yoktur çünkü onlar sonsuzlukta güzellikleri, gençlikleri ve güçleri değişmeden yaşarlar (Luk.20:36). Kendi kurtuluşları hakkında kaygı duymazlar ve kendilerine dair ahlaki bir savaşları yoktur. İnsanların aksine, onlar iyi ile kötü arasında bocalamazlar, Tanrı’nın ilk yarattığı gibi iyi ve kutsaldırlar.

Elçi Aziz Petros’un bize bildirdiğine göre melekler güç ve yetki bakımından dünyasal yönetimlerden ve otoritelerden daha üstündür (II.Pet.2:11). Fakat yaratılmış varlıklar oldukları için elbette sınırları vardır. Tanrı’nın düşüncesindeki derinlikte neler olduğunu bilemezler (I.Kor.2.11). Sadece Tanrı’nın bildiği geleceği onlar bilemezler (Mar.13:32). Kutsal Ruh’un işleyişindeki gizemi bilmek için büyük özlem duymalarına rağmen tamamen bilemezler (I.Pet.1:12). İnsanların düşüncelerini bilemezler (I.Kral.8:39) ve Tanrı’nın iradesi dışında mucizeler gerçekleştiremezler (Mez.71:19).                                        

Meleklerin Sayıları ve Rutbeleri

Kutsal Yazılar’dan bildiğimiz kadarıyla meleklerin sayıları olağanüstü derecede fazla ve onların dünyası tasvir edilemeyecek derecede büyüktür. Daniel peygamberin kitabında, “Önünden ateşten bir ırmak çıkıp akıyordu. Binlerce binler O`na hizmet ediyordu; On binlerce on binler Önünde duruyordu.” (Dan.7:10) diye yazılıdır ve Aziz Luka’da bu konuda, büyük bir melek ordusunun Tanrı’ya övgüler sunduklarını aktarır (Luk.2:13).

Yeruşalimli Aziz Kiril, “Roma imparatorluğunu düşünün, barbar halkları düşünün, sürekli öldürüldükleri halde sayıları ne denli fazladır. Yüzyıl içerisinde veya bin yıl içerisinde gömülen insanları hatta Adem’den beri süre gelen insan soyunu düşünün. Sayılamayacak kadar fazladırlar ama yinede meleklerle karşılaştırıldığında bu sayı küçücük kalır. Onlar “doksandokuz” koyun, insanlar ise kayıp “bir” koyundur. Bir yer o denli büyük olmalı ki içinde yaşayanları tümüyle barındırabilsin. Yaşadığımız dünya göklerde sadece bir nokta gibidir ve cennet onu çevreleyecek daha fazla bir büyüklüğe sahip olmalıdır. Öylesine büyük olan göklerin gökleri melekleri içinde sayılamayacak çoklukta barındırır. Eğer “Binlerce binler O`na hizmet ediyordu; On binlerce on binler Önünde duruyordu” diye yazıldıysa, bu sadece peygamberin o zamanki anlayışa göre sayılamayacak derecede çok olanı ifade ediş tarzıdır.” diye yazmıştır. 

İnsanların haklarında birçok varsayımda bulunduğu melekler bir çok farklı mükkemmelik derecesine sahiptirler (I.Sel.4:16, Yahuda 9).

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları; Melekler (2)

Ortodoks Kilisesi geleneği bize Meleklerde hiyerarşik bir düzen olduğunu öğretir. Yetmişler olarak adlandırılan elçilerden biri olan, Aziz Elçi Pavlos tarafından Atina başpiskoposu atanan ve en önemlisi Aziz Elçi Pavlos’un üçüncü göğe dair bildiklerini (II.Kor.12:2) aktardığı öğrencisi, Kutsal Şehit Aziz Dionysius (Areopagite) tarafından döküman halinde bizlere aktarılan “Göksel Hiyerarşi” adlı yazılarda, “Meleklerde dokuz farklı rütbe vardır; hiyerarşik düzen içerisinde üç kola ayrılan ve her kol içerisinde üç farklı rütbeye sahiptirler” demektedir. Hiyerarşik yapılanma içerisindeki birinci grup, Tanrı’ya yakın olanlar; Serafim, Keruvim ve Tahtlar’dır. İkinci sıradakiler, bir nevi göksel yöneticilerdir; Hükümdarlar, Yöneticiler ve Güçler. Üçüncü hiyerarşik grup ise, insanların yakınında olanlar; İdareciler, Başmelekler ve Melekler. Meleklerdeki bu Hiyerarşik düzeni ve dokuz sıralamayı Elçilerin Kararnameleri’nde, Tanrı taşıyan Aziz İgnatius’un işlerinde, İlahiyatçı Aziz Gregory ve Aziz Yuhanna Hrisostomos’un yazılarında da görüyoruz. Aziz Büyük Gregorius (Roma Patriği) şöyle yazmıştır, “Biz melekleri dokuz rütbe olarak biliyor ve kabul ediyoruz çünkü biz melekleri Tanrı Söz’ünün ifadelerinden biliyoruz ve bu Söz bize, Melekler, Başmelekler, Egemenlikler, Güçler, Yönetimler, Hükümranlıklar, Tahtlar, Serafim ve Karuvim olarak melekleri tanıtır. Melekler ve Başmeleklere dair tanıkların ilettikleri kanıtlar Kutsal Yazılarda mevcuttur. Peygamberlik kitaplarında Keruvlar ve Seraflardan bahsedilir. Diğer meleksel dört rütbe ise, Aziz Elçi Pavlos’un Efeslilere yazdığı mektupta, “Tanrı O`nu bütün yönetimlerin, hükümranlıkların, güç ve egemenliklerin, yalnız bu çağda değil, gelecek çağda da anılacak bütün adların çok üstüne çıkardı.” (Efs.1:21) ve yine Koloselilere mektubunda, “Nitekim yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen her şey, tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar, O`nda yaratıldı. Her şey O`nun aracılığıyla ve O`nun için yaratıldı.” diye yazılmıştır. Ayetlerde de görülebildiği gibi, Efesliler mektubu bize, yönetimler, hükümranlıklar, güç ve egemenlikler’den bahseder ve sonra Koloseliler mektubuda bize Tahtlar’ı gösterir. Diğer bilinen dört rütbe ile Aziz Pavlos’un eklediği beş rütbeyi birleştirdiğimizde, Meleklerin hiyerarşik düzeninin dokuz rütbeden oluştuğunu anlıyoruz.”

Açıkçası Kutsal Yazılar’da Meleksel hiyerarşik düzen bize dokuz rütbe olarak sunulduğu için biz bu sayının dokuz olduğunu biliyoruz fakat fazlasının olup olmadığı hakkında bir bilgimiz bulunmuyor. Bu fikir, Aziz Yuhanna Hrisostomos, Aziz Kutsanmış Theodoretus ve Aziz Bulgar Theophilactus tarafından geliştirilmiştir. Aziz Hrisostomos, “ Bizler tarafından bilinmeyen birde diğer güçler gerçeği vardır. Göklerde sadece Melekler, Başmelekler, Egemenlikler, Güçler, Yönetimler, Hükümranlıklar, Tahtlar, Serafim ve Karuvim ikamet etmez, sayısız diğer türlerde vardır ve bunlar hayal edemeyeceğimiz ve kafamızda sınıflandıramayacağımız kadar çokturlar. Hiçbir kelime onları ifade etmek için yeterli değildir. Fakat isimlerini bildiklerimiz haricindeki güçlere dair elimizde herhangi bir kanıt var mıdır? Kutsal Elçi Pavlos, şuanda bizimde bildiğimiz Melekler sıralamasını bize aktarırdığında tümüyle şöyle yazar, “Tanrı O`nu bütün yönetimlerin, hükümranlıkların, güç ve egemenliklerin, yalnız bu çağda değil, gelecek çağda da anılacak bütün adların çok üstüne çıkardı.”. Bu ayetlerden anlaşılacağı gibi bize sadece bilmemiz gerekli olan isimler verilmiştir fakat bunlar haricinde bilinmeyenlerde vardır. Dolayısıyla referansımız şudur. “Bu adlandırmalar bu kadar değildir, gelecek yaşamımızda göreceğimiz güçler de olacaktır …”.

Fakat bu görüşler Kilisemiz tarafından dogma olarak kabul edilmez, imanlılara sadece Azizlerin sundukları kişisel görüşleri olarak aktarılır.

Erken Kilise dönemindeki tüm yazarlar ve öğretmenlerin sundukları doktrinlerde, melekler hiyerarşisi bir gizem olarak kabul edilir. Aziz Dionysius, “Göksel Hiyerarşi” adlı yazılarında, “Göksel güçlerde kaç tane sıralama vardır, doğaları nedir, ne şekilde Kutsal otoriteleri oluşur ve barındırdıkları gizem nedir? İşte bunları bütün detayları ile sadece ve sadece Tanrı bilir! Bu Melekler hiyerarşisini  oluşturan, melekleri yaratandır ve meleklerde sadece kendi güçlerini, kendi ışıklarının doğasını, Kutsal ve esenlik dolu sistemlerini ve rütbelerini bilirler. Bu konuda tüm söyleyebileceğimiz, Tanrı bizlere melekleri, melekler aracılığı ile açıkladı.” diye yazmıştır. Aziz Agustine’de aynı düşüncelere sahiptir ve, “Ben kesinlikle inanıyorum ki, Melekler arasında kuşkusuz farklar vardır. Ama tam olarak görüntüleri nedir veya tam olarak aralarındaki farklar nelerdir, bilmiyorum.” demiştir.

Ortodoks Kilisei doktrinlerinde kabul edilen dokuz farklı sınıfı içinde barındıran üç hiyerarşik düzen içerisinde, birinci sırada Serafim, Keruvim ve Tahtlat bulunur…

Serafim:

    Kelimenin tekil hali Seraf’tır. Çoğul olarak Seraflar veya Serafim denir. Seraf İbranice bir kelimedir ve  “ateş, yanan” anlamına gelmektedir.Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları; Melekler (2) 1

Tanrı’nın sevgisi ile yanıp, tutuştukları için bu şekilde adlandırılmışlardır. Onlar ateşe benzerler; “Tahtı alev alev, tekerlekleri kızgın ateş gibiydi.” (Dan.7:9), “O’nun melekleri ruhlar, hizmetkarları ateşten bir alevdir” (Mez.104:3). Ayrıca, Mısır’dan Çıkış 24:17, İbranilere mektup 12:29 ayetleride Seraflardan bahsetmektedir. Kutsal Yazılar’da Serafların nasıl yaratıklar olduklarını Yeşeya peygamberin tanıklığından biliyoruz; “Seraflar etrafında duruyorlardı ve her birinin altı kanadı vardı; ikisiyle yüzlerini, ikisiyle ayaklarını örtüyor, öbür ikisiyle de uçuyorlardı…”. Ayrıca Yeşaya peygamber Serafimin sürekli Tanrı’ya övgüler sunduklarını, “Her Şeye Egemen RAB Kutsal, kutsal, kutsaldır. Yüceliği bütün dünyayı dolduruyor” ve peygamberlik görevine başlamadan önce Tanrı’nın buyruğu ile bir Seraf tarafından bir kor parçası ile temiz kılınarak göreve başladığını anlatmaktadır (Yeş.6:2-6).

Diğer kutsal meleklere benzer olarak, Seraflar da Tanrı’ya tamamen itaatkârdır. Seraflar, keruvlar gibi özellikle Tanrı’ya tapınmaya odaklanmışlardır.

Keruvim:

     Kelimenin tekil hali Keruv’dur. Çoğul olarak Keruvim veya Keruvlar denir, ayrıca dilimizde Heruvim olarakta bilinir. İbranice kökenli olan kelime, Keruv, “Büyük anlayış” anlamına gelmektedir. Onlar Tanrı’nın bilgeliğinin ne derin olduğunu bilirler ve o bilgelikten beslenerek ışıldarlar. 

Keruvlara Kutsal Yazıların en başında rastlıyoruz, “Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.” (Yar.3:24). Buluşma Çadırı’nda ve Tapınak’ta başka eşyaların yanı sıra Keruvlar’ın birçok temsili bulunmaktaydı (Mıs. Çık.25:17-22; 26:1, 31; 36:8; I.Kral.6:23-35; 7:29-36; 8:6-7; I.Tar.28:18; II.Tar.3:7-14; 3:10-13; 5:7-8; İbr.9:5).Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları; Melekler (2) 2 Eski Ahit’in birçok kısmında karşılaştığımız melekler olan Keruvlara dair ilk detaylı anlatımı bizlere peygamber Hezekiel sunmaktadır; “Kuzeyden esen kasırganın göz alıcı bir ışıkla çevrelenmiş, ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini gördüm. Ateşin ortası ışıldayan madeni andırıyordu. En ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu; her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı. Bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç gibi parlıyordu. Dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı. Dördünün de yüzleri, kanatları vardı. Kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken sağa sola dönmüyordu. Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı. Yüzleri böyleydi. Kanatları yukarıya doğru açılmıştı. Her yaratığın iki kanadı yanda öbür yaratıkların kanadına değiyor, iki kanatla da bedenlerini örtüyordu. Her biri dosdoğru ilerliyordu. Ruhları onları nereye yönlendirirse, sağa sola sapmadan oraya gidiyorlardı. Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu. Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı. Bu dört yüzlü yaratıklara bakarken, her birinin yanında, yere değen bir tekerlek gördüm. Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi. Hareket edince yaratıkların baktıkları dört yönden birine doğru sağa sola sapmadan ilerliyordu. Tekerleklerin kenarı yüksek ve korkunçtu; hepsi çepeçevre gözlerle doluydu. Canlı yaratıklar hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyordu; yaratıklar yerden yükseldikçe, tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. Ruhları onları nereye yönlendirirse oraya gidiyorlardı. Tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. Yaratıklar hareket ettiğinde onlar da hareket ediyor, yaratıklar durduğunda onlar da duruyor, yaratıklar yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi. Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı. Kubbenin altında kanatlarının biri öbürünün kanatlarına doğru açılmıştı. Her birinin bedenini örten başka iki kanadı vardı. Yaratıklar hareket edince, kanatlarının çıkardığı sesi duydum. Gürül gürül akan suların çağıltısını, Her Şeye Gücü Yeten`in sesini, bir ordunun gürültüsünü yansıtıyordu. Durunca kanatlarını indiriyorlardı. Kanatları inik dururken, başları üzerindeki kubbeden bir ses duyuldu. Başları üzerindeki kubbenin üstünde laciverttaşından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu. Gördüm ki, beli andıran kısmının yukarısı içi ateş dolu maden gibi ışıldıyordu, belden aşağısı ateşe benziyordu ve çevresi göz alıcı bir ışıkla kuşatılmıştı. Görünüşü yağmurlu bir gün bulutların arasında oluşan gökkuşağına benziyordu. Öyleydi çevresini saran parlaklık. RAB`bin görkemini andıran olayın görünüşü böyleydi. Görünce, yüzüstü yere yığıldım, birinin konuştuğunu duydum.” (Hez.1:4-28).

Kutsal Yazıların son kitabı olan Vahiy kitabında da aynı tasvire rastlıyoruz, “Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu. Birinci yaratık aslana, ikincisi danaya benziyordu. Üçüncü yaratığın yüzü insan yüzü gibiydi. Dördüncü yaratık uçan bir kartalı andırıyordu. Dört yaratığın her birinin altışar kanadı vardı. Yaratıkların her yanı, kanatlarının alt tarafı bile gözlerle kaplıydı. Gece gündüz durup dinlenmeden şöyle diyorlar: “Kutsal, kutsal, kutsaldır, Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı, Var olmuş, var olan ve gelecek olan.” Yaratıklar tahtta oturanı, sonsuzluklar boyunca yaşayanı yüceltip ona saygı ve şükran sundukça…” (Vah.4:6-9).

Kutsal Yazılarda Keruvları, özellikle kutsal şeyleri koruyan melekler olarak görürüz (cennet bahçesi ve Lahit Sandığı gibi). Keruvlar, Tanrı’nın kutsallığı ve gücünü övme görevini yaparlar. Kutsal Kitap boyunca bu onların ana sorumluluklarından biridir. Tanrı’nın övgülerini söylemenin yanı sıra, Tanrı’nın görkemi ve yüceliğini ve O’nun halkının arasında her zaman var olan varlığının hatırlatıcıları görevini de görürler.

Tahtlar:

    Tanrı taşıyan tahtlar (Aziz Dionysius bu şekilde adlandırır) olarak adlandırılırlar fakat bu onların özlerinden değil hizmetlerinden kaynaklanır. Tanrı’nın kutsallığı, gizemli ve akıl erdiremeyeceğimiz bir şekilde onların üzerinde bulunur. Ve Tanrı, bu rutbeye sahip melekler aracılığı ile görkemini ve adaletini gösterir; peygamber Davut’un da mezmurlarda yazdığı gibi, “Çünkü hakkımı, davamı sen savundun, Adil yargıç olarak tahta oturdun”. Bunlar, Tanrı’nın huzurunda en yüksekte bulunan ve sevinçle dolu olan meleklerdir. Aynı zamanda dünyevi yargıçların tahtları üzerine adalet gücünü dökerler, kralları ve yöneticileri doğru hüküm vermeleri için yönlendirirler. 

Aziz Elçi Pavlos, Koloselilere yazdığı mektupta onlardan bahseder (Kol.1:16).

Hiyerarşik düzen içerisinde ikinci sırada, Hükümranlıklar, Yönetimler, Güçler var. Bunlar bir nevi göksel yöneticiler olarak çalışırlar…

Hükümranlıklar:

(Efs.1:21, Kol.1:16 – Grekçe orjinal metinlerde “ἐξουσίαι” olarak geçen kelimenin Türkçe tam karşılığı “Yetkililer”dir) Hükümranlıklar, hiyerarşideki birinci sıralama haricinde Meleklerin kalan kısmına hakimdirler. Sağduyulu yönetimler için Meleklerden oluşan güçleri dünyaya gönderirler ve yeryüzünde Tanrı tarafından kurulmuş yönetimlerin daha bilgece hareket etmeleri için çalışırlar. Ayrıca onlara duyularını nasıl kullanmaları gerektiğini öğretirler. Ahlaksız arzuların ve tutkuların bastırılmasını, bedenin ruha köle yapılmasını, kişinin iradesi üzerinde hakimiyet kurmasını ve ayartılardan uzak olmayı bir şekilde öğretirler.

Hükümranlıklarla alakalı buraya kadar yazılı olanları okuyan bir çok insan, “bu melekler Kutsal Ruh’un işini mi yapıyorlar?” diye sorabilirler fakat yanıt elbette ki “Hayır”. Çünkü Hükümranlıklar olarak adlandırdığımız bu melek grubu, gerçekleştirdikleri (Tanrı’nın buyruğuyla) mucizeler, doğa üstü belirtiler ve görümler yoluyla insanların kendilerini sorgulamalarını sağlarlar. Bu vesileyle insanlara yardım eder, güçlendirir ve yüklerini (ruhsal) hafifletirler.

Yönetimler:

(1.Pet.3:22, Kol.1:16 –  αρχή ) Sarsılmaz Erdem olarakta adlandırılırlar. Onlar ilahi güç ile donatılmışlardır ve hızlı bir şekilde En Yüce ve Kudretli RAB’bin iradesini yerine getirirler. Sağlam ve güçlüdürler. İşleri özellikle mucizelerdir. Tanrı’nın lütfu olarak, Tanrı tarafından merhamet bulmuş olanlara mucizevi işler gösterirler. Özellikle Tanrı’nın Kutsallarının (Azizlerin) yaşamlarında eşsiz mucizeleri vardır. Aslında bizlerde böylece Tanrısal Krallıktaki hiyerarşiyi ve Tanrı’nın eşsiz merhametini anlayabiliriz; Tanrı melekleri aracılığı ile Azizlerin yaşamlarında mucizeler gösterir ve Azizler aracılığı ile de insanların Tanrı’yı tanımalarını, imanlıların günahtan dönmelerini ve doğru rehberlik bulmalarını sağlar.

Yönetimler, insanlara zahmetli işlerinde, aşırı sıkıntı yüklendiklerinde yardım ederler ve onların zayıflıklarını yüklenirler. Ayrıca sabırla insanları güçlendirmek için çalışırlar.

Güçler:

(Efs.1:21 – δύναμη) Bu melek grubu Güçler olarak adlandırılır çünkü iblislerden daha üstün bir güce sahiptirler.

Onlar, iblislerin gücünü dizginler, insanların önüne getirdikleri ayartıları püskürtmek için ve kötü olanlar tarafından insanların zarara uğramaması için çalışırlar. Fakat bu noktada insanların özgür iradelerini görmezden gelemezler ve insanların peşinden sürüklendikleri arzular tarafından sınırlandırıla bilirler. Ama yinede insanların tutkuları ve kötü alışkanlıkları ile savaşmaları ve kötü düşüncelerden uzaklaşmaları için yardım ederler. 

Melekler hiyerarşisinin en alt sırasında Egemenlikler, Başmelekler ve Melekler bulunuyor…                                                  

Egemenlikler:

(Efs.1:21–Κυριότητα–Yöneticiler, beylikler) Egemenlikler, başlarında bir taç ve ellerinde bir asa ile tasvir edilirler.

Egemenlikler olarak adlandırılmalarının nedeni, kendilerinden daha alt meleklere komut etmeleridir. İlahi emirlerin yerine getirilmesi için onları yönlendirirler. Hükümranlıklar tarafından verilen emirleri yürütmek ve uygulatmakla görevlidirler ve böylece maddi dünyaya bereket sağlanmış olurlar. Evrenin yönetimi, tüm krallıkların, prensliklerin (dünyasal yönetimlerin), toprakların, halkların, ırkların, milletlerin kontrolü onlara emanet edilmiş olduğundan, Göksel düzene bağlı beylikler olarakta adlandırılırlar. Çeşitli, onurlu görevlere layık insanlar yetiştirirler. Bu tür insanlara yardımcı olarak ve yönlendirerek komşularının bu insanlardan yararlanmasını isterler ve böylece Tanrı’nın kutsal zaferine hizmet etmiş olurlar. 

Başmelekler:

(I.Sel.4:16, Yah.1:9-αρχάγγελος) İyi haber verenler olarak bilinirler; büyük ve en görkemli haberleri duyuranlar… Onlar, peygamberlikleri, bilgileri, Tanrı’nın iradesini en yüksekten alıp, alttakilere ulaştırırlar. Aziz Büyük Gregorius (Roma Patriği) yazılarında, Başmeleklerin insanları Kutsal İnanç konusunda güçlendirdiklerini, Kutsal Müjde’nin bilgisi ışığında akılları aydınlattıklarını ve sadık imanlılara inanç sırlarını açıkladıklarını söyler.

 “Şef, Baş” melekler olarak adlandırlılmalarından da anlıyoruz ki bunlar yüksek rütbeli meleklerdir. Kutsal Müjde’de (İncil) Başmelek kelimesi iki kez geçer, I.Sel. 4:16, Yah.1:9 ve sadece Mikail ve Cebrail isimleri ile Kutsal Müjde’de yer alır. Fakat Vahiy kitabından biliyoruz ki Tanrı’nın huzurunda duran yedi Başmelek vardır.

(Başmelekler konusuna bir sonraki başlık (Yedi Başmelek) altında daha detaylı yer vereceğiz.)

Melekler:

Göksel hiyerarşide en altta yer alırlar ve insanların yakınında olanlardır. Onlar küçük gizemleri imanlılara duyururlar, Tanrı’nın niyetini bildirirler ve insanlara, Tanrı’nın önünde erdemli ve doğru bir şekilde yaşamayı öğretirler. Onlar iman eden her bir kişi için atanırlar. İnsanların kötülüklere rağmen erdemli bir yaşam sürdürebilmeleri için uğarışırlar. Öyleki, imanlı günaha düştüğünde dahi onu terk etmezler, her zaman yardım için çalışırlar fakat elbette özgür iradeye sahip insanların izin verdikleri ve kabul ettikleri ölçüde işler yapabilirler.

Bütün göksel varlıklar, durumlarına göre farklı isim almalarına rağmen ve Tanrı’nın onlara sunduğu lütfu bildiğimiz halde (Serafim, Keruvim, Tahtlar ve diğerleri), genel olarak “ Melekler” olarak adlandırılırlar. Çünkü “Melek” kelimesi bir sınıflandırma veya mezhep yaratmaz sadece Tanrı’nın göksel hizmetkarlarını genel olarak tanımlama amaçlı kullanılır. Aziz Elçi Pavlos’un da İbranilere mektubunda değindiği gibi, “Bütün melekler kurtuluşu miras alacaklara hizmet etmek için gönderilen görevli ruhlar değil midir?”. Elbette ki hepsinin farklı hizmetleri vardır, hepsi aynı işi yapmaz kendi grupları ve o gruplar içerisindeki rütbelerine göre hizmetlerini sunarlar.

Hüküm ve Hikmet sahibi olan Yaratıcı, tasarımının gizemini aynı derecede ortaya koymaz. Birini, bir diğeri ile, alttakini yüksekteki ile aydınlatır.

Kutsal Kitap’ı okumuş bazı insanlar böyle bir hiyerarşik düzenin olmadığını ve bunun hiç bir dayanağı olmadığını iddia edebilirler. Buradaki temel yanılgı, bu insanların genellikle Kutsal Yazılar’ı bir bütün olarak değilde, ayet ayet yorumlamalarından kaynaklanır. Oysa Kutsal Yazılar bahsedilen bir konuyu bir diğer bölümünde detaylandırır ve kitabın geneline bakıldığında sunulan mantık kavranılabilir. Meleklerdeki hiyerarşik düzen ve hizmetleri Kutsal Yazılar içerisinde bizlere sunulmuştur fakat bu hiyerarşinin açıkça belirtildiği bir ayeti görmek isteyen insanlar özellikle Zekeriya peygamberin kitabını okumalıdırlar, “Benimle konuşan melek yanımdan ayrılınca başka bir melek onu karşılamaya çıktı. Önceki meleğe şöyle dedi: “Koş, o gence de ki, içinde barınacak sayısız insan ve hayvandan ötürü Yeruşalim sursuz bir kent olacak. RAB, `Ben kendim onun çevresinde ateşten sur ve içindeki görkem olacağım` diyor.”.  “Burada kasıtlı bir vurgu var” der Aziz Büyük Gregorius (Roma Patriği), “bir melek diğer bir meleğe, koş, o gence söyle” diyor. Burada kuşku yok ki bazı melekler diğerlerini görevlendiriyorlar. Yani gönderilmiş olan yüksekteki, alttakini gönderiyor.” (Aziz Büyük Gregorius, Dialogcu – Kutsal Kitap yorumlarından).

Aynı şekilde Daniel peygamberin peygamberliklerinde de bu hiyerarşiyle karşılaşmamız mümkün, yüksek melekler ilahi iradeyi ortaya koyuyorlar ve alttaki meleklere Yaratıcının niyetini açıklıyorlar, onları aydınlatıyorlar ve insanlara gönderiyorlar.

Bu yüzden Ortodoks Kilisesi, Kutsal Kitap temelli ve Elçiler, Kilise Babaları ve Azizler tarafından açıklanmış, Meleklerdeki bu hiyerarşik düzeni kabul eder.

Başmelekler (Büyük Yedi)

   İnsanların yakınında olan diğer meleklere komuta eden yönetici melekler. Grekçe “Αρχή (arhi)” ve İbranice “sar” kelimesinden gelen kelimenin Türkçe karşılığı, baş (bir gruba veya bazı rütbelere komuta eden), şef ve general anlamını taşımaktadır. Kutsal Müjde’de Başmelek kelimesi iki kere geçmektedir, I.Sel.4:16,  Yah.1:9 ve Kutsal Müjde içerisinde sadece Mikail ve Cebrail isimleri yer almaktadır. 

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları; Melekler (2) 3Kutsal Yazılar bizi başmeleklerin varlığından haberdar eder ve Kutsal gelenek bize bu yedi Kutsal Başmeleğin varlığını açıklar.

Vahiy kitabı yedi Başmeleğin varlığından bahseder fakat Kutsal Yazılar içerisinde bunların dördüne rastlarız, Mikail, Cebrail, Rafael ve Uriel. Diğer üçü yahudi geleneğinden beri süre gelen ve Yahudi-Hıristiyan topluluklarda da yer almış Salafiel, Yehudiel, Barakiel’dir. Başmeleklerin sayısının fazla olduğuna inanılır çünkü Daniel peygamber görümlerinden bahsederken “Başmeleklerden biri olan Mikail” der bu da büyük bir olasılıkla, birden fazla baş melek olduğunu belirtmektedir çünkü Mikail’i diğer “baş önderler”le aynı düzeye koyar (Dan.10:13).

Kutsal,Evrensel ve Elçisel Ortodoks Kilisesi 8 Kasım (eski takvime göre 21 Kasım) gününü Başmelekleri onurlandırma günü olarak ayırmıştır.Tanrısal hizmetkarlar olan koruyucularımız ve gözeticilerimiz, özellikle Kutsal Yazılar’da isimlerine daha fazla rastladığımız Başmelekler Mikail ve Cebrail’i hizmetlerinden dolayı minnetle onurlandırır ve bu günü onlar adına genel bayram olarak kutlarız.

Apolytikion

Göksel orduların Başları ve Önderleri, biz değersizler bizleri dualarınız aracılığıyla ve cisimsiz yüceliğinizin kanatları altında korumanız için size yalvarıyoruz; siz bizleri korurken yere kapanıyor ve durmadan şöyle diyoruz: Yücelerdeki Güçlerin Başları ve Önderleri olarak bizleri tehlikelerden kurtarın.

Kontakion

Tanrı’nın ordularının Önderleri, tanrısal yüceliğin hizmetkârları, insanlığın rehberleri ve Bedensizlerin hükümdarları; yararımıza olan şeyleri ve büyük merhamet isteyin.

Başmelekler hakkında bazı toplumlarda çeşitli sapkın yargılar oluşmuştur. Astrologlar onların isimlerini çeşitli gezegenlere vermiş, isimlerine çeşitli atıflarda bulunarak yaratılış amacının tersine tanıtımlar çıkarmışlardır. Bu çaba Tanrı’nın kutsal meleklerini farklı göstererek insanların gözlerini Tanrı’dan başka yerlere odaklamalarını sağlama çabasıdır. Diğer yandan bazı ateist gruplar ise, Tanrı’nın kudretinin ve varlığının yalan olduğunu kanıtlamak üzere melekler üzerinden çeşitli tezler geliştirmişlerdir.Bazı ateist topluluklar bu başmeleklerin isimlerine bakarak, gerçekte birden fazla tanrı olduğunu ve aslında tek Tanrı’ya inandığını söyleyen Hıristiyanların ve Yahudilerin alt tanrılar olarak birçok tanrıya inandıklarını iddia ederler. Oysa İbrani dilini ve Musevi kültürünü yeterince araştırsalar, bu denli komik iddialarda bulunmamış olurlardı. El kelimesi Elohim’den gelmektedir yani Tanrı’yı belirtir. Fakat El kelimesi bir ismin sonuna geldiğinde “Tanrı’dan” veya “ Tanrı için” anlamını taşır. İsmin birinci kısmı o meleğin görevini veya özelliklerini belirtirken ikinci kısmı bunun tamamen Tanrı’dan kaynaklandığını veya Tanrı’nın lütfu sonucu oluştuğunu gösterir. Yani başmelek Mikail (Mikha-el) bir alt tanrı değil, Tanrı tarafından kendi benzeyişinde yaratılmış bir varlıktır ve “Mika –el” “Tanrı’nın benzeyişinde” demektir. Kaldıki bu durum sadece meleklerle alakalı da değildir. Yahudi geleneğinde birçok isim vardır bu şekilde “el” ile biten; Daniel (Tanrı’nın hizmetkarı) veya Raşel (Tanrı kuzusu), vs… Ateistlerin mantığına göre peygamber Daniel’e de tanrı olarak tapıyor olmak gerekir fakat ne Museviler nede Hıristiyanlar meleklere tapmadıkları gibi peygamber Daniel’e de tapmazlar. Hatta Her Şeye Egemen Olan Tek Tanrı haricinde başka bir ilahın varolduğuna inanmazlar. 

I.Ekümenik Konsülden birkaç yıl önce 4. yüzyılın başlarında toplanan Leodikya Konsülünün 35. kanonunda, meleklere Tanrı gibi tapınmak (hatta olasılığı dahi) sapkınlık olarak belirtilmiş ve meleklere Tanrı’nın hizmetkarları olarak sadece saygı duyulabileceği belritilmiştir. Yani atesitlerin sonradan buldukları bu iddia, aslında daha 4. yüzyılın başlarında Kilise tarafından mahkum edilmiş bir sapkınlıktır.

Başmelekler içerisinde özellikle iki tanesi diğerlerinden daha yüksekte bulunmaktadırlar ve Tanrı kuvvetlerinin baş komutanları olarakl adlandırılırlar. Onlar diğer tüm melekler üzerinde egemendirler ve bütün göksel bedensiz güçlerin liderleri olarak anılırlar.

 

Tanrı Krallığının bedensiz varlıkları; Melekler (2)