/ Bayramlar - yortular - kutlamalar / Tövbe Kapısı

Tövbe Kapısı

Tövbe Kapısı

Tövbe Kapısı

Metropolit Pavlus Yazici

“ Kalkıp şimdi babama döneyim”

İncilin bu bölümü zihinlerimizde birçok soru yaratır. Mesela: Küçük oğul ayrılmayı isteyince babayı oğlunun bu düşüncesine saygı göstermeye ve malından ona düşen payı verip vedalaştırmaya  iten neydi? Sevgi değil mi? Sevgi özgürlüğe, hatalı da olsa saygı duyar.

Babanın, kaybolan oğlunun beklemesinin sebebi neydi?  Ona olan sevgi ve şefkati değil mi? Bu babanın, oğlundan geçmişin hesabını soracak yerde onu dışarıya kadar gelip ikram ve öpücükle karşılamasının sebebi neydi? Sebep tabi ki ona olan sevgisiydi. Bu baba ne kadar sevgi doluydu ki, büyük oğluna gidip içeriye girmesi için rica ediyordu. Sebep neydi? Herkese olan büyük sevgisiydi. Ne büyüksün ey insanları seven.

İşte Yuhanna’nın “Sevgi” diye tanıttığı Göksel Baba budur. Onu bu kelimeden başka iyi tanıtacak bir sıfat yoktur. Bütün bu soruların kolay cevapları vardır. Ama daha zor olan soru ise şudur: Küçük oğlu kalkıp babasına gitmeye iten sebep neydi? Sorunun iki cevabı vardır. Birincisi, aynı günahtır. (Onu  ayrılmaya iten günah).

Günahlı yaşam hoştur. Günah keçiboynuzu gibi aldatıcıdır. İlk etapta çekici ve tatlıdır ama son tadı acıdır. Çoğunlukla günah birikimi tövbe için itici olur. İnsan yapı açısından Salih olarak yaratıldı. Bu nedenle kötülükler dünyasında yabancı olarak yaşaması zordur. Kötülüklerde insan rahat etmez. Bununla birlikte birçok insanın, günahların keçiboynuzuyla Allah’a yabancı olarak yaşadıklarını biliyoruz.

Hayatlarını değiştirmeden karanlığın pençesinde kaldılar. Bu nedenle küçük oğlu etkileyip tövbe etmeye veya babasına dönmeye sevk eden esas sebep şuydu: Şefkatli Baba. Mutlaka bu oğul gurbette, hiç kimsenin kendisine bir keçiboynuzu bile vermediği o ortamda, babasının sevgisini ve inayetini anımsadı. Bu tatlı göksel gerçek, yorgun ve bitkin olan bu oğlun eklemlerine, kalkıp dönmesi için hayat verdi.  Tövbe kapısı budur. Tanrısal sevginin dökülüşü ve baba sevgisinin taşmasıdır. İlahi şefkat uzaklaşan herkes için yaralayıcıdır. Allah’ın keskin kılıcı, sonsuz sevgisidir. Altıncı Saat Efşininde dua ettiğimiz gibi: “Şefkatinle bizleri yarala” İnsana yaşam veren hakiki hayatın ekmeği İlahi Sevgidir.

Bu beşeri aklımızla Mesih’in şu sözlerini düşünelim: “Ey yorgunlar ve yükü ağır olanlar bana gelin, size rahat veririm”. Bu sözleri düşünürsek Mesih’in bir başka şeyi ima ettiğini idrak ederiz. Oda şudur: Geliniz ey yorgunlar geliniz ki ben rahat edeyim. Mademki biz rahat değiliz o halde Allah’ta orgundur. Gerçek hayatımızın saygınlığından uzaklaştığımızda ve iyi olmadığımız zaman yalnız bizler acı içinde olmuyoruz. Allah’ta acı içinde oluyor. Hatta O’nun acısı bizimkinden daha büyüktür.  

Bizler günah işleyip uzaklaştığımızda Allah bizden ne hesap ne de intikam ister. Aksine kıskançlığa düşer. Çünkü Allah, baba sevgisiyle sahiplendiği yarattıklarına karşı kıskanç bir ilahtır. Ve onun yaşamasını ister.  Bugün okuduğumuz Risalede Resul Pavlus şöyle diyor: Sizler Allah’ın diri olan heykelisiniz. Rabbimiz İsa Mesih bu heykel karşısındaki tavrını şöyle  açıkladı: Evinin kıskançlığı beni yedi. Bizler Allah’ın heykelleriyiz ve  Allah’ta bu heykellere karşı kıskançtır. Bunun için günah işlediğimizde Allah bizi arar. Allah’ın sevgisi gizemlidir ve tövbenin kapıları büyüktür. Günaha düştüğümüzde, Allah’ın büyük bir sevgi olduğunu ve bize  cezayla karşılık vermeyeceğini idrak edelim, günahın artması  durumunda tövbenin artacağını idrak edelim. “Bana tövbe kapılarını aç ey hayat veren” İşte tövbe kapısı budur: İlahi sevgi ve kıskançlık. Beşeriyet tarihinde Göksel Baba hakkında bildiğimiz budur.

Ve esas konusu: Kaybolan insan yalnız saygın olmakla kalmayıp ilahi kıskançlık ile de aranır. Allah sevgisi onu sonuna kadar takip eder. O kadar ki, bu uğurda biricik oğlunu kurban vermeye bile mecbur kalsa. Baba evimizden uzaklaştığımız her durumda günlük yaşamımızda ve  hayatımızdaki olaylarda edindiğimiz deneyimler bunlardır. Bu tür olaylar çoktur ve bağışlanma da kolaydır. Yeter ki isteyelim. Süryani Aziz İshak şöyle der: Tövbe, günahtan nefret etmektir. Günahtan nefret et ki  Allah’ın rızasını yapmış ve onunla barışmış olasın. Duanın her anında edindiğimiz tecrübe budur. Sessizce ve dua ederek şu soruyu sorsak: Uzaklara gittikten sonra onu, zihninde, yüreğine ve duasına dönmeye sevk eden neydi?

Şöyle cevap verirdi:  Mesih orada bekliyor ve bana sözü var. Mesih’in bu kalbe olan kıskançlığı onu yedi. Allah ile buluşmanın sırrı, Ondan uzaklaştıktan sonra, Baba kapıda, boynumuza sarılıp bize barış öpücüğünü vermeyi bekliyordur. “Kalkıp babama gideyim ve ona şöyle söyleyim….” Döneyim çünkü beni bekliyorsun, döneyim çünkü sevginin dökülüşü beni yaraladı. Amin.

 

Tövbe Kapısı